Gottfried Wilhelm Leibniz

1646-1716(7)

 

  Alman düşünürü..

  Altdorf Üniversitesi’nde ‘Felsefeyle hukukun ilgisi’ konulu bir tezle Hukuk doktoru oldu. Bu Üniversite’ye öğretim üyesi olması istenilmişse de kabul etmemiş, 30 yaşından ölümüne kadar Hannover Dükü’nün Saray Danışmanı ve Kitaplıkçısı olarak kaldı. Bu 40 yıllık sürede yapmadığı da kalmadı.

  Çağının hemen her ulustan bilginleriyle mektuplaşmış, dostluklar kurmuş, tartışmış, prenslre bilimsel çalışmaları desdekletmiş, Fransa Kralı XIV.Louis’in Almanya’yı parçalamaya yönelik bakışlarını Mısır üzerine çevirmeye çalışmış, Alman Dilinin Cermen kökenine dönmesi hareketini başlatmış, Berlin Bilimler Akademisi’ni kurmuş, Rus Çarı Büyük Petro’u, Petesburg’da bir Akademi kurmaya özendirmiş, Akademiler arasında bir birlik kurmaya uğraşmış, Katolik ve Protestan Kiliseleri ve Protestanlığın çeşitli kolları arasında bir uzlaşma varılmasına aracılık etmiş, birçok aygıtın ve makinenin yapımında icatçılara planlar gönderip yol göstermiştir. Böylesine hararetli, çokyanlı, bilimsel, yaratıcı bir hayat Ondan başka hiçbir düşünür ve bilginde yoktur.

Objektif İdealist..

  Bilgi kuramı’nda İdealist Rasyonalist idi.

  Siyasetinde Alman Burjuvazisi ile Toprak Sahipleri arasındaki uzlaşmadan yansıyan bir dünya görüşü izledi.

  Evrenin oluşumunu monad adını verdiği bir çeşit ruhsal atomlar’la açıkladı. O’na göre sonsuz sayıda olan Monadlar kendiliğinden devingendi ve algılama gücüne sahipti.[1]

  O’na göre Doğa’nın gerçek atomları (Fr. Les veritables atomes de la nature)  Monadlar’dır. Ama bu ruhsal monadlar, maddi atomlardan farklı olarak, birbirlerine benzemekle beraber birbirlerinden ayrı niteliktedir. Her Monad kendi niteliğine göre, kendi gelişme imkanını kendi içinde taşır, başkaca bir Monaddan etkilenmez ve başkaca bir Monadı etkileyemez. O’nun ünlü değimiyle ‘Monadlar’ın pencereleri yoktur’ Yani birbirlerinden hiçbir şey alıp vermezler.

  Evren bu Monadlar’dan kurulmuştur ve gelişmemiş Monadlardan gelişmiş Monadlara doğru yükselen bir sıra düzeni içindedir. Monadlar’ın tasarımlama ve iştahlanma güçleri vardır. Bu güçleriyle bilgiler edinirler. Yüksek bir Monadı daha aşağı bir Monaddan ayıran işte bu bilgi derecesidir. Her Monad, gelecekteki bütün durumlarını da içinde taşır ve sonsuzca gelişme olanağına açıktır. Monadlar arasındaki düzen, Monadlar monadı Tanrıca önceden kurulmuş bir düzendir (Fr.Harmonie preetablie). Monadlar düzeninin en altında maddi monad (O’na özgü bir paradoksla bu madde, maddesiz ve ruhsal bir maddedir), en sütünde de en yetkin Monad olarak Tanrı Monad’ı bulunur. (Aristoteles’e büyük hayranlığı vardı. O’nun mantığında bulduğu yanlışları O’na saygısından  yayınlamadı).

  En altla ,en üstün arasındaki Monadlar, inorganik doğayla, organik doğa’nın Monadlarıdır. Organik Doğa’nın Monadları aşağı derecedeki hayvanların, yukarı derecedeki hayvanların ve insanların Monadları olmak üzere 3 ana bölümde sınıflandırılır. Bu sınıflama, bulanık duyum ve algılardan açık seçik duyum ve algılara doğru yükselen bir gelişmeyi gösterir. Bu anlayışa göre sıralamanın en altındaki Madde Monadı’nda da en yükseğindeki inmanlar kuvve halinde bulunmaktadır. Yani, her ne kadar ruhsal bir madde olsa da madde, Tanrılık  olanağı da bulan bir maddedir. [2]

  Leibniz’e göre mümkün olan alemlerin içinde en iyisi olan dünyamızda her şey mümkün olanların içinde en iyisi’dir. Tanrılık düşünce de, sonsuz iyiliği yüzünden mümkün evrenlerin içinden en yetkinini seçmiştir. Tanrı yetkinliğinin, bilgeliğinin, iyiliğinin ona seçtirdiği zorunlu olarak en iyi’dir. Evrenin düzenini biraz anlayabilseydik O’nun, en bilge insanların istediklerini kat kat geçtiğini, onu olduğundan daha iyi kılmanın mümkün olmadığını görürdük. Bu evren, yalnız genel olarak bütün için iyi değil, aynı zamanda özel olarak ayrı ayrı her birimiz için de en iyi evren’dir.

  Tanrı’nın kötülüklere neden izin verdiğini anlamamız mümkün olsaydı, bilebildiğimiz küçücük nedenlerin yanında bizim düşünemeyeceğimiz kadar kocaman nedenler görecektik. Tanrı bütün parçaları birbirine bağlı olan bu yetkin evreni titizlikle yaratmış, bunu yaparken her imkanı ince ince hesabetmiş, bu hesabın sonunda da birtakım kötülüklere göz yummazlık edilemeyeceğini anlamıştır. Tanrısal bilgeliği kötülüklere göz yumduran kaçınılmaz nedenlerin varlığına inanmak zorundayız.

  Öyleyse Tanrı, yetkinliğinden hiçbir şey yitirmeden kötülüklere göz yummuş olsa gerekir. Mademki Tanrı kötülüklere izin vermiştir, şu halde bizim için en iyisi budur. Bu düşüncelerinden ötürü Leibniz Felsefesi’ne iyimserlik Felsefesi denir.

  Yeniçağ Alman Felsesefi’nin de kurucusu ve ilk büyük düşünürü sayılmaktadır. Alman Felsefesi’nin Ortaçağ Anlayışı içine kapanıp kalmasına son veren ve ona Yeniçağın bilimsel kültürü’nü benimseten O’dur. O’ndan sonraki Alman Felsefesi çeşitli yönlerden hep O’na bağlanır.

  Felfeseyi, bilimsel araştırmayla sıkı bir işbirliğine soktu. Felsefe, bilimin sonuçlarını toplayıp özümsemeyi O’ndan öğrendi. Günümüzün Bilimsel Felsefesi’nin temelinde, Leibniz’in bu anlayışı vardır.

  Çağdaş Mantıkçılar Leibniz’i Matematiksel Mantığın da kurucusu sayarlar. O Logica mathematica adını verdiği bu mantk çalışmaları sırasında Aristoteles’in yanlışlarını bulmuş, O’na saygısından, güveni olduğundan yanılgıyı kendinde sanarak bu çalışmalarını yayınlamamıştır.

  Bütün Doğabilimleri’ne karşı sınırsızca isteklidir. Yaşadığı sürece dünyanın neresinde bilimsel bir bulgu varsa orada mutlaka Leibniz’le bir mektuplaşma görülür.

  ‘Kime yarayacağını ve kimi ünlü kılacağını düşünmeden bilimsel dehasını bol bol dağıtmıştır’ denir.

  Antikçağ’ın Aristoteles’i gibi Ansiklopedik bir dehasıydı. Mantıkçı, Matematikçi, tarihçi, Fizikçi, Jeolog, Biyolog, Filolog ve Filozoftu. Fonenelle’in dediği gibi, ‘hiçbir bilime özel bir düşkünlüğü yoktu, çünkü bütün bilimlere aynı güçle düşkündü.’

  Diferensiyel hesabını bulanlardan biri olduğu gibi, enerjinin korunması yasası’nın keşfinde de büyük payı vardı.

  Teoriden çok pratikle ilgileniyordu. En koyu Metafizik sorunlara bile pratik vesilelerle el attı. Felsefi bir sistem meydana getirmeyi düşünmedi. Bilimsel vesileler gerektirdikçe irili ufaklı birçok yazılar yazdı, bunların pek çoğunu da bitiremeden öldü. Sadece Theodicee hayatında bitirip yayınlayabildi.

  Kendisinden öncekiler Latince yazıyorlardı, o Fransızca yazdı. Almanca ancak O’ndan sonra Felsefe’de kullanılmaya başlandı.

 

 

  Eserleri:

  -De  Casibus Perplexis in Jure, (Hukukta Duraksamalı Durumlar) [3]Doktora Tezi,

  -Demonstrationum Politicorum pro Eligendo Rege Polonorum, (Polonya Krallarının Seçimi Üstüne İnceleme), [4]

  -Confessio Naturae Contra Atheistas, (Ateistlere Karşı Doğa’nın Açıklanması), [5]

  -Nova Methodus, (Yeni Yöntem), [6] Sonsuz küçükler hesabının ana  öizgilerini kapsar.

  -Systema Theologicum, (Teoloji Sistemi), [7]

  -Meditations sur la Connaissance de la Verite et les Idees, (Hakikat ve İdeler Bilgisi Üstüne Düşünceler), [8]

  -Systeme Nouveau de la Nature et de la Communication des Substances, (Cevherlerin İlişkisi ve Doğanın Yeni Sistemi), [9]

  -Nouveraux Essais sur I’entendement Humain, (İnsan Zihni Üstüne Yeni Denemeler), [10]. Kendisinden 14 yıl yaşlı İngiliz çağdaşı Locke’in (1632-1704) boş levha kuramına karşı yazdığı bu polemik, Felsefi eserlerin en önemlisidir, ölümünden 50 yıl sonra 1765 de yayınlandı.

  -Essais de Theodicee, (Tanrı Savunusu Üstüne Denemeler),[11]Yaşarken yayınlanan tek eseri budur. Diğer eserlerdeki tarihler yazılış tarihleridir.

  -Monadologie,(Monadlar Bilimi), [12]

  -Principes de la nature et de la grace (Doğanın ve Bağışın  İlkeleri), [13]

  -Discours de Metaphysique, (Metafizik Üstüne Söyleşiler), [14]

  -Bütün Eserleri:

-Die Philosophischen Schriften von G.W.Leibniz, E.J.Gerhard,[15] 7 cilt,

-G.W.Leibnitii Opera Philosophiae, E.Erdmann, [16] 2 cilt,

-G.W.Leibnitii Opera Omnia, L.Dutens,[17] 6 cilt,

-Oeuvres Philosophiques de Leibniz, Paul Janet,[18] 2 Cilt,

-Oeuvres,Foucher du Caraeil,[19] 7 cilt,

 

Ayrıca Eserleri ve Mektupları 40 cilt olarak Prusya Akademisi’nce basıldı.

 

 


[1]          Lenin O’nun için ‘Teoloji yoluyla Madde ve Hareket’in ayrılmaz bağlılığı ilkesine ulaştı’ der

[2]          Lenin ‘Bütün Klerikalizmine ve İdealizmine rağmen burada, bir çeşit, hem de çok derin bir diyalektik bulunmaktadır, der.

[3]          1966,

[4]          1669,

[5]          1668,

[6]          1684,

[7]          1684,

[8]          1648,

[9]          1694,

[10]         1704,

[11]         1710,

            ç.Hüseyin Batu, 1946,MEB, ‘Theodicee Denemeleri, İmanla Aklın Uygunluğu Üzerine Deneme.’

[12]         1714,

            ç.Suut Kemal Yetkin, 1943,MEB, ‘Monadoloji’

[13]         1714,

[14]         1915,

            ç.Nusret Hızır,

[15]         1875-90,

[16]         1839-40,

[17]         1768,

[18]         1886,

[19]         1859,