Immanuel
Kant
1724-1804
Alman Düşünürü.. Klasik Alman İdealizmi’nin Kurucusu.
Aydınlanma Filosofisi’nin ve Yeniçağ’ın En Önemli
Temsilcileri’nden. Bilgi Filosofisi’nin Kurucusu, Ahlak
Filosofisi’nin En Büyük Kuramcısı olarak da anılır.
22 Nisan 1724’te Königsberg’de
doğdu. 12 Şubat 1804’te orada, Purisya’da öldü.
Kögigsberg Üniversitesi’nde
Profesör’dü. Oluşturduğu Ortam, bir
Matematik-Fizik-Rasyonalizm Ortamı’dır. Genç Kant
Üniversite’yi bir Fizik Doktora Tezi’yle bitirdi.
Kozmogoni Alanı’nda
Bulutsuluk Varsayımı’nı ilerisürdü. Gezegenler
Sistemi’nin Temel bir Bulutsu’dan meydana gelip
geliştiğini düşündü, Hareket’le Statikliğin İzafiliği
Kuram’ını geliştirdi. Evren’in Doğal Gelişmesi Yolundaki
Maddeci Anlayış’la bağdaşan bu Çalışmalar’ı Diyalektiğin
Gelişmesinde Önemli Rol oynadı.
Gençlik Yılları ve
Eğitimi:
Doğu Prusya’nın Liman
Kenti Kögigsberg’de Dindar ve Yoksul bir Aile’nin 9
Çocuğu’ndan 4.olarak doğdu. Babası bir Eğerci, Annesi
Eğitimsiz bir Alman Kadını’ydı. Her İkisi de Koyu Pietist’ti.
Çelimsiz, Narin Yapılı bir Çocuk’tu. 8 Yaş’ındayken Annesinin
Çabaları ve Mahalle Papazı’nın Yardımı’yla Zamanının en İyi
Okullar’ından biri olan ve Sağlam bir Klasik Eğitim veren
Collegium Fredericianum’a girdi. Buradaki 8,5 Yıllık
Parlak Öğrencilik Dönemi’nde Hayat’ı Boyunca Hayranlık Duyduğu
Latin Klasikleri’yle, ayrıca özellikle Fizik ve Matematik
Konuları’nda yoğunlaşan Yeniçağ Bilimi’yle ilgilendi. 1740’da
Kögigsberg Albertus Üniversitesi’ne İlahiyat Öğrencisi olarak
girdi. Ama daha çok Fizik ve Matematik’le ilgilendi. Bu arada
bir Öğretmeni’nin Dikkatini çekerek onun Özel Kitaplığını
kullanma İznini aldı. Bu İlk Gelişme Yılları’nda Okumalarını
Newton, Doğa Bilimi ve Fiziksel Coğrafya Konuları’nda
yoğunlaştırdı.
Leibniz’in Usçu Filosofisi’ne Sistematik bir Biçim
veren Wolff’un Düşünce Sistemi’nden de etkilendi.
1744’te Fizik
Konusu’nda İlk Kitabını yazmaya başladı. Üniversite’de kalma
Kararını verdiği bu Yıllar’da Eğitimini Zorlukla da olsa
desdekleyen Babasının ölmesi (1746) üzerine ve Bazı Eğitim
Kurumları’nda Okutman olma Çabalarının Sonuçsuz kalması
üzerine 9 Yıl Özel Öğretmenlik yaptı. 3 Soylu Aile’ye Hizmet
ettiği bu Dönem’de hem Königsberg’in Etkili Çevreler’inde
Değerli bir Bilgin olarak tanındı, hem de kendi Özel
Çalışmaları’nı sürdürdü. Genellikle ‚Kritik Dönemi Öncesi’
sayılan bu Yıllar’da Fizik ve Fiziksel Coğrafya’yla ilgilendi.
Canlı Güçleri, Yeryüzü’nün Çeşitli Özellikleri’ni (Depremleri,
Rüzgarları vb) ele alan bu Dönem Çalışmaları’ndan
Allgemeine Naturgeschichte und Theorie des Himmels’te,
daha sonra
Laplace’ın geliştirdiği ve Kant-Laplace
Kuramı olarak adlandırılan Bulutsu Sistemi Görüşünü
ortaya koydu. Bu Kuram Güneş Sistemi’nin Oluşumunu
Başlangıçtaki Tek bir Gökcismi’nin parçalanması ve
Soğuması’yla açıklıyordu.
1755’de Diplomasını
aldıktan sonra Königsberg Üniversitesi’nde Kadrosuz Öğretim
Üyesi olarak Kabul edildi. 15 Yıl sürdürdüğü bu Görev’i
sırasında hem Öğretmen, hem de Yazar olarak gittikçe artan Üne
kavuştu. Fizik ve Coğrafya’nın yanında, Özellikle Mantık,
sonra da Etik ve Din Konuları’nda İlgi ve Tepki çeken
Çalışmalar yaptı. Bunların en Önemlileri
Leibniz’in Sistemi’ne Kuşkuyla bakmaya başladığının
belirtilerini taşıyan Filosofi Yazıları ile Batıl İnanç
Konuları’na girdiği ve Üstü Kapalı da olsa Din Eleştirisi’ne
girdiği Eserler’di. Principiorum primorum cognitionis
metaphysicae nova dilucidatio’da Wolff’un
Sistemi’ni yadsıyan Bazı
Leibnizçi İlkeleri, özellikle
de ‚Yeter Sebeb’ İlkesini ele aldı. Ayrıca Deprem üzerine 2
metin (1755,1756), Rüzgar üzerine bir Yazı (1756), Fiziksel
Coğrafya konusu’nda bir Yardımcı Ders Kitabı (1757) ve Hareket
üzerine bir Metin (1758) yazdı.
1760lar’da Kant,
Newton’dan kaynaklanan Debeysel Bilim Anlayışı’na ve
Rousseau’dan Etik’ine Yakınlık duyuyor,
Leibniz’in
Usçu Görüşleri’ni ise gittikçe daha çok eleştirerekYerleşik
Din Anlayışı’ndan kopuyordu. Bu Yıllar’da İskoç Filozof
David
Hume’un Eserleri’yle Tanışması da kendi değişiyle
Doğmatik Uyku’dan uyanmasına Yol açmıştı. Hume’in Özellikle
Mucizeler’e Yönelik Eleştirileri ve Nedensellik Üzerindeşi
Şüpheci Tutumu’nun Bilgi Alanı’nda taşıdığı Anlam, Kant’ı
Filosofi’yi en baştan ele alarak eleştirmek gerektiği
Düşüncesine götürdü. Bu Etki’nin Eleştiri Dönemi Öncesi’nde
ortaya çıktığı İlk Alan Din’di. Kant İsveçli Emanuel
Swedenborg’un o Yıllar’da hemen bütün Avrupa’da
Tartışma Konusu olan Ruhlar Alemi’yle İlişkileri üzerine İnce
bir Alay taşıyan Traume eines Geistersehersi erlaeudert
durch Traueme der Metaphysik’te Özellikle bilinebilme
açısından Ruh Konusu’nu ele aldı. Tanrı’nın Varlığı’nın
Kanıtlanmasını Mantıksal Açı’dan eleştiren Görüşleri de yine
bu Yıllar’da gelişti. Bu Görüşleri’ni daha Geniş bir Mantık
Eleştirisi olarak Untersuchung über die Deutlichkeit der
Grundsaetze der natürlichen Theologie und der Moral ve
Von dem ersten Grunde des Unterschieds der Gegenden im Raume’de
Dile getirdi.
Bu arada Königsberg
Üniversitesi’nde Kadrolu Profesör olabilmek için 2 Başvurusu
Geri çevrilmiş, başka Bazı Ünivesriteler’den glen Çağrıları da
Kögigsberg’den ayrılmamak için kabul etmemişti. Ama Sonunda
Yazılarının ve Derslerinin Geniş bir Çevre’de uyandırdığı
İlgi’nin de etkisiyle 1770’te Königsberg’de Mantık ve
Metafizik Profesörlüğü’ne atandı.
3 Kritik Dönemi:
1.Dönem:
Kant kendine
çizmekte olduğu Yeni Yönü, 1770’te Profesörlük Görevi’ne
Başlama Çalışması olarak yazdığı ve İlk Ders olarak okuttuğu
De mundi sensibilis atque intelligibilis forma et
principiis Adlı Metin’de ortaya koydu. Traeume’de
İpuçlar’ını verdiği Dualizm’i belirginleştirerek 2 Ayrı Bilgi
Kaynağı’ndan Söz etti. Duyulur Dünya’nın Nesnesi olan ‚Görünüşler’’i,
Düşünülür Dünya’nın ‚Kendi Başına Şeyler’inden ayırdı.
Leibniz’in ‚Ussal Doğrular’ Kavramı’nı
eleştirirken, İnsan’ın her Türlü Algı’dan Bağımsız bir ‚Düşünülür
Dünya’yı dolaysız olarak bilemeyeceği, ancak kendinde
bulduğu Bazı Zorunlu Düşünceler’le böyle bir Dünya’ya
yaklaşabileceğini savundu. Kritik Dönemi’nin en Önemli
Kavramları’ndan biri olan ‚Sınır’ Kavramı’nı da (Her
Bilgi Alanı’nın kendine Özgü İlkeleri’yle ancak o Bilgi
Alanı’nın içinde İş görülebileceği, bu Alan’ın Sınırları
aşılınxa da Hata’ya düşüleceği Görüşü) ilk kez bu Eser’de
ortaya koydu. Kant’ın Filosofi’ye soktuğu
Transzendent ve Transzendental Ayrımı da ‚Sınır’
Kavramı’na dayanıyordu. Buna göre , bir Alan’ın kendi
Sınırları’nı aşarak Bilgi üretmeye çalışmak Transzendent
(Aşkın), Alan’ın Sınırları’nı belirleyerek Aşkın Bilgi
Üretme’ye Engel olabilecek Bilgisel Ölçüleri bulmak ise
Transzendental İşlemler’di. Bu Açı’dan Kant Kendi Filosofi
Görüşü’ne ‚Transandantal İdealizm’ Adını verdi.
Bu Başlangıç
Metni’nden sonra , Kant İnsan Usu’nu bütünüyle eleştirmeye
yöneldi. Prof. Olduktan sonra Çalışmaları’nı yavaşlattığı
yolundaki Eleştiriler’in de Etkisiyle, Uzun süren Sessizliğini
bozarak Birkaç Ay içinde 1781’de Yayın’a Hazır hale getirdiği
Kritik der reinen Vernunft’u yayınladı.
Yeniçağ
Filosofisi’nin en Önemli Kitabı sayılan bu İlk Kritik,
Karmaşık Yapısı ve son derece Soyut, Alışılmamış Dili’yle
Başlangıç’ta hemen Hiç anlaşılmadı. Sonradan da yalnızca Üstü
Kapalı bir Din Eleştirisi olarak görüldü. Bu yüzden Kant
önce Krtitik’in Kısa bir Özet’i olarak Prolegomena zu einer
jeden künftigen Metaphysik, die als Wissenschaft wird
auftreten können Adlı Eserini, ardından da Kritik’in
gözden geçirilmiş ve yer yer değiştirilmiş bir Baskısını
yayınladı.(1787).
Kritik der reinen
Vernunft ile yepyeni bir Filosofi Sistemi’ne yönelen
Kant, Deneyciliği’n ve Usçuluğu’n Bilme Süreci’nde
Özne’yle Yüklem’in Karşılıklı İlişkisi Konusu’ndaki
Varsıyımı’nı tersine çevirerek kendi Değimi’yle Filosofi’de
Kopernik Devrimi’nin Karşılığı’nı yarattı.Önceki
Görüşler’e göre, Bilen Özne kendini bilinen Nesne’ye göre
Ayarlar, Bilgi de böyle ortaya çıkardı.Kant, bunun tam
tersinin olup olamayacağını, bilinen Nesne’nin bilen Özne
Yolu’yla oluşturulup oluşturulamayacağını sordu. Kritik
Kavramı’nı da, Özne’nin Etkin olarak Nesne’nin oluşturulmasına
katılma Biçimleri’ni Tespit etme Anlamında kullandı.Buna göre
Bilgi, Özne’ye kendi dışından gelen bir Şey ayıklandıktan
sonra hala Bazı Ögeler içeriyorsa bunlar Özne tarafından
katılmış Ögeler olacaktı. Böylece, bu Ögeler’in Kurucusu olan
ve Bilgi Sürecine, Bağlantılar kurarak Etkin bir Biçimde
katılan ‚Transandantal Ben’ ortaya çıkacaktı.
Bilgi’ye
Özne’nin kattığı Ögeleri belirlemek için Kant Bilgi Türleri’ni
Bazı Özellikler’ine göre 4’e ayırdı: Bilgi İçeriğini yalnızca
verilmiş Nesne Kavramı’nın içinde bulan Analitik (Çözümleyici)
Bilgi; Nesneler’in Ötesi’nde bulunan bir İçeriği onun
Kavramına bağlayan Sentetik (Bağlayıcı) Bilgi; ancak
Deneyim Yolu’yla, Yani Özne’nin dışından gelen İçerik’le
oluşan a posteriori (Deneysel) Bilgi; Bilgi İçeriğinin
oluşmasına Nesne’nin verilmesinden önce katılan Ögeler’den
oluşan a priori (Önsel) Bilgi. Bu Ayrım’a göre, Bütün
Deneysel(Duyusal) Bilgi a posreriori ve Senetik; Bütün
Anatilitik Bilgi de a priori idi. Ama Sentetik a
priori Bilgiler de olabilirdi. Böyle Bilgiler
saptanabilirse de, Nesne’nin oluşmasına Özne’nin kattığı Bilgi
içerikleri bulunabilirdi.
Kant Sentetik
a priori Bilgiler’i Matematik’te, daha sonra da Fizik
ve Metafizik’te saptadı. Kritik der reinen Verkunft’un
1.Bölümü’nde de 3 Ana Başlık altında bu Alanlar’ı inceledi.
İlk Başlık altında ele aldığı Aritmatik ve Geometri’deki
Yargılar Özne’nin Nesneleri algılamakta kullandığı Bazı Saf
Biçimler’den oluşturulmuştu. Bu Saf Biçimler, Zaman
(Art ardalık) ve Uzam (Yan Yanalık) içindeki
Nesneler’in İnsan için Algı Konusu olabilmelerini
sağlıyordu.Örneğin İnsanlar’ın Nesneler’i saymalarını sağlayan
sayılar, kendi başlarına alındığında, İnsan Öznesinin Şeyleri
art arda dizme, İşlemine Uygun olarak kurduğu Nesneler’di.
Dolayısı’yla Sayılar arasındaki İlişkiler’i Ele alan
Aritmetik’te Yargılar, hem Sentetik (Özne’nin kendi kurduğu),
hem de a priori (Zorunlu, ancak öyle kurulabilecek)
Bilgi Nesneleri üzerindeydi. Benzer Biçimde Geometri de Uzam
içinde algılanabilen Nesneler’e Özne’nin uyguladığı Saf Duyum
Biçimleri’nin Bilimi olarak Sentetik a priori
Yargılar’a dayanıyordu.
Eser’in belki
en Önemli ve en Zor Bölümü’nü oluşturan 2.Başlık altında
Kant, Fiziğin de Sentetik a priori olduğunu İleri
sürdü. Doğabilimi de Özne’nin Bağlantı kurarak kendi kendine
oluşturduğu Bilgi Nesneler’ini içeriyordu. Örneğin, ‘Bütün
Cisimler Yer kaplar’ Önermesi Analitik’ti. Çünkü Yer
kaplama Kavramı zaten Cisim Kavramı’nda içeriliyordu.
Dolayısıyla da Zorunlu, yani a priori’ydi. Oysa, ‘Bütün
Cisimler Ağır’dır’ Yatgısı Sentetik’ti. Çünkü Ağırlık Kavram’ı
Cisim Kavramı’ndan çıkarılamaz, ona ancak dışarıdan
getirilerek bağlanabilirdi. Ama bu Yargı yine de a priori’ydi.
Çünkü Ağırlığı olmayan bir Cisim düşünülemezdi.
Bu Yolla ilerleyen
Kant, İnsan’ın Genel olarak Kavrama Yetisi Aracılığı’yla
Bilgisi’nin Nesneler’in oluşturulmasına kattığı Saf Biçimler’i
Kategori Çizelgesi içinde düzenledi. 4 Tür altında birbirine
Bağlı 12 Kategori’den oluşan bu Çizelge’de Bilgi Nesneler’in
‘Nicelik’ ve ‘Nitelik’leri, birbirleriyle ‘İlişki’leri ve
Genel olarak Bilme Yetisi açısından (‘Kiplik’) oluşturulma
Biçimleri’ne yer verdi.
Duyular’a ve
Kavramlar’a Dayalı Bilgi Türleri’nden sonra 3.Başlık altında
Us’a dayanan (İdealar’dan çıkan) Bilgi Türü’ne, Yani
Filosofi’ye gelen Kant, bu Alan’da Özne’nin kendiliğinden
ürettiği Bilgi Nesnelerine Örnekler buldu. Bunlar ‘Dünya,
‘Tanrı’, ‘Özgürlük’ ve ‘Ölümsüzlük’tü. Bu
‘İdealar’, gerçi Özne’nin (Us’un), kendi kurduğu Zorunluluk
taşıyan Kavramlar’dı. Ama Us bunları kullanarak Bilgi Nesnesi
oluşturmaya girişince, kaçınılmaz olarak kendi kendisiyle
çelişmeye düşerdi. Çünkü bunlar İnsan’ın Bilme Yetisi’nin
alanının dışında Yer alıyorlardı ve bunlar aracılığıyla
oluşturulacak Nesneler Bilgi Konusu olmazdı. Us bu Nesneler’i
kendinden gelen bir Zorunluluk’la kurardı. Kritik
Düşüncesi’nin bu can alıcı Noktasında Kant, İnsan’ın
ancak bu İdelar’ı kendi Usu’nun ürünleri olarak görüp
bunlarla ilgili hiçbir Gerçek Bilgi elde edemeyeceğini
anlamakla yanılgıdan kurtulabileceğini öne sürdü. Bunu
yapabilirse İnsan bileceği Nesneler’in Alanı’ndan dışarıya
çıkmaz, kendi Bilgiler’i Konusu’nda Bilinçli olabilirdi.
Kant Kritik
der reinen Vernunft’ta Bilgi Konusu’ndaki İrdelemeleri’nin
Filosofisine Ön Hazırlık Niteliği’nde olduğunu bildiriyor,
Özgürlük Kavramı’yla 2 Alan arasında İlişki kuruyordu. İlk
Kritik’te Özgürlük Kavramı’nın Bilgi Konusu olamayacağını,
yani ‘Kuramsal’ olarak İnsan Özgür’dür ya da değildir
denemeyeceğini İleri sürdü. Ama İnsan’ın Özgürlük’le İlişkisi
yalnız Bilgi Alanı’nda değildi. Bu da Kuramsal değil, Pratik
bir İlişki’ydi. İnsan Usu Bilgi Üretme açısından Nasıl Kurucu
olabiliyorsa, Eylem’de bulunan Özne’nin Pratik Usu olarak,
Doğal Nedensellik’ten Bağımsız, Yani Özgür olabilir ve ortaya,
Eylemlerine dayanan Nesneler çıkabilirdi. Bilgi Böyle bir
İmkan sağlamıyor, ama Çelişme de yaratmıyordu.
2.Dönem:
Kant,
Kritik der praktischen Vernunf’ta İnsan’ın Özgür Eylem’de
bulunabileceğini savundu. İnsan Gerçi Doğal bir Varlık’tı v
bir yanıyla Doğa Yasaları’na Bağlı’ydı. Ama Us’un kendi
kendine Yasa koyabilme Niteliği İnsan’ın kendiliğinden bir
etki başlatmasını, Yani Özgür olabilmesini de sağlıyordu. Bu
İmkanın Gerçekleşmesi ‚Ahlak Yasası’ Kavramı’na Bağlı’ydı. ‚Ahlak
Yasası’ İnsan Usu’nun kendi kendine Zorunlu ve Genelgeçer
Kurallar koymasıydı. Bir Eylem’i belirleyen İlke, Bütün
İnsanlar için Geçerli bir Yasa Haline getirilince hala
Geçerliliğini koruyabiliyorsa, özgür ve dolayısıyla Ahlaklı
bir Eylem’in İlkesi olabilirdi. Böylece İnsanlık Kavramı’na
varan Kant, her İnsan’ın Bütün İnsanlar’la paylaştığı ‚İnsan
Onuru’nu kendi Benliğinde Korumasının bir Ödev olduğunu
belirterek ancak bu Nitelik’teki Eylemler’in Ahlaklı olduğunu
savundu.
3.Dönem:
Kant, Pratik
Rasyon’un Kritiği ile en Önemli Filosofi Konuları’ndaki
Çalışmaları’nı bitirdiğini düşünmedi. Sistemini Bütünsel Hale
getirmek için Kritik der Urteilskraft’ı yayınladı. İlk
2 Kritik’te Açık kalan Estetik ve Gaî Türlerini Ele aldı. Bir
şeyi Güzel bulma ile bir Şey’in bir Amaç Taşıması
Sorunlarından Yola çıkarak, bu 2 Alanı Kuramsal ve Pratik Us
arasında Geçiş Yolları olarak irdeledi. Estetik’te Güzellik
ile Hayranlık ve Saygı arasında İlişkiler kurdu. Gaî Alan’da
ise İnsan’ın Doğa’da Gerçekte Amaç ve Erek görmediğini, kendi
Amaçlarına benzer İlkeleri Doğa’ya atfettiğini İleri sürdü.
Yargı Gücü’nün Belirli bir İşlem’i olan bu atfetme, Atıf’ta
bulunulan Nesneler’le Gerçekte Amaç bulunduğu düşünülmezse,
Zararsız’dı. İnsan, birçok Doğal Olayı ve bu arada Organik
Doğa’yı Ereksellik Aracılığı’yla anlamlandırabilirdi.
Hançerlioğlu
şöyle der:
‘Filosofisi
Dünyası’nın Bütün Büyük Düşünürleri’nden olduğu gibi (Örneğin
Aristoteles ve
Descartes (ö.1650)) en Koyu İdealistliğinde bile en
Sağlam Maddi Ögeler vardır. Çağına ve Çağının çok ötesine
uzanan Büyük Etkisi, belki de sadece Aristoteles’in
Etkisiyle karşılaştırılabilir. Öyle ki, Batı’da en az dörtte
biri Kant’tan sözetmeyen bir Filosofi Tarihi hala
küçümsenmektedir. Batı Filosofi Tarihleri’nde en az dörtte bir
Oranında Kant Kuralı gelenekleşmiştir.’
Kant şöyle
der:’
‘Ben, sadece
incelemekle Görevimi yerine getireceğim. Doğa, sırası gelince,
Gerçeği açıklayacak olan Adam’ı da ortaya çıkaracaktır.’
Elea Okulu’nun
İlk Metafizikci
Parmenides Gerçeğe Us
Yolu’yla varılabileceğini söylemişti. Kant Usl’un
Güçsüzlüğünden, her Sorunu çözemeyeceğinden Söz etti. Us
Bazı Sınırlar’dan öteye geçemeyecekti. Bu önceki Yüzyıl’ın
Mutlakçılığına bir Çekidüzen verme Çaba’sıdır.
Us dışı İçgüdüler’in
Varlığı, Aşırı Duyguculuk, sonucu Ruhçuluğa varan İç
Deneycilik Düşünceleri 1700 lü Yıllar’da güçlenmiştir.
Romantizm de bu Yüzyıl’da Us’a bir Tepki’ydi.
Kant Gerçek
Alanı’yla, Mantık Alanı Arasındaki Ayrım’ı gösterdi.
Negatif Büyüklükler Kavramını ileri sürdü, Çağdaşlarının
Spiritüalizm’ini ve Mistisizm’ini eleştirdi.
Bütün bu Çalışmalar’da Bilimsel Materyalist Alan’ın içindedir.
Okuluna Kritisizim
denir. O’na göre Filosofi Araştırması bir Değerlendirme (Eleştiri)
dir. Öyleyse Us’u değerlendirmek ve onun ne olup olmadığını
bilmek gerekir. Metafizik ve İdealist Filosofi bir Mutlak
Rasyon ile
yapılmaktadır. O halde Reinen Vernuft eleştirilmelidir.
Kant'a göre
Erdem, bir İçgüdü işi değil, bir Us İşi’dir.
Leibniz, Wolff (ö.1754) doğru
Bilgi veren tek Organ’ın Us olduğunu savunurken
Hume (ö.1776) Us’un eleştirilmesi ve Yetilerinin
gerektiği gibi belirlenmesini savunmuştu.
Kant, Us’u 3 Açı’dan görür:
Teorik Rasyon (Doğru’nun Duyusu)
Pratik Rasyon (İyi’nin duyusu)
Estetik Rasyon ( Güzel’in Duyusu).
Doğru’ya da, İyi’ye de, Güzel’e de Bilgi’yle
varılacaktır. Şu halde Bilgi nedir?.. Bilgi ,Terkibi
a priori bir Yargı’dır. Kant bu Sonuc’a şöyle
varır:
Tek Başına bir
Düşünce, Bilgi değildir. Bir Düşünce’nin
Bilgi olabilmesi için Başka Düşünceler’le Birleşmesi
gerekir. Örneğin, Sıcaklık Cisimleri genişletir Bilgi’sinde
ne Sıcaklık, ne Cisim, ne Genişlik
Düşünceleri tek başlarına birer Bilgi değildirler;
Bilgi olabilmeleri için Birleşmeleri gerekmiştir. Her
Bilgi bir Yargı’dır. Ancak Tahlilî Yargılar Yeni
bir Bilgi vermezler. Yeni bir Bilgi veren Yargılar, Terkibî
Yargılar’dır. Her Terkibi Yargı da Bilimsel bir
Bilgi değildir. Bilimsel Bilgi için Predicat
( Yüklem) ile Fictif ( Mevzu) arasında kurulan Bağ’ın
Zorunlu olması gerekir. Deney belli Sayı’dadır,
hiç bir Zaman Sonsuz Sayı’da Deney yapılamaz. Şu halde,
Bilimsel bir Bilgi olabilmek için, Yargı’nın Kökleri’nin
Deney’de olduğu kadar Us’da da olması, Yargı’nın
bir Us Verisine dayanması gerekir. İşte bunun için bu
Yargı a priori bir Yargı olmalıdır. Şu halde Bilgi,
Terkibi a priori bir Yargı’dır.
Yine,
Sıcaklık Cisimler’i genişletir Bilgisini ele alalım. Bu
Bilgi’de Duyum’dan gelen Unsurlar’la Us’dan
gelen Ögeler buluşur. Duyum’dan gelen Öge Sıcaklık,
Us’dan gelen Öge de Sıcaklık’ta Cisimler’in Genişlemesi
arasındaki Causalite Bağı’dır. Şu halde bir Yargı’nın
Bilgi olabilmesi, Duyum’dan gelen Ögeler’in
Us’dan gelen Ögeler’le Birleşmesi’yle Mümkün’dür.
Hassasiyet ( Duyarlık), kendinden bir Şey katmadan Us’a
hiç bir Şey yollamaz. Duyarlığın hiç bir yerden almadığı,
kendinden çıkardığı bu şey Seziş’tir. Seziş, Dış
Duyum’un Biçimi olan Mekan’la, İç Duyum’un Biçimi olan
Zaman’ı kapsar. Mekan ve Zaman, her türlü
Deney’den önce gelen Sezişler’dir, bir başka
deyişle Deney dışı Sezişler’dir. Mekan ve
Zamanın dışında hiç bir Bilgi olamaz, biz Herşeyi Mekan
ve Zaman içinde bilebiliriz. Mekan ve Zaman,
Duyarlığın Kavrama Organları’dır. Mekan ve Zaman’ın
Deney dışı bir Seziş olduğuna en Güçlü Kanıt, Matematik
Bilimi’dir. Hiç kimse, ‚şimdiye kadar yaptığım Deneyler’e göre
2 kere 2, 4 ediyor’ diyemez. Herkes Matematik Gerçekler’in her
Türlü Deney’den ayrı olarak var olduklarını bilir.
Kaldı ki hiç bir Deney, Matematik Gerçekler kadar Mutlak
Gerçekler veremez. Bu Matematik Gerçekler, Deney’den
değil, Us’dan gelmektedir. Bundan başka biz Herşeyi
Mekan’da görürüz, Zaman’da anlarız. Ama ne
Mekan’ı, ne de Zaman’ı göremeyiz. Evren’de,
Mekan ve Zaman denilen birer Obje yoktur.
'Yargı’dan
sakınınız. Bizler, Sırlar’la Dolu bir Evren’de, bir Rüya’nın
Rüyası’nı görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiç bir Şey yoktur.
Sezişler’imizin, Kavramlar’ımızın, Deney dışı İdeler’imizin
içine gömülmüşüz, bir şeyler Hayal ediyoruz. Bildiğimizi
sandığımız Şey, sadece Olaylar’dır. O Olaylar ki,
bilmediğimiz bir Obje’yle, asla bilemeyeceğimiz bir
Süje’nin birbirlerine olan İlgisinden doğmuştur.'
Kant Us’a
kendi kendini İnkar ettirir. Bu Konuda Bilgici
Soktares'le (MÖ ö.399) birleşir. Teorik
Rasyon’un Eleştirisinden sadece Şüpheciliği elde ederek
çıkar. Sıra İyi’nin Duygusu, Erdem’e çıkacak
olan Pratik Rasyon’a gelmiştir.
‘Zeka’nın
Metafizik Gücü yoksa da İrade’nin vardır’, der.
Tanrı gibi, Ruh gibi İdeler’in Us Yolu’yla
ispatlanması Mümkün değildir ama İrade Yolu’yla
ispatlanması Mümkün’dür. Teorik Rasyon’ın
Dogmaları’ndan kuşkulanınız. Tanrı’nın Varlığından
kuşkulandığınız kadar Yokluğundan da kuşkulanınız. Çünkü
Teorik Rasyon, kendi İşleyişi, Kavramları ve Yasalarıyla
bu Sonuçlar’dan hiç birine varamaz. Oysa İrade’nin
İşleyişi, Karekteri ve Yasaları sizi bu Sonuçlar’a götürebilir.
Çünkü İradeniz Özgür’dür, sizi zorlamaz, sadece
Mükellef kılar. Ahlaki Yasa, Fizik Yasa gibi Zorunlu değildir;
Özgürlüğümüzün bir Seçimidir. Fizik Yasa’ya karşı
gelemezsiniz ama Ahlaki Yasa’ya karşı gelebilirsiniz. İşte
Ben, bu Özgür İradenize Pratik Rasyon
Adını veriyorum.
Şu halde
Melekelerimizin başında bulunan Us değil, İrade’dir.
Özgür İrade, Erdem’i doğurur. Teorik Rasyon’un
Güçsüzlüğü, Erdem’i güçlendirmektedir. Çünkü Teorik
Rasyon ( Zeka) Tanrı’yı ispatlayabilseydi,
yaptıklarınızı yapmak Zorunda bulunduğunuz için Erdemli
olmayacaktınız. Oysa Pratik Rasyon ( Özgür
İrade) sizi Erdem yolunu seçmekte Serbest bırakmaktadır.
Özgür İrade’niz, dilerseniz, sizi Tanrınıza da
götürecektir.
İnsan’ın Gayesi
sadece Mutluluk olsaydı, Doğa’nın ona, başka
Yaratıklar’dan ayrı olarak, bir de Us vermesi
gerekmezdi. Çünkü İçgüdüler İnsan’ı Mutluluğa
ulaştırmaya yeterler. İnsan’a bir de Us verildiğine
göre her halde Mutluluk’tan başka bir Gaye
düşünülmüştür. Bu da Ödev’dir. Ödev, Us’un
Emrini yerine getirmektir. İşte bu Emir’de de, Teorik
Rasyon’da olduğu gibi, Deneyler’den alınmamış
kendiliğinden a priori öz vardır. Şu halde Erdem,
Zaman ve Mekan gibi, kendiliğinden a priori
bir Us Verisidir. Bu yüzden Erdem bir Sonuç
değil, bir İlke’dir. Örneğin, Us size Doğru’yu
söylemenizi emrettiği zaman, Erdeminiz, Sonucu ne olursa olsun
Doğru’yu söylemenizde belirecektir. ‘Oğlum nerede ?’ diye
soran bir Anne’ye ‘Oğlun öldü’ diyebilirsiniz ama o Anne’nin
Yüreğine inecekmiş, siz Sonuc’a değil İlke’ye
bakarsınız. Siz yine de Erdemlisiniz.
Erdem şu 3
Kesin Emir’de belirir:
1.Genel bir Yasa
olmasını isteyebileceğin bir Kural’a göre davran.
2.İnsanlığı bir
Araç olarak değil, bir Gaye olarak belirecek bir
biçimde davran.
3.Kendi Yasa’nı
kendin koyarak davran.
Tarih Görüşünü
açıklayan 9 Önermesinde, ‘Düzensizlikler Düzen içindir’
der. Uyuşmazlık, bütün İstidatların Gelişmesi için
Doğa’nın koyduğu bir Araç’tır. İnsan Birlik ister ama
Doğa İyilik istemiştir. Bunda da Doğa’nın bir Gayesi
vardır elbet. Her Davranış’ın bir Karşı Davranışı vardır. Bu
Karşı Davranışlar, İnsan Gücü’nü uyarıp onun İstidad’ını
geliştirirler. İnsan tüm İyi olsaydı gelişemezdi.
Kötülükler İnsan’ı, İyilikler için geliştirmektedir
ki bunun da Sonucu bir Toplum Düzeni’ne
varacaktır. Doğa, İnsan’ın hem çalışmasını, hem de çalışmaktan
kaçmaya uğramasını istemiştir. Çalışmaktan kaçmaya uğraşmak,
çalışmayı gerektirir çünkü. İnsan, bir Gün çalışmadan
yaşayabilmek gayesine ulaşmak için çalışmak Zorunda’dır.
İnsan’ın Kötü Bencilliği onu geliştirmekte, Büyük Düzeni
yaratacak Çaba’ya katılmasını sağlamaktadır. Doğa’nın bu
İnceliğini Gereği gibi anlamamız gerekir. Tutkular
olmasaydı İnsan sünepeleşirdi, gelişemezdi.
İnsanlık Tarihi, Yetkin bir Toplum Yasası’nı meydana getirmek
için, Doğa’nın Gizli bir Plan’ının gerçekleştirilmesinden
ibarettir. Uyuşmazlıklar çatışa çatışa, o Yetkin
Toplum’u hazırlamaktadır. Erdemsizlikler’den
gocunmamalı. Çünkü İnsan’ı çözmeye zorladığı en güç Proplem,
Adalet’i gerçekleştiren Uygar bir Toplum’a erişmek
Sorunudur. İnsan, ee geç bu Sorunu çözebilecektir. Bu Sorun,
İnsanlığın Son Sorunu’dur.
Bir zamanlar
Copernic (1473-1543) şöyle düşünmüştü: ‘Yıldızlar’ın,
Dünyamızın, onların Çevresinde döndüklerine inanarak bakacağım
Gök Olayları’na. Kant'ta benzer Biçimde şöyle yazar: 'Bilgimiz,
dışımızdaki Nesneler’den gelenlerle düzenleniyor İnancına
dayanarak Metafizik Olayları çözemiyorum. Bir de Tersini
deneyeceğim. Dışımızdaki Nesneler, Bilgimizden gidenlerle
düzenleniyor İnancına dayanarak bakacağım Metafizik Olaylar’a'
O Doğa’nın Karşısına
İnsan Us’u ile çıktı ve Bütün Tabi Nesneler’in bu Us’la
kurulduğunu (inşa edildiğini) savundu. O’nun Yolundan
gidenler bu Us’ı tanrılaştıracaklardır ama Kant bunu
yapmadı. Tersine, bütün Tabi Nesneler’in Kurucusu olduğunu
savunduğu İnsan Us’una Sınır çizdi, onun Güçsüzlüğünü gösterdi.
Us’un Sınırları dışında, asla bilinemeyecek olan bir
Metafizik Gerçekler bulunduğuna inandı. İnsan Us’unun
Gücüyle Gücsüzlüğü çelişmesini böylesine ortaya koymak,
Diyalektik’tir.
Kategoriler:
Bizde dışardan
gelmeyen, Deney Dışı Bilgiler’dir. Bunlar Bilgi
olmaktan çok, Bilgi yapmamıza yarayan Temel
Kalıplar’dır. Biz, dışardan gelen Duyular’ımızı bu
Kalıplar’a dökmeden bu Kalıplar’ın içinde biçimlendirmeden
Bilgi yapamayız. Bunları Eski Mantık’taki Yargı
Biçimleri’nden yararlanarak 12 olarak sıralar:
Kemmiyet
Düşüncesi’nde toplananlar:
1.Genel Yargı: İnsanlar
Ölümlü’dür.
2.Tikel Yargı: Kimi
insanlar Akıllı’dır.
3.Bireysel Yargı: Kant
Filozof’tur.
Keyfiyet
düşüncesinde toplananlar:
4.Olumlu Yargı: Kant
Akıllı’dır.
5.Olumsuz Yargı: Kant
Akıllı değildir.
6.Sınırlayıcı Yargı: Ruh
Ölmez’dir.
Nisbet
Düşüncesi:
7.Kategorik Yargı: Tanrı
İyilikçi’dir.
8.İpotetik Yargı: Tanrı
İyilikçi’yse Kötüler’i sevmez.
9.Disjonktif Yargı: Tanrı
İlkçağ’ın İlk Düşünce Ürünü’dür.
Modalite (
Kiplik) düşüncesi:
10.Proplematik Yargı:
İnsanlık belki Dik Yürüme’yle başlamıştır.
11.Assertorik Yargı: Dünya
Yuvarlak’tır.
12.Apodiktik Yargı:
Tanrı’nın İyilikçi olması gerekir.
O bu 4 Ana Kalıp’tan
a priori 4 İlke çıkarıyor:
1.Nicelik bakımından,
bizde Duyularımızla verilen herşey, bir Nicesellik
taşır. Öyleyse Atom yoktur.
2.Nitelik bakımından,
bize Duyularımızla verilen herşey bir nitesellik taşır.
Öyleyse Boşluk yoktur.
3.Nisbet bakımından,
bize Duyularımızla verilen herşey birbirine karşı Orantı’lıdır.
Öyleyse Rastlantı ve Kader yoktur.
4.Kiplik bakımından,
bize Duyularımızla verilen herşey Zorunlu’dur. Öyleyse
Mucize yoktur.
Bu 4 İlke’den de 2
a priori Yasa çıkartır:
1-İlk 2 İlke Süreklilik
Yasası’nı ortaya koyar. Herşey Sürekli’dir.
2-Son 2 2 ilke İlliyet
Yasası’nı ortaya koyar. Herşey’in bir Neden’i
vardır.
Herhangi bir İde’yi/Düşünceyi
inceleyiniz der, nitelik, nicelik, Nisbet ve Kiplik
bakımından birbirleriyle Çelişik bir şekilde birbirlerine
Karşıt bulunan ve böyle olduğu halde her biri ayrı ayrı aynı
Güç’te kanıtlanan ( Antinomi) Kuramlar’la karşılaşırsınız.
Evren, Özgür
Nedenler’le mi, yoksa Zorunluluk’la mı yönetiliyor? :Özgürlük
Gerçek’tir. Çünkü Herşey’in birbirine Bağlı olduğu bir Olaylar
Zincir’inde, Zincir’in Halkaları üstünde geriye doğru yürürsek
bir İlk Neden’e varmamız gerekir. İlk Neden’se
Özgür bir Neden’dir. Özgürlük bir Kuruntu’dur. Çünkü
Özgür bir Neden, Zorunlu olarak, doğuracağı Sonuç’tan önce
vardır ama, Sonucu doğururken bulunacağı Biçim’den başka bir
Biçimdedir. Öyleyse bu 2 Biçim’in arasında bir Nedensellik
Bağı Yok demektir. Buna karşı, her Olay bir Sonuç olduğuna
göre, Nedensellik Bağının dışında iki Biçim
düşünülemez, öyleyse Özgürlük yoktur.'
Bu Düşünceler’inden
dolayı Kant kendini Ruhçu saymasına rağmen O’nu
Ruhçu görmeyenler vardır.
Tarihsel Düzen:
Şöyle düşünür Kant:
‘Tarihsel Gidiş, pek Düzenli
görünüyor. Kişiler’in ayrı ayrı Gidişleri Düzensiz olabilir ve
Kişiler bu Tarihsel Düzen’in farkında olmayabilirler. Ama
İnsan Türü’nün Genel Gidişi, bu Düzenli Gidiş’e Uygun’dur.
Önermeler’ini Idee
zu Einer Allgemeinen Geschichte in Weltbürgerlicher Hinsicht'de
sıralar:
1.Bir Varlığın Doğal
Güçleri, Tam ve Gaye’ye uygun olarak gelişmek için
belirlenmiştir.
2.İnsan Usu, tam
olarak, İnsan Türü Çevresi içinde gelişebilir.
3.Doğa, kendi Mekanik
Düzeni’nin üstünde kalan Herşey’i, İnsan’ın kendi Özgür
Us’uyla elde etmesini istemiştir.
4.Doğa’nın, gelişmeyi
sağlayan Mekanizması Uyuşmazlık’tır ( Antagonizma).
5.Doğa’nın İnsan
Türü’nü varmaya zorladığı en Güç Gaye, Adalet’i
sağlayan bir Toplum Gayesi’dir.
6.Bu, hem en Güç, hem
de İnsan Türü’nün en Geç varabileceği bir Gaye’dir.
7.Gerçekten Uygar bir
Yasa kurabilmek, Uluslar arasındaki İlişkiler’in
Uluslararası Yasalar’a Uygunluğuna Bağlı’dır.
8.İnsan Türü’nün
Tarihi, Yetkin bir Toplum Düzeni’nin
oluşması için Doğa’nın Gizli bir Planı’nın yavaş yavaş
gerçekleşmesidir. Çünkü Doğa, İnsan’ın bütün Yeteneklerini
ancak böyle bir Yetkin Düzen’de meydana çıkarabilir.
9.İnsan Türü’nün tam
ve Uygar bir Toplum’a erişmesini amaç edinen bir Doğa Planı’nı
düşünmek, Doğa’nın bu Büyük Maksadını desdeklemektedir.
Kant'a göre
İnsan, böylelikle Doğa’dan koparak, kendisinin kurduğu
Dünya’ya yerleşmektedir.
Kritizim:
Öğretisi bu Ad’la
anıldı. Üç Ünlü Eseri var:
1781 Saf Rasyon’un Kritiği,
1788 Pratik Rasyon’un Kritiği,
1790 Yargı Yetisi’nin Kritiği.
Kritik
Düşüncesini
Hume'dan (ö.1776)
aldığını söyler. Eleştiri O’na göre her türlü Filosofi
Çalışması’nın Çıkış Noktası olmalıdır. Spekülatif Filosofi’nin
tanrılaştırdığı Rasyon yerine oturtulmalıdır. Yaptığı
İş, Pratik Alan’da bir Eylemcilik İşi’dir. Gerçekte,
doğrudan bir Filosofi kurmaya girişmemekte, ancak Rasyon’un
Filosofi yapıp yapamayacağını ve Ussal bir Filosofi’nin Mümkün
olup olmadığını araştırmaktır. Vardığı Sonuç Olumsuz’dur.
Rasyon, Filosofi yapamaz. Kant idealizm
yaparak İdealizm’i çürüttü, denir.
Pratik Rasyon
dediği İrade ve Eylem’e böylelikle de
Eylemsel Ahlak’a ve Duyumculuğa Önem
vermekle Maddeci’dir. Tanrı’ya Us Yolu’yla
varılamayacağını ileri sürerek Metafiziği red etmiş oldu. Bu
Düşüncesinden ötürü 1794 de Guillaume II.
Hükümeti’nden bir İhtar almış ve Din Konusu’nda Yazı yazması
yasaklanmıştır. O bir Utangaç Maddeci miydi? Duyular’ın
getirdiği Objektif Algıları biçimlendirebilmek için Us’a a
priori Veriler yakınlaştırması açısından Zorunlu olarak
İdealist görülür Maddecilerce..
Us’un
Metafiziksel Mutlak Gerçeği ya da Kendiliğinden şey’i
(Al. Ding an Sich) bilemeyeceğini söylediği için
Agnostik’tir. Burda Teorik Rasyon’un tek
başına bilemeyeceğini ileri sürer.
(O’ndan sonra 27 Yıl
daha yaşayacak olan İdealist
Hegel (ö.1831), bu
Agnostizm’i kıyasıya eleştirecektir)
Biz İnsanlar eğer bir
Şeyi yapabiliyorsak, örneğin Kavuçuk, demek ki onun
kendiliğinde ne olduğunu biliyoruz.
Son Dönemleri:
3.Kritik’ten sonra
Kant Die Religion innerhalb der Grenzen der blossen
Vernunft’ta Birçok Kitabında dolaylı olarak Ele aldığı
Din Konusunu işledi. Yaygın ve Kurumlaşmış Bütün Dinleri Üstü
Kapalı, ama Sert Biçimde eleştirerek İnanç Konuları’nın Ahlak
Konuları’ndan Kesin Çizgiler’le ayrılması gerektiğini savundu.
Bu Kitab’ı yüzünden kovuşturmaya uğrayınca Prusya Kralı
I.Wilhelm’e ‘Sizin Tebanız olduğum sürece Din üzerine
yeniden Yazı yazmayacağım’ Sözünü verdi. Ama 1797’de Kral’ın
ölmesi üzerine verdiği Söz’ün Geçerliliğin kalmadığını
bildirerek, 1798’de Önsöz’ünde Kral’la Yazışmaları’nda da Yer
verdiği Der Streit der Fakultaeten’i (Yetilerin
Çatışması) yayımladı. Burada, İnsan Usu’nun Bağımsızlığı’nı (Filosofi’yi)
özellikle Yerleşik Din ve Yönetim Kurumları’na (İlahiyat’a ve
Hukuk’a) Karşı savundu.
Kant
1790lar’da yazmaya başladığı Son Eseri’nde Doğa Felsefesi’nden
Deneysel bir Doğa Bilimi’ne yapılabilecek Katkılar’a yer
vermeyi tasarlamıştı. Ama Eser ilerledikçe, Bütün Filosofi
Sistemi için bir Tür toparlayıcı Bakış geliştirmeye çalıştı.
Filosofi’nin en Üst Bakış Açısı olarak nitelediği bu Çalışma
Tanrı, Dünya ve İnsan’ı bütünleştirecekti. Bu ‘Tranandantal
Filosofi’ İnsan’ın Dünya’daki Bütün Kuramsal Etkinliklerini
kapsayacağı gibi, ‘Eyleyen Varlık’ (Kişi) olarak, Bütün
Diğer Varlıklar’la İlişkileri’ni de ortaya koyacaktı. Kant
bu Çalışmalarında Fizik’ten Etik’e kadar birçok Önemli Düşünce
geliştirdiyse de Son Eseri’ni tamamlayamadı. Eser Ölümünden
sonra Opus postunum Adıyla yayınlandı.
Belirgin bir
Hastalığı olmayan ama Zayıf Gövdesi ‘bir Mum gibi’ eriyen
Kant, yaklaşık 1 Yıl Yarı Koma’da kaldıktan sonra öldü.
Mezar Taşına Pratik Rasyon’un Kritiği’nin Son
Parçasından, ‘Üzerinde düşündükçe 2 şey, İnsan Ruhunu hep Yeni
ve gittikçe artan bir Hayranlık ve Saygı’yla dolduruyor:
Üzerimdeki Yıldızlı Gökyüzü ve içimdeki Ahlak Yasası’ yazıldı.
Sonrası:
Kant’a Yeni
Çağ Filosofisi’nin Kurucusu Gözüyle bakılır ( Kantizim).
Diyalektiğe önem vermediği halde Sisteminin bir çok Alanında
ve özellikle Tarih Filosofisi’nde Diyalektiği kullanmıştır.
Gök Cisimleri’nin
Bulutsu bir Madde’den meydana geldiğini ileri sürdü. Bu
Göğün Sonsuzdan beri hep aynı kaldığı ve hiç değişmediği
Metafizik İnancına aykırıydı.
Kant Alman
İdealizmi’nin Kaynağı’dır. Kimileri Kant'ı
gereği gibi anlamaya çalıştılar: Maimon (1754-1800),
Schmid (1750-1809), Karl Leonhard Reinhold(1758-1823),
Schulze (1761-1833), Beck (1761-1840),
Ölümünden sonra doğanlardan Vaihinger (1852-1933)
gibi.
Reinhold ,Kant'ı
yaymaya çalışırken Kant Öğretisi’nin Kandırıcı olmayan
Yanlarını gidermeye çalıştı.
Kimileri Kant'ı
eleştirerek Yola çıkmakla beraber Kant'ın İzinde
yürüyerek yeni Sistemler’e vardılar:
Fichte (ö.1814)
Hegel (ö.1831),
Schelling (1775-1854), gibi.
Kimileri de Kant'ı
Yeni Biçimler’de yorumlayarak Çağdaş Düşünce’yle bağdaştırmaya
çalıştılar: Yeni Kantizim. O Liebmann
(1840-1912), H.Cohen (1842-1918), P.Natorp
(1854-1924), H. Rickert (1863-1936) E. Cassirer
(1874-1945) gibi.
Kant’ın
Sırlar’la Dolu bir Evren’de Bilinemez bir Tutum’la yürüdüğü
Düşüncesi.. Bu O’ndan 6 yıl önce ölen Comte’un (ö.1798)
Pozitivizm’in Temeli görülür. Baden Okulu,
Marburg Okulu, Yeni-Kantçılık’ın Dayanağı..
Yine Materyalizm’in O’nun Büyüklüğünü kökten
yadsıyamıyor.
1904’te
kurulan Kant Derneği Bugün Kant Kongreleri
düzenliyor. Ayrıca Kant üzerinde Araştırmalar’a Yönelik
Kantstudien Dergisi de Savaşlar’ın Yol açtığı Kesintiler
dışında, 1896^dan bu yana yayınlanıyor.
Eserleri Ölümünden
sonra pek çok kez Toplu olarak yayınlandı. Bunlardan en
Eksiksiz Kabul edileni Prusya Bilimler Akademsi’nin 1900-1938
arasında yayınladığı Akademie-Ausgabe’dir.
Eserleri:
-Gedanken von der
wahren Schaetzung der lebendigen Kraefte,
(Canlı Güçler’in Doğru Tanımı Üstüne Düşünceler), Königsberg
Üniversitesi’ni bitirirken verdiği Fizik Tezi,
-Principiorum
primorum cognitionis metaphysicae nova dilucidatio,
(Metafizik
Bilgi’nin İlk İlkeleri’nin Yeniden Gözden Geçirilişi),
-De mundi
sensibilis atque intelligibilis forma et principiis, (Duyu
Dünyası’yla Düşünce Dünyası’nın Biçimi ve İlkeleri üstüne,
Königsberg Üniversitesi’ne Ordinaryüs Profesör olurken verdiği
Latince Tez,
-Allgemeine
Naturgeschichte und Theorie des Himmels,
(Genel Doğa Tarihi ve Gökler Kuramı),
-Prolegomena zu
einer jeden künftigen Metaphysik, die als Wissenschaft wird
auftreten können ,
-Kritik der reinen
Vernunft, (Salt Aklın Eleştirisi),
-Kritik der
praktischen Vernunft, (Pratik Aklın Eleştirisi),
-Kritik der
Urteilskraft, (Yargı Gücünün Eleştirisi),
-Prolegomena zu
einer jeden künftigen Metaphysik, (Geleceğin Tüm
Metafiziğine Giriş),
-Idee zu einer
allgemeinen Geschichte in weltbürgerlicher Absicht,
(Dünya Yurttaşlığı Açısından Bir Genel Tarih Tasarımı),
-Grundlegung zur
Metaphysik der Sitten,
(Ahlak’ın Metafiziğini Temellendirme),
-Metaphysische
Anfangsgründe der Naturwissenschaft,
(Doğabilimi’nin Metafizik Başlangıç Temelleri),
-Die Religion
innerhalb der Grenzen der blossen Vernunft,
(Yalnız Rasyon’ın Sınırları İçindeki Din),
-Zum ewigen
Frieden,Ein Philosophischer Eintwurf,
(Sonsuz Barış Üstüne Filosofik Deneme),
-Metapysik der
Sitten,
(Ahlak Metafiziği),
-Anthropologie in
pragmatischer Hinsicht,
(Pragmatik Açısından Antropoloji),
-Die Frage; ob die
Erde veralte, physikalisch erwogen,
(Yeryüzü Yaşlanıyor mu Sorusunun Fiziksel Açıdan İrdelenmesi),
-Von den Ursachen
der Erderschütterungen,
(Yer Sarsıntısı’nın Nedenleri Üzerine),
-Monadologiam
physicam,
(Fiziksel Monadoloji),
-Neuer Lehrberriff
der Bewegung und Ruhe,
(Hareket ve Hareketsizlik Kavramları Üzerine Yeni Öğretiler),
-Die Falsche
Spitzfindigkeit der vier syllogistischen Figuren,
(4 Tasım Biçimi’nin Sahte İncelikleri),
-Der einzig
mögliche Beweisgrund zu einer Demonstration des Daseins Gottes,
(Tanrı’nın Varlığı’nın Tanıtlanabilmesinde Tek Kanıt Temeli),
-Versuch, den
Bergiff der negatien Grossen in die Weltweisheit einzuführen
,(Olumsuz
Nicelik Kavramını Dünya Bilgeliğine Sokma Denemesi),
-Beobachtungen
über das Gefühl des Schönen und Erhabenen,
(Güzellik ve Yücelik Duygusu Üzerine Gözlemler),
-Von den
verschiedenen Rassen der Menschen,
(Çeşitli İnsan Irkları Üzerine),
-Beantwortung der
Frage:Was ist Aufklarung,
(Aydınlanma Nedir Sorusuna Cevap),
-Über den Gebrauch
teleologischer Prinzipien in der Philosophie,
(Filosofi’de Gaî İlkeler’in Kullanımı Üzerine)
-Über Schwaermerei
und die Mittel dagegen, (Gayretkeşlik ve Buna Karşı
Önlemler Üzerine),
-Das Ende aller
Dinge,
(Herşey’in Sonu),
-Kante
Logik,
(yay.Haz.Jascek) (Kant’ın Mantığı),
-Kants
Physische Geographie,
(Yay.Haz. Rink) (Kant’ın Fiziksel Coğrafyası),
- Opus postunum
,
-Traume eines
Geistersehersi erlaeudert durch Traueme der Metaphysik,
(Bir Ruhgörücüsü’nün Düşleri’nin Metafizik Düşler Yolu’yla
Yorumu)
-Untersuchung über
die Deutlichkeit der Grundsaetze der natürlichen Theologie und
der Moral
,
(Doğal İlahiyat ve Moral’in İlkeleri’nin Açık Seçikliği
Üzerine Soruşturma),
-Von dem ersten
Grunde des Unterschieds der Gegenden im Raume,
(Uzamda Yerler’in farklılığı’nın İlk Temeli üzerine),
Bir çok eseri İ.
Kuçuradi tarafından Türkçe’ye çevrildi.