Georg Wilhelm Friedrich
Hegel
1770-1831
Alman Düşünürü.. Genel olarak İdealizm’inin, Özel
olarak da Alman İdealizmi’nin en Son en Büyük
Temsilcisi’dir. Objektif İdealist.. Öğretisine Mutlak
İdealizm denir. Çağdaş Filozofi’nin Son Büyük Sistem
Kurucuları’ndan.
27
Ağustos 1770’de Stuttgart, Württembergde doğdu. 14 Kasım
1831’de Berlin’de öldü.
Tarih’in ve Düşünce’nin Diyalektik bir Süreç içinde
Geliştiği’ni savundu, Din’den Siyaset’e, Mantık’tan Estetiğe
kadar Bütün Alanlar için Geçerli gördüğü bu Sürec’in Mutlak
Ruh’a ya da Zihn’e (Geist) varılmasıyla Son
bulacağını İleri sürdü. Düşüncesi’nin Öz’ünde Gerçeğin ancak
bir Bütün olarak kavranabileceği Görüş’ü yatar. Diyalektik,
Görünür’deki Bütün Farklılıklar’ın Birliğe Kavuştuğu Metafizik
bir Süreç, ‘Mutlak’ ise, Hegel Yorumcuları’nın Çoğuna
göre, Var olan Herşey’i kendinde toplayandır.
Gençliği:
Babası Vergi Memuru’ydu. İlk Latince Dersleri’ni Anne’sinden
aldı. Stuttgart’ta gördüğü Ortaöğretim’den sonra 18 Yaş’ında
Tübingen Üniversitesi’ne girdi. Filozofi, Klasik Edebiyat ve
İlahiyat okudu. 1793’te Üniversite’den ayrıldığında
Başlangıç’taki Kilise’de Görev alma Tasarısı’ndan vazgeçerek
Bern’e yerleşti ve Özel ders vermeye başladı. 3 Yıl yaşadığı
bu Kent’te hem Antik Grek ve Latin Metinleri’ni, hem de
Kant’ın Filozofi Yazıları’nı Okuma İmkanı buldu.
Bern Denemeleri olarak bilinen 2 Çalışma’sını da bu
Dönem’de yazdı.1907’ye kadar yayınlanmayan bu Denemeler’inden
1.sinde İsa’nın Hayatı’nı Konu alarak İncil’i
Kantçı
bir Yaklaşım’la yorumladı.2.ise İsa’nın Öğretisi’nin
Usçuluğu’na Karşın Hristiyanlığın Nasıl olup da Otoriter bir
Din’e dönüştüğü Sorusuna Cevap Niteliği taşır.
Bern’de Yalnızlık çeken Hegel, Üniversite’den Arkadaş’ı
Hölderlin’in bulduğu Özel Öğretmenlik Görev’ini Kabul
ederek 1796’da Frankfurt am Main’e yerleşti. Ama orada da
Geniş bir Çevresi olmadı ve gittikçe artan Hüznünün üstesinden
gelmek için daha çok Çalışma’ya başladı. Grek Filozofisi’nin
Yanında Çağdaş Tarih ve Siyaset’e yöneldi. İktisat öğrendi.
Kant’ın Etkisi’nden kurtularak Hristiyanlığın Köken’ine
Yeni bir Gözle bakmaya başladı.
Hristiyanlık Sorunu Hegel için Büyük Önem taşıyordu.
Yazılar’ında sık sık Hristiyanlığı eleştiriyor, ama Teoloji’yi
değil, Katı Öğreti’yi Hedef alıyordu.
Kant’tan Farklı
olarak İnançlı’ydı.Kutsal Ruh Öğretisi’nden esinlenerek İnsan
Ruhu’nun ya da Us’unun Tanrı’nın Işığı olduğununu, dolayısıyla
da
Kant’ın Söz’ünü ettiği Sınırlamalar’a Bağlı
olamayacağını düşünüyordu. Hegel’in Dinsel Temeller’e
dayanan Us İnancı Bütün Çalışmalar’ını etkiledi.
Hegel bu Dönem’de benimsediği Tarihçi Yaklaşımı’yla da
Kant’tan ayrıldı. 1798’de Bern Denemeleri’ni
Tarihçi Gözü’yle yeniden değerlendirdi.
İsa’nın Hayatı
ive Öğretisi ile Hristiyan Kilisesi’nin Tarihi’ni
Kant’ın
Etkisi’yle Doğru yansıtmamış olduğuna karar vererek yine
1907’ye kadar yayınlanmayan Der Geist des Christentums und
sein Schichsal Adlı Denemesi’ni yazdı. Zamanla
oluşturacağı Filozofi Sistemi’nin Temel Ögeleri’ni Dil’e
getirdiği bu Çalışma’da
Kant’ın kaçınılmaz olarak
Nitelediği Çelişkiler’in bir Üst Düzey’de Çözüm’e ulaştığını
İleri sürdü. Karşıtlar’ın Birliği’ni Çelişkiler’in Yeni bir
Sentez’e varılarak aşıldığını savundu. Örneğin Sonlu ve
Sonsuz Kavramları Bilimsel Düzey’de uzlaşmaz
Karşıtlıklar’ken aralarındaki Çelişki’nin Din
Kavramı’yla aşıldığını, Ruh’un ya da Zihn’in bir Etkinliği
olarak Kabul edilen Düşünce’nin bu Sentez’e varabildiğini
söyledi. Almanca’da hem Ruh, hem de Zihin
Anlamına gelen Geist Sözcüğünü Seçmesi bu Açı’dan
Önemli’ydi.
*Hayat’ının
İncelenmesi de Hegel’in Kişisel Oluşumu’nda birçok
İkilikler’in bu yüzden de bir çok Çelişmeler’in Varlığını
ortaya çıkarır. Stuttgart’ta bir Mal Memuru olan Babası, O’nu
Protestan Papazı yapmak istemişti. 18 Yaş’ındayken (1788)
Tübingen Üniversitesi’nde 5 Yıl Teoloji okudu. Yaşıtı
Hölderlin’le (ö.1843)
Schelling (ö.1854) de Tübingen’deydi. Dostluklar’ı
orada başladı. Hegel’de bu Metafizik Eğitim’in
biçimlendirdiği Mistik Yapı bir Süre sonra Karşıt’ına dönüştü.
Başta Hristiyanlık olmak üzere Her Türlü Dogma’yı reddeden bir
Ateistliğe kayıyordu. Sonra yeniden, ama daha Yüksek bir
İdealizm’e döndü. Usdışı Herşey’i çürütmek ve Dünya’da
Us’u Egemen kılmak istedi. Dünya Us’la Özdeş olmalıydı
ki İnsan bir Anlam taşıyabilsin. Böylece Allgeist
(Evrensel Düşünce’ye) ulaştı. ‘Ussal olan Herşey Gerçek , ve
Gerçek olan Herşey de Ussal’dır’ der.
1789 Devrimi
gerçekleştiğinde 19 Yaş’ındaydı.. Devrim’e Hayranlık’la
bakıyor ve Tarih’te ilk kez Bilinçli bir Olgu’nun
gerçekleştiğini düşünüyordu.,’Dünya Kafa üstünde duruyor’ Ünlü
Sözü Fransız Devrimi için söylendi. Bu Devrim O’nun için
Tarih’te ilk kez İnsansal Eylem’le Düşünce’nin
Egemenliği’ni onaylamıştı. Artık Dünya Düşünce’yle
biçimlenmeliydi. Düşünce’ye Aykırı olan hiçbir şey
Gerçek sayılmamalıydı. Hegel’in Kafası’nda Dünya’yla
Us ve Düşünce’yle Gerçek böylece
özdeşleşmişti.
O’nun Gençlik
Yılları’nda oluşan Fransız Devrimi’nin İlerici ve Devrimci
Düşünceleri Bilimsel Bulgular’la, İnsan Düşüncesi’nin
aydınlandığı Avrupa’ya yayılıyordu. İnsanlar artık, Dünya’nın
durmadan döndüğünü ve her an değişmekte olduğunu
görmektedirler. Fransız Devrimi, İnsanlar’ın Eski’yle
Bütün Bağlar’ını koparabileceklerini ve onun yerine Bilinçli
Çabalar’ıyla Yeni’yi koyabileceklerini tanıtlamış
görünüyordu.
Öğretim Üyeliği:
1799’da ölen Babası’ndan kalan Küçük Miras Hegel’in
Özel Dersleri bırakarak çoktandır istediği Üniversite Öğretim
Üyeliği’ne dönmesini sağladı. 1801’de Jena’ya giderek Kadrosuz
Doçent oldu. Tüningen’den Arkadaşı olan Genç
Schelling 3 Yıl’dır Jena’da Profesör’dü. Birkaç
Kitab’ı yayınlanmış Söz’ü dinlenir olmuştu. Hegel
yayınladığı İlk Makalesi’nde Differenz des Fichte’schen und
Schellings’schen Systems der Philosophie (1801)
Schelling ve
Fichte’nin Düşüncesi’ni karşılaştırdı. Ama Ortak
Kaygıları olmasına ve Başlangıç’ta Düşünceler’ini onun
Sözcükler’iyle Dil’e getirmesine Karşın
Schelling’in
Görüşleri’ni paylaşmıyordu. 1801-1802 Kış Dönemi’nde 11
Öğrenci’yle Mantık ve Metafizik Dersleri’ne başladı. Birkaç
Yıl içinde Öğrenci Sayısı 30’a çıktı ve Dersler’inde kendi
Filozofi Sistemi’ni anlatmaya başladı. 1803’te
Schelling
Jena’dan ayrılınca Düşünceler’ini daha Rahat geliştirme
İmkanı’na kavuştu. Şubat 1805’te Olağanüstü Profesörlüğe
atandı; Temmuz 1806’da da
Goethe’nin araya girmesiyle Üniversite’den İlk
Para’sını aldı. Ama Dersler’in Öğrenciler’le dolup taştığı
Günler Henüz gelmemişti.
1807’de Büyük Eserler’inden İlkini yayınladı.
Phaenomenologie des Geistes Adlı bu Çok Başarılı ve Zor
Eser’inde İnsan Ruhu’nun Basit, Dolaysız Bilinç Düzeyi’nden
Öz-Bilinç, Us, Ruh ve Din Yolu’yla Mutlak Bilgi’ye varış’ını
açıkladı. Ruh’un Ruh olarak kendini bilmesi olarak gördüğü
Mutlak Bilgi’nin de Filozofi’nin Alanı’na girdiğini İleri
sürdü.
Phaenomenologie’nin
Temel’inde Yer alan ‘Diyalektik Yürüyüş’, hem Düşünce’nin, hem
de Varlığın Diyalektik bir Süreç içinde Geliştiğini Kabul
eder; aynı Zamanda Mantıksal denilebilecek bir Çıkarım
Biçimi’ni de içerir. Bu Süreç’te Filozofi, Hazır bulduğu,
önceden konmuş Herhangi bir Kavram’ı alarak önce bunun
Olumsuz’unu oluşturur. Bu Yol’la elde edilen 2 Karşıt
Kavram’ın Çatışması’ndan da bir Sonraki Çıkarım’ın İlk Olumlu
Kavram’ı El’de edilir. Böylece Hegel’in ‘Tez-Antitez-Sentez’den
oluşan Ünlü ‘Üçlü’sü, Diyalektik Çıkarım Süreci içinde
tamamlanır. Bu Biçim’de Üçlüler’le süren Çıkarım Zinciri,
Bütün Olumsuzluklar’ı kandıran en Son Kavram’a ulaşınca
dinginleşir, durur.
Varlığın Diyalektik Gelişim Süreci, Hegel’in Geist,
bazen de İde dediği Geist’in kendini belli bir
Amac’a doğru Geliştirme’si, Özgürleşme’si Süreci’dir. Bu Süreç
içinde ‘Ide’ Diyalektiğin Üçlü Aşaması’ndan geçer ve
Henüz bir İmkan’dır. Kendini gerçekleştirmesi için 2.bir Alan
gerekir, bu da Doğa’dır. Ama ‘İde’ , Doğa’da kendi
Öz’üne Aykırı bir Durum’a düşer, kendine yabancılaşır. Bu
Aykırılık’tan 3.Aşama olan Kültür Dünyası’nda kurtulabilir.
Doğa’da ‘İde’yi yönlendiren Yasa olan Zorunluluğun
yerini 3.Aşama’da Özgürlük alır. Özgürlük, Geist’in Devlet,
Sanat, Filozofi ve Din gibi, Bireyler’in Üstündeki Bazı
Kurumlar’da ve o Kurumlar’la kendini gerçekleştirmesidir. Bu
Son Aşama’da da Geist 3 Basamak içinde kendini gerçekleştirir:
1.Basamak Subjektiver Geist’tir. Tek Tek İnsanlar’ın
Hayatı’nda henüz tamamlanmamış İde’dir.
2.Basamak Objektiver Geist’tir. Burada kendini Toplum, Tarih,
Devlet olarak gerçekleştirir.
3.Basamak ise Absoluter Geist (Mutlak Geist)’
dır.Burada Tam Bilinci’ne ulaşarak kendini Sanat, Din ve
Filozofi ile Ölümsüz kılar.
*Diyalektik
Maddeciliğin Ustaları, Hegel’in Die Phaenomenologie
des Geistes Eser’ini ‘Hegel Öğretisi’nin Asıl
Kaynağı ve Sırrı’ olarak nitelerler.
Hegel’in
birçok Alanlar’da gerçekleşen Ünlü Düalizmi bu Eser’le başlar.
Bu Dualizm, Alman Burjuvası’nın o Günler’deki Kararsız
Tutumu’ndan yansımaktadır. Bir yandan Avrupa’nın Devrimci
Tutumu’nu yansıtan Düşünceler İleri sürülürken, diğer yandan
Eski Düzen’e Tutucu Tavizler verilmektedir. Burjuvazi’nin bu
Tutum’u, Hegel’e olduğu gibi yansır. İdealizm’le
Materyalizm birbirini izler onda.
Örneğin O’na göre
Bütün Varolanlar’ın Temeli’nde Düşünce yatar. Hiç Şüphe
yok ki ‘Düşünce Nesneler’in Temeli’ndedir’ Tezi.. Ama bu Tez
2.Yanı’yla Materyalist bir Karakter’dedir. Düşünce ,
bir bakıma elbette Nesneler’dedir, çünkü Nesneler’den gelir,
Nesneler’den yansır. ‘Bir Saray’da bir Kulübe’denkinden başka
Türlü düşünülür’ Söz’ünü söyleyenin Hegel olduğunu
hatırlayalım. ‘Minerva’nın Baykuşu ancak Karanlık bastıktan
sonra uçmaya başlar’ der. Yani önce Olaylar yaşanır, sonra o
Olaylar’ın Düşünceleri yaşanır.
Phaenomenologie’ye Karşın Jena’da
Şansı açılmayan Hegel 1807-1808’de Bamberg’de
Bamberger Zeitung’un Yayın Yönetmenliği’ni yaptıktan sonra
Nürnberg’de Aegidiengymnasium Adlı Ortaöğretim
kurumu’nun Müdürlüğü’nü üstlendi (1808-1816). 1811’de Marie
von Tucher ile evlendi. Karl ve Immanuel
Ad’ını verdiği 2 Oğlu oldu. Jena’da evlilik Dışı doğmuş
Ludwig Adlı Oğlu da Aile’ye katıldı
Yine Nürnberg’de
1812’de Die objektive Logik, 1816’da da Die
subjektive Logik’in yayınlanmasıyla tamamlanan
Wissenschaft der Logik Adlı Eser’ini yazdı.
Platon Sonrası İdealistler’in
Çalışmaları Hegel gibi ikinci bir Usta’yı hazırlamıştı.
Ruh Madde, Düşünce Varlık, Süje Obje,
Ben’le ben olmayan, üzerine Çok Şey söylendi.
Grekler Arche dedikleri Herşey’in Başı, Kökü, İlkesi
İlk Neden neydi? Thales Su dedi Grek Dini
Mitolojisi’nin Etkisi’yle. Okyanus, Tanrılar’la
İnsanlar’ın Yaratıcısı’dır.
Platon ise İlk Neden’i
İnsan’ın içine, Us’una çekti. İnsan’ın içindeki İnsan Dışı Şey
Us’du.
Herakleitos buna Logos
dedi. Onun dışında Herşey değişirdi. Hegel '
Herakleitos'un hiç bir Sözü yok ki Lojiğime almamış olayım
‘ der.
Üniversite Profesörlüğü:
Düşünce Sistemi’ni İlk Kez bitmiş Şekli’yle sunduğu Logik
Erlangen, Berlin ve Heidelberg Üniversiteleri’nin kendisine
Kürsü Önermesi’ne Yol açtı. Heidelberg’in Çağrısı’nı Kabul
etti. Ders Kitab’ı olarak kullanılmak üzere yazdığı
Encyklopedie der philosophischen Wissenschaften im Grundnisse’de
Filozofisi’ni bir Bütün olarak açıkladı. Hegel’in
Filozofisi Evren’i Sistematik olarak bir Bütün olarak kavrama
Girişim’iydi. Sistem’i tek bir Tema Çevresi’nde kuruyordu:
Evren’in Anlaşılabilirliği onu Diyalektik bir Süreç olarak
görmeye Bağlı’ydı. Absolut Geist’e ancak 1)kendini Düşünme,
2)Doğa ve 3) Sonlu Gesitler (İnsanlar), onların kendilerini
Tarih’te İfade etmeleri ve Sanat’ta, Din’de, Filozofi’de
Mutlak Geist’la bütünleşebildikleri kavramlar’ı Aracılığı’yla
ulaşılabilirdi.Eser bu Sürec’i yansıtan 3 Bölüm’den
oluşuyordu:
1.Bölüm ‘Mantık’ Doğa’nın ve Sonlu Ruhlar’ın
yaratılmasından önce Tanrı’nın Düşünüşü’ne, yani Saf Düşünce
Kategorileri’ne ayrılmıştı.
2.Bölüm’ün Başlığı olan ‘Doğa’, Geist’in
Karşıt’ı,
3.Bölüm ‘Us’ ise, Doğa’nın İnsan Aracılığı’yla
bilinmesi ve İnsan Bilinci’yle İradesi’nin Tarih’te, Sanat’ta,
Din’de, Filozofi’de İfadesi’ni bularak Tanrı’yla bütünleşmesi
olarak El’e alınmıştı. Diyalektik Sürec Her Bölüm’de
Ayrıntılar’ıyla inceleniyor, Sonunda Başlangıç Noktası’na
dönülmekle birlikte Başlangıç’ta Gizil olan Bilgi Adım Adım
Açık Hal’e geliyordu.
Berlin:
Hegel 1818’de Berlin Üniversitesi’nde
Fichte’nin Ölüm’ünden Beri Boş tutulan Filozofi
Kürsüsü’nü devraldı ve Berlin’de Öğrencileri’ni Çok Büyük
Ölçü’de etkiledi. 1821’de yayınladığı Naturrecht und
Staatswissenschaft im Grundnisse ya da Grundlinien der
Philosophie des Rechts Adlı Eser’inde Toplum Düzeni
Anlayışı’nı yine 3 Ana Bölüm’de Dil’e getirdi. 1.Bölüm’ü Soyut
ve Evrensel Yasa ve haklar’a, 2.Bölüm’ü Somut ve Bireysel
İnanç ve İstekler’e, 3.Bölüm’ü de bu Karşıtlığı aşacak Siyasal
Düzen’e ayırdı. Buna göre Objektif Hukuk ile İnsan’ın
Öznelliği arasındaki Çelişki Devlet Düzeyi’nde aşılacak Aile
ve Loca Örgüt’ü Yeni bir Sentez’e varılmasını sağlayacaktı.
Hegel,
Hukuk Filozofisi Eser’inde şunları Materyalistce
söyler:
‘Realite Oluşma
Sürecini bitirdikten sonradır ki Dünya’nın Düşüncesi olarak
Filozofi ortaya çıkacaktır.’
Yine Hukuk
Filozofisi’nde şöyle der:’ Zaman’a ne istediğini ve ne
Anlam’a geldiğini söyleyen ve sonra da bunu gerçekleştiren
Adam, Zaman’ın Büyük Adamı’dır.’
Berlin’de Ünü’nün Doruğu’na ulaşan Hegel bu Dönem’de
Estetik, Din ve Tarih Filozofileri Konusu’nda bir Dizi Ders
verdi. 1830’da Üniversite’nin Rektörü oldu. Öğrenciler’i ve
İzleyicileri’nin gerek Sayısı, gerek Kararlılığı artık
Hegelist Okul’dan Söz edilmeye Başlamasına Yol açmıştı.
Ders Notları sonradan Vorlesungen über die Aesthetik,
Religionsphilosophie. Vorlesungen,
Philosophiegeschichte ve Die Philosophie der
Weltgeschichte Başlıkları’yla derlendi. Bütün bu
Konular’daki Açıklamalar’ında Diyalektik Yöntem’i uygulayan
Hegel, tarihi İnsanoğlu’nun Gesit, Moral ve Bilgi
Açısından Gelişme Süreci olarak görüyordu. Ona göre, Bu
Gelişme (yani tarih) Tanrı’nın Amacı’nın gerçekleşmesiydi.
İnsanoğlu’da artık Tanrı’nın Amacı’nın İnsan’ın gittikçe
özgürleşmesi olduğunu anlayacak kadar ilerlemişti.
Hegel Öğrenim Kurumları’yla Bütün Resmi İlişkisi’ni
kestikten sonra bile Prusya’da Çok Etkili olmayı sürdürdü.
1831’de III.Friedrich Wilhelm tarafından bir
Madalya’yla onurlandırıldı. Son Girişimler’inden biri 1827’den
başlayarak Berlin’de Jahrbücher für wissenschaftliche
Kritik Adlı dergi’yi çıkarmak oldu. 1830 Devrimleri’nin
Sarsıntısı’ndan kurtulamamış, Ayaktakımı’nın İktidarı İhtimali
karşısında Dehşet’e düşmüştü. 1831’de Logik’in İlk
Bölümü’nü Göz’den geçirdikten sonra Kolera’dan öldü. Vasiyet’i
üzerine
Fichte ile İronik bir Diyalektik Metnin Yazarı
Karl Sorger’in Arasına gömüldü.
Filozofisi
Üstüne:
Evrensel
Diyalektik Yasaları’nı o ortaya koydu. 1800lü Yıllar’ın Büyük
Filozofik Aydınlanması
Feuerbach (öd.1804) Maddeciliği’nden geçerek, O’nun
Öğretisi’nde temellenir ,denir.
Tarihte Us
Başlıklı Konuşması’nda, ‘İnsanca
olan her Yer’de, İnsanca olduğu ve Hayvanca olmadığı sürece,
Düşünce vardır’ derken, Duyular’ın getirdiği
Veriler’den yansıyan Günlük Düşünme’den çok
Farklı olarak, birbirinden türeyen Kavramlar Sistemi’yle
Düşünme’yi (Filozofik Düşünme’yi) dile getirmektedir.
Hegel,
Çağ’ının
Aristoteles’in Formel Mantığı ile
açıklanamayacağını düşündü. Bilimsel Mantığın 3 Ünlü Yasası,
bu Çağ’ın, Hızlı ve Sürekli Değişimler’ine gereken Karşılığı
verememektedir. Bu Mantığın 3 Ünlü Yasası’nın Tersi olarak;
bir Şey hiçbir Zaman kendisiyle Özdeş değildir .Çünkü Her an
ve Sürekli olarak değişmektedir. Bundan dolayı da bir Şey Her
Zaman başka bir Şey’dir ve kendisiyle Çelişme Hali’ndedir. Bir
Şey aynı Zaman’da hem Kendisi, hem de Başkası’dır
ve 3.İmkan içindedir.
Hegel’e
göre her Çeşit Hayat’ın, Her Çeşit Hareket’in Kaynağı
Çelişme ve bundan Ötürü de Gelişme’dir. Yani İnsan
Düşüncesi Soyut bir Kavram ortaya koyar, sonra da buna Karşıt
bir Kavram İleri sürerek, Düşünce’sini devindirir, Düşünce bu
Karşıt Kavramlar’ın Her birini Üstün bir Sentez’de
gerçekleştirerek gelişir. Ve 3. bir Düşünme Evresi’nde kendi
Birliğine kavuşur. Böylece Sentez’den Sentez’e yükselerek
Soyut’tan Somut’a doğru ilerler. Mutlak İde’nin
gelişmesi de Wissenschaft der Logik’de ortaya
konduğuna göre bu Yol’u izler. Önce bizzat kendi Bağrında
Mantıksal olarak gelişir. (Mantık Filozofisi). Sonra
Dışsal Biçimler içinde Doğasal olarak gelişir (Doğa
Filozofisi). Doğa Mantık Katagoriler’inin Tezahürler’inden
ibarettir ama. Daha sonra Tarih’te (Hegel
Terminolojisi’ne göre Zihin’de) Tarihsel olarak
gelişir. Bu noktadan sonra Mutlak İdee’in kendi
kendisini kavrayarak Gelişmesini tamamladığı söyler. Bu Son
Nokta Materyalistlerce eleştirilerek bu Diyalektiğin bizzat
kendi Filozofisi’ne Aykırı olduğu söylenir. Dünya’nın ve
Bilgi’nin Gelişmesi’nin artık tamamlanmış olduğunu İddia
etmekle Diyalektik Mistisizm’i aşılar. Gelişme’yi sadece
Düşünce Alanı’nda sınırlamakla Mantık Katagorileri’ni
kalıplaştırıp yapaylaştırır.
Materyalizm’e
göre Hegel, Diyalektik’ten Tutarlı Toplumsal Sonuçlar
çıkarmamış, Prusya Monarşisi’ni Toplumsal Gelişme’nin en
Yetkin’i ve Son’u sayarak Kurulu Düzen’le uzlaşmıştır, denir.
Tarihsel ve
Diyalektik Materyalizm, bizzat Hegel’in Diyalektiği
gereğince, Hegelciliğin aşılmasıyla gerçekleşmiştir.
Ama her iki öğretinin terminolojisinde farklıkıklar vardır.
Örneğin Hegelci Çelişki (contradiction) Kavramı,
Mantıksal’dır. Mantık Alanı’nda işler, Doğa’ya uygulandığı
Zaman bile bu Niteliğinde kalır. Çünkü dışlaşıp doğalaşan
İdea bir Mantık Kavramı’dır. Objektif Gerçekliği yoktur.
Materyalist Çelişme Kavramı ise Tarihsel’dir, Doğa’da
ve Toplum’da da işler, Düşünce’nin olduğu kadar Doğa’nın ve
Toplum’un da Gelişme Yasası’dır.
Hegelci
Çelişme İçsel’dir, her Kavram kendi Karşıt’ını içinde
taşır ve onunla çelişerek onu aşar, daha Üstün bir Düzey’e
ulaşır, ama bu Yetkinleşme İçsel Çelişmeler’le sürüp gider ve
hiçbir Dış Çelişki’yle karşılaşmaz, çünkü Çevre’siyle değil
kendisiyle etkileşmektedir. Oysa Tarihsel Matematik Çelişme
Dışsal’dır. Çünkü Nesne ve Olaylar birbirleriyle
bağlantılıdırlar ve karşılıklı etkileşim içindedirler.
(İçsellik tek ve kendi olanı, dışsallık çok
ve başka olanı dilegetirir. Öneğin yumurta iç
çelişmeleriyle gelişir ve civciv olur, ama bu Hegelci
anlamda Tek Sürec’in kendi kendisiyle Çelişmesi değil,
Diyalektik ve Tarihsel Anlam’da çok ve Başka Sürecler’in
birbirleriyle Çelişmesi’dir, Yumurta’ya Dış Çelişki (Isı)
olmadan civcivleşeme. )
3.olarak Hegelci
Çelişki Evrimsel’dir, çelişerek gelişen aynı Şey (kendi
kendisiyle hep Aynı kalan Şey) dir. Tarihsel Materyalist
Çelişme ise Devrimsel’dir, Çelişme’nin Aşılması’yla
Meydana gelen Şey Eskisinden büsbütün başka bir Şey’dir.
Karşıtlık
(Contraste) Kavramı da iki Öğreti’de Farklı’dır. Hegelci
Kullanım’da Karşıtlar Arası’ndaki Ayniyet (idendite)i
dile getirir. Materyalistlerce bu Anlayış Çelişme’yi
bile ortadan kaldırır bulunur. Çünkü Özdeş olanlar
çelişemezler. Hegel’e göre Karşıtlar Özdeş
olduklarından hiçbir Zaman Karşıt olarak kalamazlar ve
birbirlerine dönerler. Burdan şu Sonuç kırar. Feodalite
Kapitalizm’e döner, Kapitalizm de yine Feodalite’ye döner,
Savaş Barış’a, Barış Savaş’a döner.
Materyalist
Öğreti’deki Karşıtlık Kavramı’ndaysa Karşıtlar
Özdeş değil, Birlik Hali’ndedir. Birinin Varlığı
Diğerinib Varlığını Şart koşar. Biri olmadan diğeri de
olamaz. Hegelci Karşıtlık’ta Köle’yle Efendi Özdeş’tir,
aynı Şey’dir, Tarihsel Materyalizm de ise Köle olmadan Efendi
olmaz, Efendi olmadan da Köle olmaz.
Hegelci
Karşıtlık’ta Karşıtlar’ın Özdeşliği Sürekli ve
Kavgaları Geçici’dir. Materyalizm’de ise tam Tersi
olarak Karşıtlar’ın Birliği Geçici ve Kavgalar’ı
Sürekli’dir. Böyle olmasaydı Sürekli Çelişme
Sürekli Gelişme olmazdı.
Nitekim Hegel
de, Bütün İdealist Çelişme ve Gelişme Savları’na Karşın Ünlü
Mutlak İde’sini bir Nokta’dan öteye
geliştiremiyor ve kendi üstüne kıvırarak ‘Gelişme bitti’
diyor.
Bir Diyalektik
Usta’nın dediği gibi, ‘Zeki İdealizm, Zeki Maddeciliğine Aptal
Maddecilik’ten çok daha Yakın’dır.’
İdealizmin Tarihsel Öyküsü:
Platon İde’yi İnsan’ın büsbütün Dışına çekmişti.
Madde’siyle birlikte İnsan, Bütün Maddeler, Düşünce’sinin
Ürünü’ydü.
Kant (ö. 1804) Us’un Sınırları’nı çizmiş, Gücünü,
Güçüzlüğünü göstermişti. Düşünen’le Düşünülen
birbirinden Ayrı’ydı. Şöyle dedi: ‘Bizler Sırlar’la Dolu
bir Evren’de bir Düş’ün Düş’ünü görmekteyiz. Gerçekte
bildiğimiz hiç bir Şey yoktur. Seziler’imizin,
Kavramlar’ımızın a priori İdeler’imizin içine gömülmüşüz. Bir
Şeyler Hayal ediyoruz. Oysa bildiğimizi sandığımız Şeyler
sadece Olaylar’dır. O Olaylar ki, bilmediğimiz bir Obje’yle
asla bilemeyeceğimiz bir Süje’nin birbirlerine olan
İlgi’sinden doğmuştur.’
Kant'ın Yasağı’na aldırmadan
Fichte (ö. 1814),
Hegel, Schelling (ö.1854), Filosofi yapmaya
Devam ettiler. Mutlak’ın Alanı’na girdiler.
Hegel'e göre, Mutlak ;ne
Kant'ın (ö.1804)
dediği gibi Girilmez bir Alan, ne kendisi gibi Berlin
Üniversitesi Prof.lar’ından olan Fichte'nin dediği gibi
Ben’in kendisi, ne de Schelling'in (ö.1854)
dediği gibi Karşıtlar’ın Birliği’dir. Mutlak,
Ruh ve Madde İkiliği’nin içindedir ve Sürekli
olarak kendisine dönmektedir. Evrensel Düşünce (
l'Esprit), Bütün Maddeler’den önce vardı. Bu Büyük İlke,
Dışa doğru açılarak kendisini doğalaştırdı, şimdiyse yine
kendisine dönüyor. Özgürlük, Evrensel Düşünce’nin
bu Dönüş’ün Sonu’nda kendi Bilinc’ine erişmesiyle
gerçekleşecektir.
Bu
Kuram’ıyla O, Farklı Nokta’dan kalksa da
Platon, Kant
İdealizmi ile birleşir: Madde, Ruh’un
Ürünü’dür.
İnsan
ve Doğa’da var olan Çelişmeler’i Elealı
Zenon
çözemeyeceğimizi düşündü. Çelişmeler’in Nedeni olarak
Çokluğu ve Hareket’i gösteriyor, Çelişmeler’e
düşmemek için bunları yok saymak gerektiğini ileri sürüyordu.
Archillus, kendisinden biraz önce Yol’a çıkan
Kaplumbağa hiç bir Zaman yetişemez diyordu, çünkü o
Archilleus'un arayı kapatmak için koşacağı Süre içinde az
da olsa ilerlemiş olacaktır. Achilleus bu İlerleme’yi
de kapatmak için bütün Gücüyle koşadursun, yine bir Süre
geçecektir ve Kaplumbağa o Süre içinde de ilerlemiş olacaktır.
Öyleyse Varlık, Çok ve Hareketli olamaz, Bir
ve Durgun olabilir. Böyle olunca da Hiç bir Çelişme’ye
düşülmez.
Septikler ise Çelişmeler’in Herekliğini onaylarlar.
Elealılar gibi çözülemeyeceğini düşünürler.
Pyrrhon
Bilgi’nin hiç bir Çelişme’yi çözemeyeceği Kanısındadır, bu
yüzden de Nesneler’in Gerçek Yapısı’nı araştırmaktan vazgeçmek
gerekir. Mutlak kavranamaz ( Akatalepsia).
Yargı’dan kaçınınız ( Epoche).
Hegel bu Çelişme Sorunu’na da El attı. O
Çelişmeler’in Varlığını onaylar ve Gerekli de bulur.
Çelişmeler Varlığın özü’dür. Çelişme olmasaydı
Varlık olmazdı. Varlık, hem kendisi olan Varlık, hem
Karşıtı olan Yokluğun Çelişme’sinden Meydan’a gelir. Sadece
kendisi ( Varlık) olsaydı Hareketsiz ve Kısır kalırdı, sadece
Karşıt’ı ( Yokluk) olsaydı, yine Hareketsiz ve Kısır kalırdı.
Varlık, aynı Zamanda hem Varlık, hem de Yokluk olduğu
içindir ki varlaşmış; bir Şey Başka bir Şey ve
Herşey olmuştur. Çelişme Oluş’un İlkesi’dir.
Olmakta olan
Şey’de 3 Durum kaynaşmaktadır: Olmuş olan, olmakta olan Şey ve
olacak olan Şey.. Birinci durum Varlık, ikinci Durum
Oluş Süreci, üçüncü Durum Yokluk’tur. Bunlar
Sürekli olarak kaynaşmakta ve oluşmaktadır. Onları oluşturansa
Çelişme’nin Varlığı’dır. Gerçekte ne olmuş olan Şey, ne de
olacak olan Şey, vardır. Var olan, Sürekli olarak, olmakta
olan Şey'dir. A hiç bir zaman A' ya Eşit olamaz.
Çünkü Eşitliği yakaladığımız anda her ikisi de değişmiş
bulunacaktır. Çelişme, Sürekli olarak birleşip ayırmaktadır.
Birleşme’yle Ayrılma aynı Zaman içinde kaynaşmaktadırlar.'
Herakleitos, Herşey Karşıtlar’ın Kavgası’ndan doğar,
diyordu. Aristoteles (ö. MÖ 347) ve
Kant ise
Diyalektiği Çıkmaz Yol saydılar. Kant'a göre
Diyalektik, bir Yanlış Sonuçlar Çıkarma Öğretisi’ydi.
Fichte (ö. 1814) ve
Schelling (ö.1854) ise
Diyalektiği kullandılar.
Hegel'e göre Diyalektik, Bilim’in ilerlemesini sağlayan
Güç’tür. Mobil Ruh. Diyalektik, Bilim’e Zorunluğu veren
Biricik İlke’dir. Sonlu Varlık, sadece dıştan belirlenemez. O,
kendi Özü Gereği, kendini aşar ve kendi Karşıt’ına dönüşür.
Herşey yargılanmalıdır. Diyalektiğin Gerçekliğini Herşey’i
yargılamakla elde edeceğiz ‘
Hegel ,Diyalektik’le Mantığa, Tekamül Düşüncesi’ni soktu.
Her kullandığımız Kavram’ın bir de Karşıt’ı vardır. Siyah
Beyaz, Zenginlik Kötülük gibi. Her Önerme ( Tasdik) Yadsıma’yı
(inkar) da birlikte getirir. Evrim, bu Çatışma’nın
Sonucu’dur. Us Akılsızlığa, Yarar Zarar’a, Adalet
Adaletsizliğe dönüşür. Toplum’un Evrim’inde de bu Sonuç açıkça
görülür. Bir Zaman için Yararlı Yasalar ve Kuruluşlar, bir
Zaman sonra Toplum’un Yeni Çıkarları’yla çatışarak kendi
Karşıtlar’ına dönüşürler. İleri Basamak, bu Çatışma’dan
meydana gelir. Sentez, Olumsuzlanma’nın
Olumsuzlanması’dır. Gelişme Süreci, Olumlu’yla Olumsuz
arasındaki Çarpışma sağlar. Bir Şey, ancak, kendi
kendine bir Çelişme taşıdığı sürece yaşar ve etkiler. İleri
Basamağın Doğması için Olumlu’yla Olumsuz’un Yeter Güç’te
olması gerekir. Bunlardan herhangi biri Yeter Güç’te değilse,
Varlık, Yeni bir Basamağa atlayamadan, bu Çelişme yüzünden Yok
olur.
Var olmak, Oluş Halinde
bulunmak’tır. Varlığın Özü’nde bulunan Çelişme, İtici Güç
budur. Evren Var’dır, çünkü Oluş Hali’ndedir. Gök Cisimleri,
Evrensel Düşünce’nin Doğalaşma ( Ferdileşme)
Yolu’nda attığı İlk Adım’dır. Gök Cisimleri’nin ilk Maddesi,
Mantığın , Belli olmayan Varlık dediği Şey’dir. Bu
Madde’nin dağılarak Yıldızlar’ı Meydana getirmesi Kemiyet
Kategorisi’ni gerçekleştirir. Sonra Genel Çekme
ve Oran Kategorileri gerçekleşir. Astronomik Kosmoz İlk
Toplum’dur. Daha sonraki Evrim, Keyfiyet Kategorisi’ni
gerçekleştirerek Şimik Cisimleri oluşturur. İtme ve
Çekme, Ayrılma ve Birleşme’den ibaret İç
Çatışma başlar. Dünya, Evrensel Düşünce’nin
gerçekleştirmeye doğru gittiği Büyük Yapı’nın Küçük bir
Taslağı’dır. Dünya, yavaş yavaş sönüyorsa, bu, gerçekten
tükenmez yeni Organik bir Hayat Haline gelmek içindir.
Doğalaşma, Sırasıyla Kabuklular, Yumuşakçalar, Böcekler,
Balıklar, Sürüngenler, Kuşlar, Memeliler boyunca gider.
Sonunda en Yetkin Organizma olan İnsan Meydana gelir ki,
Yaratıcı Düşünce, kendini yansıtacak Ayna’yı bulmuş
olur. Artık Madde Dünyası’nda daha fazla doğalaşmak
gerekmeyecektir. İnsan’da beliren Evrensel Bilinç,
Evrim’ine daha Büyük bir Hızla Devam edecektir.
İnsan Özü Gereği Ruh yani Bilinç ve Özgürlük’tür.
Ruh da Doğa gibi, aynı Gelişme Yasası’na Bağlı’dır.
Birey önce Sübjektif bir Ruh taşımaktadır. Us’u geliştikçe bu
Ruh’un Ortaklaşalığını kavrar. Sübjektif Ruh, bu
Kavrayış’la Yerini Objektif Ruh’a bırakmış olur.
Objektif Ruh, önce, Ortaklaşa Özgürlük olan
Hak Biçimi’nde belirir. Kişilik, Mülkiyet’le
gerçekleşir. Her Kişi, Özgür Eylemleri Sonucu Mal Sahibi olmak
ve Mal’ını Başkalarına vermek Hakkını taşır. Bu Veriş
Sözleşme’dir. Sözleşme Tohum Hali’nde Devlet’tir.
Kişi Hakkı yadsır, Hak’la çelişir. Bu Çelişme’den Suç
doğar. Suç da Ceza’yla yadsınır ve çelişir. Böylelikle
Hak gelişir. Ama Devlet ne kadar Yetkin olursa
olsun, Düşünsel Evrim’in Amacı olamaz. Özgürlük Ruh’un
Özü’dür ve hiç bir Devlet bu Özgürlüğü bütünüyle Kişi’ye
veremez. Ruh, Gerçek Özgürlüğü’nü yine Ruh’un Alanı’nda
bulabilir ve Sanat’ın, Din’in, Bilim’in
Özgür Alanları’nda Devlet’in üstüne yükselir.
Bilinç, Çelişmeler’i uzlaştırarak kendi Bütünlüğüne doğru
yürümektedir. Doğalaşmış Bilinç, yeniden kendine dönüyor,
çünkü kendini İnsan’da yeniden yakalamıştır. Bilinç, bu
Diyalektiğin Sonunda kendi Bilinc’ine erişecek, kendi kendini
tanıyacak ve böylelikle Bütün Sırlar aydınlanmış olacaktır.
Tarih de, Evrensel Ruh’un Zaman içinde
Gelişmesinden başka bir Şey değildir Yani Tarihi Evrensel
Akıl yönetmektedir. Ama bu Us, kendi Bilincine
erişmiş bir Us değildir. Bu Us , Tarihsel Zorunluğu belirten
Genel Yasalar’dır. Bu Yasalar, Evrensel
Ruh’un Yasaları’dır.
Kişiliği ve Etkisi:
Hegel Gençliği’nde bile Yaşlı görünen, Etkileyici ama Coşku
Verici olmayani konuşmakta Sıkıntı çeken, Ders Sırası’nda
Huzursuz davranan Biri’ydi. Uslub’u de Değişken’di. İlk Dönem
Teoloji Yazıları’nda Eşsiz Eğretilemeler’e yer vermiş, Ders
Kitab’ı olarak hazırladığı Sonraki Bazı Eserler’inde Kısa,
Numaralanmış Paragraflar kullanmıştı. Sistem’inde Belli bir
Doğmatiklik vardı. Sanki Mutlak Doğru’yu Başından görmüş ve
Bütün Çabası’nı onu açıklamak için harcamıştı. Düşüncesi
Karşıtları Birleştirme, Ruh’la Doğa’nın, Tümel’le Tikel’in,
İdeal’le Gerçeğin Sentez’ine varma Girişimi’ydi. Kendinden
önce gelen Parça parça ve Çelişkili Düşünceler’in hepsini
İçerme ve Aşma Kaygısı taşıyordu. Dolayısı’yla Örneğin hem
gerçekçi, hem İdealist olabiliyor, Düşüncesi Değişik Eğilim’li
Düşünürlerce Çeşitli Yönler’e çekilebiliyordu.
Öğretisi Ölüm’ünden sonra Alman Üniversiteleri’nde Etkisini
korudu ve başta Fransa ve İtalya olmak üzere Başka Avrupa
Ülkeleri’ne yayıldı.
Eserleri:
-Fragmenten über
Volksreligion und Christentum,
-Die
Phaenomenologie des Geistes
,(Zihnin
Fenomenolojis,),
-Wissenschaft der
Logic,
(Mantık Bilimi) , 3 Cilt,
-Encyklopedie der
philosophischen Wissenschaften im Grundrisse,
(Ana Çizgileri’yle Filozofi Bilimleri Ansiklopedisi),
-Grundlinien der
Philosophie des Rechts oder Naturrecht und Staatwissenschaft
im Grundrisse,
(Hukuk Filozofisinin Ana Hatları),
-Differenz des
Fichte’schen und Schelling’schen Systems der Philosophie,
-Das Leben Jesu,
(İsa’nın Hayatı),
-Der
Geist des Christentums und sein Schichsal
,
(Hristiyanlığın Ruhu ve Yazgısı),
-Das Geist des
Christentums und sein Schichsal,
Aesthetik,Religionsphilosophie, Philosophie der
Weltgeschichte, Geschichte der Philosophie, Werke, (Bütün
Eserleri),
-Vorlesungen,
Ders Notları,
-Vorlesungen über die Aesthetik, (Estetik Üzerine Dersler),
-Religionsphilosophie. Vorlesungen,
(Din Filozofisi Dersleri)
-Philosophiegeschichte,
(Filozofi Tarihi )
-Die
Philosophie der Weltgeschichte, (Dünya Tarihi Filozofisi
),