François Marie Arouet
Voltaire
1694-1778
Fransız Düşünürü..
Yayıncı, Dilci’ydi.
Fransız Aydınlanması’nın Liderlerinden..
Fransa’ya
Yeni kurulana Akıl Dünyasını tanıtmak ister. Bu da İngiliz
düşüncesi’dir. Newton’un
Mekaniği, Locke’un Ampirik
Felsefesi ve Deizm’i. Bu Düşüneceleri Soylu bir Şövalye ile
Kavga ettiğinden dolayı sürülüp 3 Yıl kaldığı İngiltere’de öğrenmiştir.
Letters sur les
Anglais
Adlı Eserinde anlattığı bu İngiliz Düşünceleri Kara Avrupa
için Yeni Düşünceler’ di. Eser yasaklanıp yakıldı. Bu da Ününü
artırdı. Fransızca’yı Voltaire’in Dili dedirtecek kadar
Ustalıkla kullanıyordu. Uslup Kahve Uslubu’ydu. Kilise’yle
savaşması, Baskı Görenleri desdeklemesi, Ünlü Ansiklopediyi
hazırlamada Diderot’a yaptığı
Yardımlar Onu Tüm Avrupa’da önemsenir kıldı. İsviçre’den 84
Yaş’ında Paris’e dönerken Krallar gibi karşılandı. Atları
çözen halk O’nun Arabasına kendini koşmuştu. O bu İnsanları
‘Talihsiz Sefiller’ olarak görmektedir.
Ruh’u
Madde’den ayıranlara kızdığı kadar, Ruh’u Madde’yle
birleştirenlere de kızmaktadır. O’na göre Varlık, hem Maddesel
hem de Ruhsal’dır. Bu İkiliği birbirinden ayırmak kadar, bir
saymak da Akılsızlıktır. Ruh’u Madde’den ayırmaya çalışmak
boşuna, Gereksiz bir Soyutlama girişmek demektir. Ruh’u
Madde’yle birleştirmek de Gülünç’tür. Ruh’un Görevleri
Madde’ye Bağlı’dır ama onun kendine Özgü bir Yapısı da vardır.
Felsfe Sözlüğü
Erdem ( Vertu) Maddesi:
Benzerine iyilik
etmektir. Bana iyi gelen Şey’den başkasına Erdem Adını
verebilir miyim? Ben Yoksul’um, sen Cömert’sin. Ben
Tehlikeli’yim, sen Yardımıma koşarsın. Sana hiç düşünmeden
Erdemli bir İnsan derim. Dinsel Erdemler’in Seni ilgilendirir,
İnanc’ın varsa bundan bana ne? Pavlos
Sana İyilikseverliğin İman’dan da, Umut’tan da İleri bir Şey
olduğunu söylemekte Haklı’ydı. Topluluk halinde yaşıyoruz. Şu
halde bizim için Gerçekten İyi olan, Topluluk için Yararlı
olan’dır. Dünya’dan El etek çekmiş bir Adam kendi başına İyi
bir İnsan olabilir, ama Ben ona ancak başka İnsanlar’ın
yararlanacağı Erdemli bir Davranış’ta bulunduğu zaman Erdemli
İnsan diyebilirim. Tek başına kaldıkça ne iyi, ne de Kötü
Adam’dır, bizim için hiç bir şey değildir. İnsanlar arasındaki
Erdem bir İyilik Alışverişi’dir. Neron, Papa VI. Alexsandre
gibi Canavarlar birçok İyilikler’de de bulunmuşlardır
deniliyor. Hiç çekinmeden söyleyeyim, o İyilikler’i ettikleri
Gün hepsi de Erdemli İnsanlar olmuşlardır. Kimi İlahiyatçılar
İmp. Antonius'un böbürlenmek için Adaletli,
Çalışkan, İyiliksever olduğunu ve Erdemleriyle İnsanlar’ı
aldatmaktan başka bir Şey yapmadığını söylerler. O zaman Ben
de kendimi tutamıyor, Tanrım, diye haykırıyorum, ne olur, bize
sık sık böyle Yalancılar gönder.
Kötü ( Mechant) Maddesi:
İnsan’ın, Yaratılışından Kötü
olduğunu haykırıp duruyorlar. Bundan daha Yanlış bir düşünce
olamaz. İnsanoğlu hiç de Kötü olarak yaratılmamıştır. Ama
hastalandığı gibi kötüleşebilir de. Yeryüzü’nde bir Milyar
İnsan varsa bunun, aşağı yukarı 500 Milyon’u Dikiş diken, Yün
eğiren, Çocuklarını emziren, birazcık da Komşularını
çekiştiren Kadınlar’dır. Bu Zavallılar’ın Yeryüzü’nde ne gibi
Kötülükler ettiklerini anlamıyorum. En az 200 Milyon da Çocuk
vardır ki elbette ne Adam öldürür, ne de Yağma ederler. Aşağı
yukarı bir o kadar da Kocamış ya da Hasta çıkar. Geriye pek
pek 100 Milyon Güçlü, Cinayetler işleyebilecek Delikanlı kalır.
Bu 100 Milyon’dan 90 Milyon’u Sürekli olarak didinip Toprağı
zorladıklarından Kötülük etmeye Vakitler’i yoktur. Geriye
kalan 10 Milyon’a yaşamaktan Mutluluk uman İşsiz Güçsüz
Kimseler’le Aristokratlar’ı, Çeşitli ve Saygı değer Meslekler
tutanlar’ı katınız. Demek oluyor ki gerçekten Kötü olarak,
daima Dünya’yı karıştırmak isteyen kimi Politikacılar’la
kendilerini bu Politikacılar’a kiralayan birkaç Bin
Serseri’den başkası kalmıyor. Bu Yırtıcı Hayvanlar’dan da aynı
zamanda kullanılanların Sayısı hiç bir zaman 1 Miyon’u bulmaz.
Hem bu sayıda yol kesen Eşkıyalar’ı da Hesaba katıyorum. Şu
halde, Yeryüzü’nde, en Fırtınalı Zamanlar’da bile, Kötü
denilebilecek Bin’de bir kişi vardır, o da her zaman Kötü
değildir.
Morale
maddesi:
Nasıl Tek
geometri varsa, öylece, tek Ahlak vardır. Hintli Boyacı da,
Tatar Çoban da Haklı’yla Haksız’ı bilir.
Konfuçyüs bir Fizik Sistemi kurar gibi bir Ahlak
Sisteni kurmuş değildir, O bunu bütün İnsanlığın Kalbi’nde
bulmuştur. Bu Ahlak Dinciler’de olduğu kadar Paganlar’da da
vardır. Ahlak ne Boş İnançlar’da, ne de Dinsel Dogmalar’dadır.
Bütün Dogmalar’ın birbirlerine Karşıt oldukları halde
Akıllarını kullanmasını bilen bütün İnsanlar’da Ahlak’ın aynı
kaldığı ne kadar söylense Az’dır.
Doğruya Eğriye Dair Maddesi:
Bize Doğruluk,
Eğrilik Duygusu’nu kim vermiş? Bize bir Beyin’le bir de Kalp
vermiş olan Tanrı. Peki, Aklınız size Erdem’i ne zaman öğretiyor?
2 kere 2 nin 4 ettiğini öğrettiği Zaman. Ey Sonde Adaları’nın
Sapsarı insanları, Kara Afrikalılar, Tüysüz Kanadalılar,
Platon, Cicero,
Epiktetos.. Pirinc’inizin
fazlasını, gelip sizden isteyen Yoksul’u öldürmektense, bunu
ona vermenin daha İyi bir Şey olduğunu Hepiniz biliyorsunuz.
Bu Duygu hepinizde ortaktı. Doğa her zaman şunu haykırmıştır:
Eğri değil, Doğru olunuz.
Eşitlik ( Egalite) Maddesi:
Köpek
Köpeğe, At At’a ne borçludur? Hiç bir Şey. Hiç bir Hayvan
ötekinin Buyruğu altında değildir. Ama İnsanoğlu Akıl denen
Tanrı Işığı’na kavuşmuş. Ne kazanmış biliyor musunuz? Dünya’nın
her yeri’nde Köle olmayı.
Yaratılışlar’ına bağlı olan Yetiler bakımından Bütün İnsanlar
Eşit’tirler. Çin Kralı, Moğol İmparatoru, Türk Padişahı
Kullar’ının en aşağısına bile 'Sana, Düşünmeyi, Ayak Yolu’na
gitmeyi, yediklerini hazmetmeyi yasaklıyorum' diyemez. Bir
İneğin peşinde dolaşan bir Boğa, başka bir Boğa’nın
Saldırılarına uğradı mı öteki Çayır’a gidip kendisine başka
bir Sevgili bulur, Özgür’dür. Bir Horoz’dan Dayak yiyen Horoz
başka bir Kümes’te kendini avutur. Ama Bizler için İş böyle
değildir. Bir Vezir bir Bostancı’yı Limni Adası’na sürer,
Başvezir Veziri Bozcaada'ya sürer, Padişah’ı Veziri Rodos
Adası’na sürer, Yeniçeriler de Padişah’ı tutup Dini Bütün
Müslümanlar’ı keyfine göre Sürgün edecek bir başkasını Taht’a
çıkarırlar. O da Kutsal Güc’ünü böyle Ufak Tefek İşler’de
kullanmakla yetinirse ne Mutlu.
Hiçbir İş’e İhtiyacımız olmasaydı İşçi arar mıydık? diye
soruyor Volatire. Demek ki İhtiyaçlar’ı olmasa Bütün
İnsanlar Zorunlu olarak Eşit olacaklardı. Peki, sadece
düşünmek, Ayakyolu’na gitmek ve yediklerini hazmetmek
bakımından Eşit olan İnsanlar’ın birinin öteki İnsan’ın İşine
neden İhtiyac’ı olsun? Doğal Yaşayış’ta böyle bir İhtiyaç
duyulmamıştır: Bütün Dört Ayaklılar’ın, Kuşlar’ın,
Sürüngenler’in yararlandıkları Doğa’ya pek Uygun olan bir
Yaşayış’ta İnsanoğlu da onlar kadar Mutlu yaşamaktaydı. O
zaman, bir başkasına Egemen olmak kimsenin Aklına bile
getiremeyeceği bir Kuruntu’ydu.
'Şu
Talihsiz Dünyamızda bir arada yaşayan İnsanlar’ın İki Sınıf’a,
Buyuran Varlıklılar’la, İş gören Yoksullar’a ayrılması,
yukarıda sayılan Eğilimleri yüzünden, İmkansız’dır. Eşitsizlik,
İki Papaz’ın birbirlerini kıskanması kadar Olağan’dır.
Her
İnsan’ın Yüreğinin ta içinde kendisini öteki İnsanlar’la Eşit
saymaya Yer’den Göğe kadar Hakkı vardır. Böyle olunca, bir
Kardinal Ahçı’sının Efendi’sine Yemek hazırlatması gerekmez.
Ama Ahçı şöyle diyebilir: Ben de Efendim gibi bir İnsan’ım,
Ben de onun gibi viyaklayarak Dünya’ya geldim, o da benim gibi
Aynı Acılar’la, Aynı Törenler’le ölecek. İkimiz de Aynı Beden
İşini görüyoruz. Şayet Türkler Roma’yı zaptederler, ben
Kardinal, Efendim de Ahçı olursa onu yanıma alırım. Bu Sözler’in
hepsi Akıllı, Doğru Sözler’dir. Ama Padişah Roma’yı alıncaya
kadar Ahçı Görevini yapmalıdır. Yoksa İnsan Topluluğu bozulur
gider.
Kuralar çekildikten sonra gelmiş bize diyorsun ki, Ben de
sizin gibi bir İnsan’ım, benim de iki Elimle iki Ayağım, belki
Siz’den fazla Gururum, hiç değilse sizinki kadar Karışık,
Saatı Saatına uymaz, sizinki kadar çelişmeler içinde bir aklım
var. Bana da payıma düşen toprağı verin. Şu bilinen dünyamızda
verimli toprak var. Dünya’da Topu topu bir Milyar kadar İki
Ayaklı Hayvanlarız, her birimize 50 Arpent düşer. Hakkımı
yemeyin, verin bana 50 Arpentimi.' Aldığı Karşılık şudur: '
Burada Herkes’in Payı dağıtılmıştır. Bizim Aramızda Karnını
doyurmak, üst Baş edinmek, Başını sokacak bir Yer bulup
ısınmak istiyorsan Baba’nın yaptığı gibi Sen de Bizim için
çalış, ya da Bizi eğlendir. Merak etme, Karşılığını öderiz.
Yoksa dilenmek Zorunda kalırsın ki bu da senin Gururunu
Büsbütün kırar.'
'Kalabalık bir Aile İyi bir Tarla’yı ekip biçiyor,
Yanıbaşındaki İki Küçük Aile’nin de Nankör, Verimsiz
Topraklar’ı var. Bu İki Yoksul Aile’nin Varlıklı Aile’ye ya
Hizmet etmesi, ya da onu boğazlaması gerekir. Yoksul Aileler’den
biri Karnını doyurmak için Zengin’e Kolunun Emeğini sunar.
Öbürü gidip üstüne saldırır, Dayağı da yer. İşte Hizmetçiler,
Irgatlar Hizmet eden Aile’nin Köleler de Dayağı yiyen Aile’nin
Torunlarıdırlar.'
Hiç
bir Şey’i olmayan bir sürü İnsanlar bulunmalıdır. Çünkü hali
vakti yerinde bir Adam kendi Toprağını bırakıp sizinkini
sürmeye elbette gelmeyecektir. Hem, bir Çift Kundura’ya
İhtiyacınız olursa bunu Size Danıştay Başkanı yapamaz. Bütün
Yoksullar Mutsuz değillerdir, çünkü öyle doğmuşlardır. Sonra ,
Sürekli Çalışma ne halde olduklarını pek Fazla duymalarına
Engel olur.'
Demek
oluyor ki Voltaire göre İnsan Toplumu’nun bozulmaması
için Köleler Kölelikler’ini yapmalıdırlar. Bu, Dilencilik
ederek Gururu Büsbütün kırmaktan İyi’dir.
Liberte maddesi:
Top’un
Ağzındaki Adam Top’un Sesini işitmemezlik edemez. Aynı Zaman’da,
Zorunlu olarak ölmemek ister. İsteği Gereğince ölmemek için,
Top’un Ağzından kaçamayacak ve Zorunlu olarak ölecektir.
Öyleyse Özgürlük İrade’nin Kesin bir Zorunluluk’l’a dilediği
şeyi yapmak Güc’ünden İbaret’tir. Özgürlük Can’ının istediğini
yapmak Güc’ünden başka bir Şey değildir.
-Ne
demek? Tek mi Çift mi
oynarken Tek yerine Çift seçmem için bir Neden mi var?
-Elbette.
-Neymiş bu Neden?
-Çift Düşüncesini, Karşıtı olan Düşünce’den
daha önce Aklımıza gelmiştir de ondan.
-Öyleyse Özgür değilim
-İradeniz Özgür değil, ama Eylemleriniz Özgür.
-Ya Cüzi İrade.
-Saçma’dır.
Voltaire,
Leibniz öldüğünde 22 Yaş’ındaydı.
Candide Kitabı’nda,
Leibnize, Mümkün olan Alemler’in
bu en Mükemmelinde sana bir Sopa çekersem bu da mı en İyi’dir?
diye sorar.
Candide
Sözlük Anlamını canlandıran, Açık Yürekli, Budalamsı bir
Kişi’dir. Eskiler’in Safderun dedikleri,
Leibniz'in bu İyimserliğine
inanmış Bön bir Oğlan’dır.
Eser’i 65 Yaşında yazdı.
Leibniz öleli 43 Yıl olmuştu.
Candide, Baron Tunder-ten-Tronk
Şatosu’nda oturuyor. Sayın Baron’un Kız Kardeşi’nin Evlilik
Dışı Çocuğu’dur. Keyfince yaşamaktadır, Mutlu’dur. Öğretmeni
sayın Pangloss, Genç ve Saf Candide'e, Yeter
Nedensiz hiç bir Sonuç olamayacağını ve Mümkün Alemler’in en
İyisinde Baron Hazretleri’nin Şatosu’nun Mümkün Şatolar’ın en
İyisi olduğunu öğretmektedir. Ancak Zavallı Candide,
Baron’un Kızı Sevimli Bayan Kunegond'a Aşık olduğu için,
Mümkün Alemler’in en İyisindeki Mümkün Şatolar’ın en İyisinden
konulacak, bu Rahat Yaşayış’tan ayrılmak Zorunda kalacaktır.
Kafası, Leibnizo-Wolffien
İyimserliği’yle doldurulmuş olan Delikanlı’nın Acıklı ve
Gülünç Hikayesi böylece başlar. İlkin, onu Bulgarlar’ın Asker
Toplayıcılar’ı yakalıyorlar. (Voltaire'nin Bulgarlar
dediği Prusyalalılar’dır), Abarlar’a (Fransızlar la yapılan
1756 da başlayan 7 Yıl Savaşları)) karşı Savaş’a sokuyorlar.
Candide, Mümkün Alemler’in en İyisindeki Mümkün
Savaşlar’ın en İyisinden, Mümkün Davranışlar’ın en İyisini
yaparak sıvışıyor. Oysa yine de şöyle düşünmektedir: Yeter
Nedensiz hiç bir Sonuç yoktur. Her şey Zorunlu olarak
zincirlenmiş, en İyi Amaç için düzenlenmiştir. Sayın Bayan
Kunegond'un yanından kovulmam, kırbaçlanmam, Ekmeğimi
kazanmak için dilenmem gerekiyordu elbet. Bütün bunlar, başka
Türlü olamazdı.
Bundan sonra, Mümkün Alemler’in en İyisinde,
Cancide’in başına gelmedik Bela kalmıyor. Soyuluyor, Dayak
yiyor, bindiği Gemi batıyor; İnsanlar’ın birbirlerini
ezdiklerini, birbirlerinin Kuyularını kazdıklarını, kendi
Mutluluklarını başkalarının Mutsuzluklarında bulduklarını
görüyor. O’na göre bütün bunlar Yeter Nedenler yüzünden,
Mümkün Alemler’in en İyisinde olup biten Zorunlu Sonuçlar’dır.
Candide, bu arada Bayan Kunegond'u,
Öğretmen’i Pangloss'u, Pangloss'un Öğretisi’ne
karşı çıkan Kötümser düşünür Martin'i bulmuştur.
Bunların da Başlarına, Mümkün Alemler’in en İyisi’nde,
gelmedik Bela kalmamıştır. Hastalanmışlar, dövülmüşler,
çirkinleşmişlerdir.
Hep birden Istanbul'a geliyorlar. Voltaire,
Gerçek saydığı Düşünce’yi bir Türk Düşünür’e söyletmek ister.
Bu ne Pangloss'un öğrettiği İyimserlik, ne de Martin'in
öğrettiği Kötümserlik’tir. Gerçek Düşünce, İyimserlik’le
Kötümserliğin ortasında, Dünya’yı olduğu gibi gören, İyi
Yönler’iyle olduğu kadar, Kötü Yönleri’yle de Kabul eden bir
Düşünce’dir. Artık Candide, bütün Bönlüğüne rağmen,
Kuşkulanma Yolu’na girmiştir. Öğretmen’i Pangloss'a
sorar: ' Peki, Sevgili Pangloss, asıldığınız,
parçalandığınız, Dayak yediğiniz, Kürek Cezasında Acı
çektiğiniz Zamanlar’da da yine Dünya’da her Şey’in Yolunda
gittiğini düşündünüz mü?'
Oysa Pangloss'da, Martin gibi,
kendi Düşüncesinde direnmektedir. Pangloss'la Martin,
durup dinlenmeden, tartışmaktadırlar. Bu sırada Candide,
Pangloss ve Martin'in Gözlerinin önünden Kocaman
Kayıklar’la Erzurum'a, Limnos'a, Midilli'ye sürülen Paşalar’la
Beyler geçmektedir. Sürülenler’in Yerlerini almak için başka
Paşalar’ın, başka Beyler’in geldikleri görülmektedir. Sonra ,
sıraları geldikçe, bunlar da sürülmekte, öldürülmektedir.
Babıali'ye sunulmak üzere içleri Saman’la doldurulmuş sıra
sıra İnsan Kafaları geçirilmektedir.
Candide, Pangloss ve Martin bir
Türk Dervişine gelirler. Pangloss sorar: Sayın
Derviş, size İnsan denilen bu Acayip Yaratığın niçin
yaratıldığını sormaya geldik. Derviş onlara Ters
bakarak, Sen ne karışıyorsun be Adam, diye Karşılık verir,
senin İş’in mi ki?
Candide araya girer: Fakat Sayın Efendim,
Yeryüzü’nde ne kadar çok Kötülük var?.. Derviş şöyle
der: İyilik olmuş, Kötülük olmuş bundan ne çıkar. Padişahımız
Mısır'a bir Gemi gönderdiği zaman içindeki Sıçanlar’ın Rahat
olup olmadıklarını düşünüyor mu?
Pangloss dayanamaz: Peki, o halde ne
yapmalı. Derviş, susmalı, der.
Pangloss: Sizinle, Nedenler ve Sonuçlar
üstüne, Mümkün Alemler’in en İyisi üstüne, Kötülüğün Doğuşu,
Ruh’un Özü üstüne Konuşma’ya gelmiştik, der. Derviş
onları Kapı dışı eder.
İyimser, Kötümser, Kuşkucu bu Üçlü bir
Müftü’nün boğdurulduğunu duyarlar. Pangloss
rastladıkları İhtiyar bir Türk Bahçivan’ına, boğulan Müftü’nün
Adını sorar. Bahçıvan, Bahçe’nin önündeki Ağaçlar’ın
Gölgesinde serinlemektedir. Onlara: Bilmiyorum, der. Hiç bir
zaman ne bir Müftü’nün ne de bir Vezir’in Adını
öğrenmedim.Sözünü ettiğiniz Olay’dan da Haberim yoktur. Genel
İşler’e karışanların çoğu Zaman Kötü bir Biçimde öldüklerini,
buna da Layık olduklarını sanıyorum. Istanbul'da olup
bitenlerle ilgilenmem, Bahçemim Yemişlerini Istanbul'a
göndermekle yetinitim.
Pangloss İhtiyar’ın Öğüdünü tutarak 3
Büyük Kötülük olan Sıkıntı’yı, Utancı ve Yoksulluğu
uzaklaştıracak böylesine bir İş’le uğraşacağı yerde,
usanmaksızın Leibniz gibi
Çene çalmaktadır. İkide bir Candide'e: Mümkün
Dünyalar’ın en İyisinde Kunegond'un Aşkı için Güzel bir
Şato’dan Tekme’yle kovulmamış olsaydınız, eğer Engizisyon
İşkencelerine katlanmamış olsaydınız, eğer Yaya olarak Bütün
Dünya’yı dolaşmamış olsaydınız, eğer Baron Hazretleri’ni
Kılıç’la biçmemiş olsaydınız, eğer Güzel Eldorado Ülkesi’nden
aldığınız Koyunlar’ı yitirmemiş olsaydınız, şimdi burada,
Turunç Reçeli’yle Fıstık yiyemezdiniz.
Candide, Pangloss'un bu
Gevezelikler’ine : Bütün bunlar Güzel Sözler ama Bahçemizi
işlemek gerek, der.
1764 (?) de yayınladığı Felsefe
Sözlüğü’nün Her şey İyi’dir Maddesinde şöyle yazar:
Bir Elma’yı yedik diye Sonsuz bir Ömür
süreceğimiz bir Haz Ülkesi’nden kovulmuşuz. Binbir Yoksulluk
içinde, hepsi Acı çekecek ve Başkalarına da çektirecek
Çocuklar Meydana getirmişiz. Önümüzde bütün Hastalıklar’a
tutulmak, Bütün Dertler’e uğramak, Acılar içinde ölmek, sonra
da, bir Ferahlık olarak, Yüzyıllar’ın Sonsuzluğu içinde yanmak
var.
Leibniz'in
İyilik, Yetkinlik dediği bu mu? Mesane’mde bir Taş mı
peydahlanıyor, bu Hayran olunacak bir Mekanik’tir. Taşlı
Usareler yavaş yavaş Kanıma karışıyor, oradan Böbrekler’e
süzülüyor, Sidik Borusu’ndan geçip Mesane’ye ulaşıyor, orada
Yetkin bir Newton Çekimi’yle
birikiyor. Ben de bu Dünya’nın en Yetkin Düzeni içinde
Ölüm’den bin beter Sancılar çekiyorum. Bir Cerrah geliyor,
Apış ara’ma Sivri bir Şis saplıyor, Taş Zorunlu bir Mekanik’le
parçalanıyor, Ben de Aynı Mekanik’le dayanılmaz Acılar içinde
ölüyorum. Bütün bunlar İyi’dir öyle mi? İşte Taş’tan, Damla
Hastalığı’ndan, bütün Cinayetler’den, bütün Acılar’dan,
Ölüm’den meydana gelmiş Anlaşılmaz bir Genel İyilik.’
Bir Suriye Masalı’nda şöyle denir: Erkek’le
Kadın, Dördüncü Kat Gök’te yaratılmışlar. Cennet Yemeği Deri
Delikleri’nden uçup gidermiş. Ama Peksimet yiyince Ayakyolu’na
gitmek gerekmiş. İyice sıkışmış oldukları halde Ayakyolun’u
arayan Kadın’la Erkek rastladıkları bir Meleğe sormuşlar.
Melek de onlara Dünyamızı gösterek işte demiş, buradan 60
Milyon Fersah ötede şu gördüğünüz Küçük Yuvarlak yok mu,
Evren’in Ayakyolu orasıdır.
Felsefe Sözlüğü'nden:
'Dük de la
Rochefoucalud O’nun üzerine düşündüklerini yazıp da
insanoğlu’nu işleten o Duygu’yu açığa vurunca, Yüksek Katolik
Meclisi Üyeleri’nden Esprit Adında bir Kişi, İnsan
Erdemleri’nin Sahteliğime Dair bir Eser yazdı. Bu Kişi,
Erdem diye bir Şey olmadığını söylüyor, Her Bölümü
Hristiyanlık Yararı’na bağlayarak bitiriyor. Böylece Bay
Esprit'e göre Cato, Aristides,
Epiktetos İyi Adamlar
değillermiş de İyiler yalnız Hırıstiyanlar’da bulunabilirmiş.
Hırıstiyanlar arasında da yalnız Katolikler de Erdem varmış.
Katolikler’den de Cizvitler’i bir yana bırakmalıymış. Sözün
Kısası, Cizvit Düşmanları’ndan başka hemen kimsede Erdem
yokmuş. Bizim’le Dostlarımızdan başkasında Erdem olamaz demek
istiyor. Doğrusu Küstahlığın bu kadarı İnsan’ı Çile’den
çıkarıyor. Dostum, nedir senin o Erdem dediğin? İyilik etmek
değil mi? Sen Bize İyilik et, yeter. Nedenini sana hemen
bağışlarız.'
Kendisine Söylev'i dönderen
Rousseau'ya şöyle der: 'Eserinizi
aldım. Teşekkür ederim. İnsanlar’a ne olduklarını söyleyerek
onları sevindiriyorsunuz ama düzeltmiyorsunuz. Bilgisizliğimiz
ve Güçsüzlüğümüz yüzünden Bizi Hoşnut eden Toplumumuzun
Kusurları öyle Güçlü Sözler’le anlatılamaz. Bizi yeniden
Hayvan yapmak için kimse bu kadar Kafa patlatmamıştır.
Eserinizi okuyan, Elinde olmadan, dört ayakl’a yürümek isteği
duyuyor. Bu Huyu bırakalı Altmış Yıl’dan çok olduğu için kendi
Payıma İmkansızlığımı görüyor, bu Doğal Gidişi Siz’den ve
Ben’den çok Hak edenler’e bırakıyorum. Eğer Gelişme’den ve
bunun Sonucu olan Sanatlar’dan yakınması gereken biri varsa o
da Ben olmalıyım. Kötü’ye kullanıldığı halde Sanatları sevmek
gerektir, Kötülükler bulunduğu halde Toplum’u sevmek gerektiği
gibi.'
Felsefesel Adı verilen Genel Düşüncesi
şöyle özetlenebilir:’Ayaktakımı hiç bir zaman Us’dan
yararlanamayacaktır. Bu Sınıf’ın kendini aydınlatmaya ne Vakti
vardır, ne de de Yeteneği..Aydınlanmış Monarşi bunları
yöneltir. Akıllı bir Kral en İyisi’dir. Tarihsel Değişmeler Us
ve Din Çekişmesinden doğmuştur. Us, Doğal Din’dir. Uluslar’ı
aydınlatrak Hurafeler’in Pençesinden Akıllı Kişiler
kurtacaklardır. Tanrı, en Yüksek Varlık’tır. Din bu Yüksek
Varlığa tapmaktan ibarettir. Us bu Yüksek Varlığın Varlığını
ispatlar. Çünkü her yapılmış olan kesinlikle bir Yapıcı’yı
gerektirir. Bunu anlayabilmek için ‘İsa
Adlı bir Yahudi’ye ne gerek var?’ Moral, Tanrı’nın İnsanlar’a
verdiği Us’la kavranan Doğal bir Güç’tür. Bütün Gönüller’e
serpilen Aynı Tohum’dur. Çeşitli Ahlakçılar çatışmışlardır,
ama aynı Ahlak’ı öğretmişlerdir. İki kere iki her yerde dört
eder. En büyük Ahlak, Haksızlık yapmama’dır. Bunu da Dünya’nın
hangi Köşesinde olursa olsun Bütün İnsanlar bilirler.’
Eserleri:
-Oedipe,
Trajedi,
-Poeme
de la Ligue,
Şiirler,
-La
Henriade,
Şiirler,
-Brutus,
Trajedi,
-Histoire
de Charles XII., (Charles XII.Tarihi),
-L’Epitre
a Uranie, (Urani’ye Mektup),
-Temple
du Gout, (Zevk Tapınağı),
-Lettres
Anglaises ou Philosophiques, (İngilizler Üstüne veya
Felsefi Mektuplar),
-Le
Mondaine, (Dünyasal),
-Zaire,
Trajedi,
-Adelaide
du Gueselin,
-La
Mort de Cesar,(Sezar’ın Ölümü), Trajedi,
-Aizire,
Trajedi,
-Mahomet
ou le Fanatisme, (Muhammed ve Fanatizm),
Trajedi,
-Discours
sur l’Homme, (İnsan Üstüne Söylevler),
-Elements
de la Philosophie de Newton, (Newton
Filosofisi’nin Ögeleri),
-Indiscret,
(Boşboğaz) ,
Komedi,
-L’Enfant
Prodigue, (Müsrif Çocuk),
Komedi,
-Nanine,
Komedi,
-Poeme
de Fontenoy, (Fontenoy Şiiri),
-Zadig
ou le Destinee, (Zadig veya Kader),
-Siecle
de Louis XIV. (Louis XIV.Çağı),
-Poeme
sur la Loi Naturelle, (Doğa Yasası Üstüne Şiir),
-Micromegas,
Roman,
-Poeme
sur le Desastre Lisbon, (Lizbon Felaketi Üstüne Şiir),
-Candide
ou l’Optimistee, (Candide ya da İyimser),
Roman,
-Tancrede,
Trajedi,
-La
Vanite, (Kendini Beğenmişlik),
-L’Ecosaise,
Komedi,
-Jeannot
et Colin,
Öykü,
-L’Ingenu,
(Safoğlan),
Roman,
-L’Homme
aux Quarante Ecus, (Kırk Altınlı Adam),
-La
Princesse de Babylone, (Babil’li Prenses),
-Traide
sur la Tolerence, (Tolerans Üstüne İnceleme),
-Dictionnaire
Philosophique, (Felsefi Sözlük),
-Irene,
Trajedi,
-Histoire
de Charles XII, (Charels XII.in Tarihi),
-Essais
sur les Moeurs et l’Esprit des Nations, (Uluslar’ın Ruhu
ve Ahlakları üstüne Denemeler),
-Bababec
et les Fakirs, (Bababey ve Facirs),
-Merope,
Trajedi,
-Oreste,
Trajedi,
-Saul,
Trajedi,
-Histoire
e Russie, (Rusya Tarihi),
-La
Bastille,
Şiirler,
-Epitre
a Horace,
(Horace’a Mektup),
-Muhaberat-ı
Hikemiye,
-Hikayeler,
2 Cilt,
-Feylesofca
Konuşmalar ve Fıkralar,
-Traite
de Metaphysique, (Metafiziksel İnceleme),
-Histoire
Universelle, (Evrensel Tarih),
İlk kez bu Eser’de Tarih Filosofisi Deyimi kullanılır.