Doğu'nun Dün'ü

 

 ÇİN

(Taoizm, Konfüçyüsyanizm, Moculuk, Yasacılar Okulu)

 

 

Çin 

MÖ 0551-0479 Kong Fu Tseu   Konfuçyanizm’in Banisi, Ahlakçı,
MÖ 0570-0485 Lao-Tzu  Taoizm’min Banisi,
MÖ 0479-0381   Mo-Tzu        Moculuk’un Banisi, Anti-Konfuçyist,
MÖ 0443-0328 Siun Tseu      Eski Taocu, Konfuçyist,
MÖ 0399-0295    Çuang-Tzu     Taoist,
MÖ 0395-0335  Yang Çu          Maddeci, Heodonist, Anti-Taoist, Anti Konfüçyist
MÖ 0372-0289   Mencius            Konfuçyist,
MÖ 0300 lü yıllar   Lie-Tseu  Taoist,
MÖ 03 ??-0233 Han Fei Tseu          Yasacılar Okulu,
MÖ 0300 lü yıllar Vey Yang     Yasacılar Okulu,

                                   

                                               

 

Milat Öncesi Çağlar’da Çin, Mısır, İran, Yahudi ve Grekler arasında ilişkiler bulunduğu  tezi vardır. Grekler Doğu’dan gelen kişilere Hyperboreens (Ay Ötesi’nden gelenler) derlermiş. Özellikle Çin, Mısır, Hint, Grek Öğretileri arasındaki benzerlikler bu ilişkilerle açıklanır.

 

                 Büyük BUGÜN:

 

       Çin Düşüncesi MÖ 500 lü yıllardan beri şu temeller üstünde 3 koldan gelişti.

Tao Kiao (Tao Öğretisi),

Ju Kiao (Konfüçyüs Öğretisi),

Şe Kiao (Buda Öğretisi). Çin Budacılığı özel bir nitelik taşımakla beraber temelde Hint Düşüncesi’nin malı olduğundan Çin’e özgü düşünsel hayat Taoculuk’la Konfüçyüsçülük’te biçimlenir. Eski Doğa Felsefesi’ni özümseyen bu Okullar’dan Taoculuk, Felsefe açısından önemli iki kavrama sahip: Tao (yasa) ve Wu-wie (Eylemsizlik).

İsa Öncesi Grekleri’yle karşılaştırılırsa tao Herakleitos’un logos’una, wu-wie de Stoacılar’ın apahheia ve Epikuros’un ataraksia’sına uygun düşer. Bu karşılaştırmalar sürdürülürse çıkmazlar ileri süren ve Kavramlar’ın gerçek Varlıklar olduğunu savunan Kingsun Luna adlı bir Çinli Zenon-Platon’na da rastlanır. Konfüçyüs de,  bir Çin Sokratesi olabilir mi? Bu dönem Grekleriyle paralellik Hind Düşüncesi’nde de izlenebilir.

MÖ 300 lü yıllarda Konfüçyüscük’e karşı Mo Tzu’nun kurduğu Moizm Öğretisi, tıpkı Platon gibi, Toplum’un Bilgelerce yönetilmesi gerektiğini savundu. Bu arada, Kungsun Luna’ya karşı, Kavramlar’ın Nesneler’in Yansısı olduklarını ve başkaca hiçbir gerçek taşımayıp birer Ad’dan ibaret bulunduklarını ileri süren Hsün Tzu’yu bir Çin Roscelin’i sayılabilir. ‘Evren benim düşüncemdir’ diyen Vang Yang-ming bir Çin Tekbencisi’dir.

Görüldüğü  gibi Dünya’nın öbür bölgelerinde gerçekleşen Spekülatif Düşünce, aynı süreçle kapalı Çin Ülkesi’nde de yaşandı. En Eski Doğa Felsefesi’nden sürüp gelmiş bulunan Maddeci eğilimlerse, Taoculuk’la Konfüçyüsçülük’ün ve özellikle de Çin Budacılığı’nın bütün gizemlerine karşın, güçlü bir gelişmeyle Maoculuk’a kadar gelmiş ve Çin Ülkesinin Toplumculuğu’nu üretmiştir. Maddeci Eğilim’i geliştirenler arasında özellikle Vang Çung’u, Ho Çen-tien’i, Fan Çen’i, Li Çih, Vang Fu-Çih, Tai Çen ve en sonunda da T’an Su T’ung ve Sun Yatsen gibi Maddeci düşünürler sayılır. Çin Marxizm’i Maoculuk olarak anılır.

 

 

Konfüçyanizm

 

Sonradan bir çeşit din niteliği alan Çin’li düşünür Konfüçyüs’ün Ahlakî Öğretisi..  Batı’da Konfüçyüs adıyla tanınan K’ong Çeu (MÖ 551-479)’nun öğretisi Çin Felsefesi’nde çok önemli bir yer tutar. Çin İmparatorluğu’nun resmi Felsefesi oldu ve 1912 yılına kadar okullarda öğretilmesi zorunlu kılındı. Din niteliği kazandı ve Uzak Doğu’nun birçok ülkelerine yayıldı.

Kurulu Düzen’i pekiştirmek ve bu Düzen’e Saygılı Vatandaşlar yetiştirmek amacındadır. Öğütçü’dür. Yen Kavramıyla Dostluğu ve yin Kavramıyla Adalet’i öğütler. Uzun ve İyi yaşamak için Erdem gereklidir, buysa bir Bilgi işidir. Erdemsizlik Bilgisizlikten doğar, insanlar arasındaki anlaşmazlıklar ve bundan ötürü gerçekleşen kötülükler Bilgi farklarından ileri gelir. Erdem’e ulaşmak için bilinmesi gerekenler şunlardır:

Atalara saygı,

ana babaya sevgi göstermek,

bütün ödevleri bir çocuğun babasına ve bir babanın çocuğuna göstermesi gereken saygı ve sevgi örneğiyle belirlemek ( Çırak-usta, karı-koca, uyruk prens ödevlerini hep çocuk-baba örneğine uydurmak), 

durumuyla tutumunu aynılaştırmak (babaysa baba, çocuksa çocuk, kralsa kral, köleyse köle  olmak), 

sadık bir dost olmak

ve Adaletsizliğe  Adalet’le karşılık vermek,

kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmamak

ve İnsanları sevmek..

  Konfüçyüs de Sokrates gibi, Metafizik’le uğraşmaz. O’nun gibi Kurulu Düzen’i kuvvetlendirmekle suçlanacaktır. Nasıl dua ettiğini soran birisine ‘benim duam yaşamımdır’ demiştir. Sokrates gibi hiç bir yazılı metin bırakmadı, düşünceleri öğrencilerinin tuttukları notlarla yayıldı.

Öğütleri arasında çeşitli sağlık kuralları bilgileri de vardır. Kong-Fu-Tseu, tıpkı bir başka ülkedeki Sokrates gibi, İnsanlar’a İyi ve Mutlu bir Hayat’ın yollarını öğretmek istiyordu. ‘İnsan bildiği şeyi bildiğini bilmeli, bilmediği şeyi bilmediğini de bilmeli’ diyordu. Konfüçyüs’ü bu düşünceleri nedeniyle Antik bir Pozitivist sayanlar vardır. Her Pozitivist gibi O’nun da varacağı sonuç kaçınılmaz olarak bir Din’dir. Auguste Comte gibi.. ‘Metafiziği sadece ‘bilimemez’ olduğundan ötürü yadsımak, metafiziğin kucağına düşmek demektir kimilerince.

Konfüçyüsçülük’e sistemleştirilmiş ve arıtılmış Sinizm (geleneksel Çin dini) de denilecektir.  ‘Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma’ ahlaki kuralını da ilk ortaya atandır.

 

İnanç Konfüçyüs’den sonra Mencius (Mıngdzı) tarafından geliştirildi. Han İmparatorlu’ğu zamanında Çin’in resmi dini’ oldu. Artık koyu bir biçimciliğe dönüştürülmüş ve İmparator Göğün Oğlu olarak bu dinin Başrahib’i olmuştur. Göğe ve Yer’e tapma ilkesi de bu sırada öğreti’ye sokuldu.

       Öğretisi kendisinden sonra Konfuçyüscüler’ce  bir yandan İdealizm’e bir yandan Materyalizm’e çekildi.

En iyi İzleyicisi  Meng-Tzu (Mencius) a göre toplumsal eşitsizlik Tanrı’nın İradesi Sonucu’dur ve değiştirilemez, her İnsan asla değişmez olarak ya Yüce’dir ya da Bayağı’dır.

       Bu Metafizik ve İdealizm MÖ II.yy.da daha da ileriye götürülmüş ve Tung Çung-Şu’nun Ortodoks Konfüçyüscülükü’nde doruğuna ulaştı. Tung İmtiyazlı Sınıflar’ın Egemenliğini haklı göstermek için bir sürü  gerekçeler ileri sürdü ve öğretiyi Tanrı İradesi’nin yüceltilmesi temeline bağladı.

 

       MS  1000 li yıllarda Çu-Hsi ve  1500 lü yıllarda Vang Yang-Ming Yeni Konfüçyüsçülük’ü sübjektif idealist bir yolda geliştirdiler.

 

       Bunlara karşı Hsün-Tzu, Konfüçyüsçülük’ü Materyalist bir yola çekti ve Tanrı’nın  Doğa’nın bir parçası olup, Bilinç’ten yoksun bulunduğunu ileri sürdü.

       Bütün bu spekülatif varsayımlar Feodal Çin’de büyük çapta etkili oldu ve günümüze geldi.

       Mao-Tse-Tung Sosyalizmi’nden önce eski Çin’de Konfüçyüsçülük bir Din’di ve onun adına 500 den fazla Tapınak yapılmıştı. Yılın belli bir gününde Konfüçyüs için Törenler yapılıyordu.

       Çinli Hristiyanlar ve Misyoner Papazlar bile O’na saygı duyarlardı.

Büsbütün Metafizik’e dönüştürülen ve Tapım Kuralları saptanan bu Resmi Din’in egemenliği 1912 devrimi’ne kadar yüzyıllarca sürdü.

XII.yy.da Çu Hsi’nin geliştirdiği bu Koyu Metafizik Çuhsizm ya da Yeni-Konfüçyanizm adıyla anılır. Bu Din, Japonya’da da, özellikle  1600 lü yıllarda resmi bir Tapım niteliği kazandı. Çu Hsi’nin Reformu, Öğreti’ye Budhacılık ve Taoculuk’u da karıştırdı.

 

 

Kong Fu Tseu

MÖ 551-479

 

       Asıl adı Kieu. Çong-Ni takma adını kullandı. Fransızlar Confucius diye yazarlar.

       Antik Çin’in günümüze kadar süregelen en büyük öğretilerinden birinin kurucusu oldu

       Görüşleri, kendisini İzleyenler’ce düzenlenen Lun Yü (Seçilmiş Eserler) de toplandı.

       Çağdaşı Hint Budha’sı ( MÖ 557-477),  Grek Sokrates’i (468-400) gibi Ahlak’a önem verdi. Sadece İnsan’la ve İnsanla ilgili Nesneler’le uğraştı. Sokrates gibi Erdem’e çağırdı halkı.

Kendisine nasıl dua edileceğini soran birine şöyle dedi: ‘Benim duam, Hayatımdır.’

       O’na göre İnsan’ın amacı, iyi ve uzun yaşamaktır. [1] Bunun içinse erdem gerekir. O bir Hayat Sanatı Doktrini geliştirdi.

Budha ve Sokrates gibi Metafizik’le uğraşmadı. Budha gibi Doğa Üstü Güçler’e sırt çevirdi.  Acı çeken insan yığınlarını dizginlemeye çalıştı.

‘Ölülerin öldükten sonra yaşayıp yaşamadıklarını araştırmamak en iyisidir. Çünkü Ölüm’den sonra yaşandığı da, yaşanmadığı da kesin olarak bilinmemelidir.

       Ölümden sonra yaşanmadığı kesin olarak bilinirse Ölüler’e saygı gösterilmez. Ölümden sonra yaşandığı kesin olarak bilinirse kimileri canlarına kıyarak onların yanına gitmeye kalkarlar. İnsan, bildiği şeyi bildiğini bilmeli, bilmediği şeyi bilmediğini bilmelidir, gerçek bilgi budur,’ dedi.

Konfüçyüs’ün başlıca ilkelerinden biri, her insanın görevini gerektiği gibi ve eksiksiz olarak yapmasıdır. Öldükten sonra ne olacağını soranlara da ‘sen daha yaşamın ne olduğunu bilmezken ölümden sonrasını nasıl bilebilirsin?’ demiştir. O’na göre bütün ölüm ötesi Agnostizim’dir. Bütün insanlar küçüğün büyüye göstermesi gereken saygıyla büyüğün küçüğe göstermesi gereken sevgiye ölçüt olarak ana baba-evlat ölçütünü kullanmalıdırlar, İnsanlar’ın birbirlerine karşı görevlerinde ölçüt de bu olmalıdır. Daha açık bir değişle bir Hükümdar’ın  Tebasına ve  Teba’nın Hükümdar’a karşı görevleri Baba’nın Çocuklarına ve Çocuğun Ana babasına karşı olan görevleri gibidir. 

       Sokrates gibi, Erdemsizliğin Bilgisizlik’ten doğduğunu, Erdem’in bir Bilgi işi olduğunu savundu. İnsanlar arasındaki ayrılıklar, Fizik yapılarından çok, Bilgi dereceleri’nden doğar. Bilge insan, iyicil insan’dır. Bilgeliğe erişemeyen İnsan’sa, ne etse, gerçek anlamda iyi bir insan olamaz.

       O’na göre ‘her insan görevini gerektiği gibi eksiksiz yapmalıdır: ‘Kralsanız kral olun, uyruksanız uyruk olun, kocaysanız koca olun, karıysanız karı olun, çocuksanız çocuk olun’ der.  Bu, her ne kadar uyruksanız sakın Kral olmaya kalkışmayın anlamına gelirse de Konfüçyüs’ün öğretisi, tıpkı Budha ve Sokrates gibi, kurulu düzeni korumuş oldu. İlklerin pratik sonucu buna yol açtı

       Erdemler:

       1.Atalarınıza saygı gösteriniz.

       2.Ana babanıza sevgi gösteriniz.

       3.Ödevlerinizi; çocuğun babasına, babanın çocuğuna duyması gereken saygı ve sevgiye kıyaslayarak belirleyiniz. ( çırak usta, karı koca, uyruk prens)

       4.Sadık bir dost olunuz.

       5.İnsanlarla iyi geçininiz.

       6.Adaletsizliğe adaletle karşılık veriniz.

       7.İnsanları seviniz.

       8.Size yapılmadığını istemediğiniz bir şeyi başkalarına yapmayınız.

 

       Bibliyografya:

         -A Confucian Notebook, E.H.Kennedy, [2]

         -A Short History o Confucian Philosophy, Lu Wu-Çi, [3]

         -A Short History of Confucian Phlilosophy, Wutchi, [4]

         -Buda ve Konfüçyüs, Cemil Sena,[5]

         -Confucianism, R.K.Douglas, [6]

         -Confucius und seiner Lehre, von der Gabelentz, [7]

         -Confucius und seiner Schüler Leben und Lehre, Plath, [8]

         -Confucius, A.Waley, [9]

         -Confucius, the Man and the Myth, H.G.Grael, [10]

         -The Development of Neo-Confucius Thought, C.Chang, [11]

 

 

 

Taoizm

 

Klasik Çin  Düşüncesi ve Dini.. İlkin Maddeci eğilimli bir Felsefe Öğretisi olarak ortaya çıkan ve bir kaç yüzyıl sonra İdealist-gizemci bir Din olmaya dönüşen Taoizm MÖ.  500 lerde yaşadığı sanılan,  Hayatı üstüne Bilgi bulunmayan ve kimilerince de yaşayıp yaşamadığından şüphe edilen Lao-Tse tarafından kurulmuştur. Dişi’yle Erkek, Olumlu’yla Olumsuz, Doğru’yla Yanlış karşıt ilkelerini dilegetiren Yi ve Yang, Taoculuk’a göre Tao (düzen)’da Gerçekliğe kavuşur.

Nesnelerin Düzeni (Tao) budur. Tao ,  Düzen ilkesi.. Çin’de Taoculuk’un ileri sürdüğü bu kavram sözcük olarak Yol demektir. Granet bu deyimin İlkeller’in Mana kavramıyla eşdeğerli olduğunu ileri sürer. O’na göre Tao da Mana gibi, Topyekün Düzen’in dilegetirilişidir. Evren bu ilke’yle varolmuştur ve bu ilke’yle gelişmektedir. Bir başka açıdan da Tao kavramı Herakleitos’un Logos kavramını andırır, onun gibi çok yönlüdür. Taoculuk, bu Kavramı Gizemsel, Metafizik-göreci bir anlamda kullanmıştır. Evren’de bir Düzen (tao) vardır;  ve bu Düzen, Taoculuk’a göre bir Gerçekler Düzeni değil, bir Düşler Düzeni’dir. Lao-Tse şöyle der: ‘Çuang-Tse bir Kelebek olduğunu hayal eder, ama acaba Çuang-Tse olduğunu hayal eden bir Kelebek değil midir?’

 

Doğa nasıl işlerse, İnsan da öyle işlemelidir.  İnsan’ın, Nesnelerin Düzeni’ne uygun olması gereken düzen’i, bir materyalist’e göre ancak Ataların yaşadığı İlkel Komunal Toplum’da gerçekleşebilir. Böylesine toplumsal bir düzene dönmek gerekir. Nasıl Doğa kendi gidişini bozmadan koruyabiliyorsa İnsan da kendi doğasını bozmadan koruyabilir.

Bu düşünceler Tao Felsefesi’nin MÖ IV. ve III.yy.larda önde gelen temsilcisi olan Yang Çu, Hsün Tsiang, Yin Ven ve Çuang Tse tarafından geliştirildi.  Öğreti’yi Mistik bir Din’e dönüştüren İdealist ögeler, Taoculuk’a, özellikle Çuang Tse tarafından giydirildi denir.

Uzmanlar Taocu Düşünce’yle Taocu Din arasında farklılık gözetirler. Fransız Granet Taoist Felsefe’yi şöyle özetler:

‘Sadece yaşamak için yaşamak. Bu saf ve neşeli sanatı çocuklardan, hayvanlardan ve bitkilerden öğrenebiliriz. İnsan, her şeye gülümsüyen, hiç bir amaç gözetmeksizin ortada dolaşan  bir bebek gibi olmalıdır. Yeni doğmuş bir buzağıya, daha iyisi su’ya benzemelidir. Çünkü Su her biçime girer, her şeye kucağını açar, her şeyi yansıtır.’

İnsan böylesine bir yaşama raks, müzik, sarhoşluk ve kendinden geçme (vecd, istşğrak) la varabilir. İnsan, yapabildiği kadar yaşamını uzatmaya çalışmalıdır. Bunun için de iyi yemeli, gerektiğinde az ve gerektiğinde çok yemeli, kızoğlankızlar arasında ya da bunlardan birinin üstünde yatmalı ( bir erkeğin genç kalması için öğütlenen yöntem), sağlığını korumaya titizlikle dikkat etmelidir. Kendisine kötülük edenlere de iyilik’le karşılık vermelidir (Hristiyan ilkesinin Çin biçimi). İz bırakmadan yaşamalıdır (Lao’ya göre kendinden iz bırakan kişi gerçekten büyük değildir).  Bilgeliğin verdiği sukun ve huzur Taoculuk’un en büyük gayesidir. (Greklerin Mutluluk Felsefesi’nin Çin biçimi).

Çin Halkı arasında oluşturulan bir Efsane’ye göre Lao-Tse’yle Kong-Fu karşılamışlar. Lao-Tse , Kong-Fu’ya ne ve niçin okuduğunu sormuş. O da okuduğu Kitab’ın adını söyleyerek İnsanlık ve Adalet’i öğrenmek için okuduğunu söylemiş. Lao-Tse şöyle demiş: ‘Güvercin tüylerini aklamak için yıkanmaz, tüyleri doğuştan aktır çünkü’. Tao Felsefesi’nin Usçu ilkeleri, daha sonra, Vang Çung vb. gibi Maddeci düşünürler’ce geliştirildi.

 

 

Lao-Tzu

Lao-Çö, Lao-dzi, Lao-dan

MÖ 0570-0485

 

       Çinli düşünür. Masallaşmış bir kişilik.

       Kimi Çin Tarihçileri O’nun MÖ 604, kimileri ise 729 da doğduğunu[12] ve Kou Kralları’nın Sarayı’nda Memur olduğunu ileri sürerler.

       Söylendiğine göre Konfüçyüs, O’nu görmeye gitmiş ve kendisinden yararlanmış.  Sonra da Öğrencilerine ‘Bugün Lao-tzu’yu gördüm, Ejderha’ya benziyordu’ demiş.

       Lao-tzu bir gün Batı’ya doğru yola çıkmış ve Çin sınırı’nı aşmadan önce Sınır Bekçisi’nin (Kuan Yin-Tzu adlı düşünür) isteği üzerine Tao-te King (Erdem) adlı eserini yazıp O’na bırakmış ve ortadan kaybolmuş. Çin inançları’na göre Varbarlar’ı Din’e çağırmak için Hindistan’a gitmiş, Budacılık gerçekte O’nun öğretisiymiş.

 

       Bibliyografya:

-M.Pauthher’in Description de la Chine adlı eserinde de bilgiler yer alır.

         -Remusat’ın Notice sur Lao-tseu adlı eserinde hakkında bilgiler, varsayımlar yer alır.

 

 

Mo-Tzu

=Mo-Ti=Mö.Tseu

MÖ 479-381

 

       Çinli düşünür.. 

       Konfüçyüsçülüğe karşı çıkarak Moculuk adıyla anılacak bir Öğreti geliştirdi.

       Mo’ya göre İnsani Bilgiler, Nesnel Gerçekliği araştırmanın dolaysız bir ürünü’ydü. Önceden belirlenmiş bir Kader yoktu. İnsanlar’ın Kaderi’ymiş gibi görünen olgular , İnsanlar’ın Evrensel Sevgi İlkeleri’ni yerine getirmelerinden doğmaktaydı. İnsanlar yardımlaşmalı ve savaşmaktan vazgeçmeliydiler. Toplumu tıpkı Platon gibi Bilgeler yönetmeliydiler.,

Moculuk temelde Mistik yapılı olmakla birlikte ilginç Materyalist ögeler de içerir. Avrupalılar’ca Ahlak’ın simgesi sayılan Çinli Bilge (Fr.Le sage Chinois ) tipi, bu Öğreti’nin meydana çıkardığı bir tiptir.

       İzleyicileri O’nun bu ögelerini Spontane Materyalizm doğrultusunda geliştirdiler, bu gelişme de Çin Felsefesi’nin maddeci evrimini önemli bir etkinlik kazandırdı.

 

 

Siun Tseu

Sin K’Ouang ve Siun King

MÖ 0443-0328

 

       Çinli Düşünür.. 

       Taoculuk’u bir yana bırakıp Konfüçyüsçülük’ü ele aldı. Öğretiyi özellikle toplumsal açıdan yenileştirdi.

       Şöyle der:  ‘Göklerin Bilgisi ne kadar önemli olursa olsun Bilgi edinmek isteyen kişi buna hiç aldırmayacak ve anlamak için çaba harcayacaktır.’

       Görüldüğü gibi Siun Tseu, Konfüçyüs gibi, Metafizik’e karşı çıkmakla birlikte, Metafizik’le ilgilenmemektedir. Siun Tseu ahlak’la ilgilendi. İnsanların Acılarına ve Sıkıntılarına çareler aradı.

Mencius’un uzun bir süre bilinmemiş olması Siun Tseu’ Konfüçyüsçülük’ü biçimlendiren tek Düşünür saydırmıştı.

       Mencius’un tersine, insanların Doğuş’tan Kötü olduklarına inanıyor ve İyilik’in sonradan kazanılan bir nitelik olduğunu ileri sürdü. O’na göre, İnsanlar sadece kişisel çıkarlar’ının peşindeydiler, toplumsal karışıklıkların nedeni de buydu. İnsan, Yaratılışının Kötülüğü yüzünden yönetilmeye muhtaçtır, bundan ötürü de amaç İyi Yönetim’dir. [13]

 

 

Çuang-Tzu

Chuang Tsö, Çung-Tsi, Chuang-Tzu, Şuvank-Çö

MÖ 0399-0295  (369-286)

 

       Çinli Düşünür..

       Taoizm’in Tao’dan sonra gelen en büyük düşünürü.. Taoculuk’un Tao-tö King’ten sonra en önemli eseri Çuang-Tzu‘nun Kitabı’dır.

       İncelemecilere göre birçok yazarın katkısıyla meydana geldiği söylenen bu eser koyu bir Spiritüalizm anlayışını sergiler.[14]

       Kitabdaki şu öykü Çuang-Tzu’nun düşüncesini özetler:

Çuang Tzu bir gün rüyasında kendini Kelebek olmuş görmüştü. Kelebek, Çuang-Tzu olduğunu bilmiyordu. Bu arada uyandı ve kendisinin Çuang-Tzu olduğunun bilincine vardı. Sonra düşünmeye başladı: Acaba Çuang-Tzu mu kendisini rüyasında bir kelebek görmüştü, yoksa bir kelebek mi rüyasında kendini Çuang-Tzu görmüştü? ‘

       Bundan çıkarılan sonuç şu: Evren’de her şey bir rüya’dan ibarettir. Çuang-Tzu ‘size düş görüyorum’ diyor. Şu halde el altında bulunanla yetinmeliyiz, sürekli bir huzur halini sürdürmeliyiz.

 

 

Yang Çu

MÖ 0395-0335

 

 

       Çinli düşünür.

300   lerin  en ilginç Maddeci Düşünürlerinden. Mistik ve Dinsel öğreti ülkesi Çin’de Materyalist bir öğreti geliştirdi. Dini görüşleri ve Ölümsüzlüğü kıyasıya eleştirdi.

       O’na göre Doğa ve Toplum, doğal zorunlu (bir çeşit kader niteliğindeki) Yasalar’la oluşur.

       Özellikle Taoculuk ve Konfüçyüsçülük gibi ahlakî akımlara da karşı çıktı ve İnsan’a Hayat’tan diledikleri kadar zevk almalarını öğütleyerek bir çeşit Hedonizm’i savundu.

 

 

Mencius

MÖ 372-289

      

 Çinli düşünür.. Adı Ming-dzi’dir. Meng-tsö de denir. Mencius olarak latinceleştirilmiştir. Adını Mensiüs de yazarlar.

       Konfüçyüs’ün Torunu Tse-se’nin Öğrencisi’ydi.

       Konfüçyüs Okulu’nun en usta Düşünürü sayılıyor. İnceleyenler O’nu Humanist sayarlar. Gerçekte Mistik Çin Felsefesi’nin temsilcilerindendir.

       King’ler (Kutsal Kitaplar ) üstünde çalıştı. Söylendiğine göre  eseri Meng-tse Çu de Ruhbilimsel bir Yöntem kullandı, Konfüsyüsçülük’ün İnsan Ruhu’nun oluşumuna uygun düştüğünü  ispatlamaya çalıştı, çağının ahlak anlayışını alaylı bir dille eleştirdi.

       İnsanlar’ın  Doğuş’tan iyi oldukları kanısındaydı. O’na göre bütün sorumluluklar’ın kaynağı İnsan’ın kendisine karşı olan Sorumluluğu’dur, görevlerinin kaynağı da anne-baba’ya karşı olan görevler’dir.

 

       Eserleri:

       -Meng-tse Çu, Çin klasiklerinden sayılmaktadır.

 

 

Lie-Tseu

MÖ IV. yy.

       Çinli düşünür.. Tao’cuydu.

       Metafizik Varsayımlar ileri sürdü.

       Günümüze gelebilen Çung-hiu-King Kitabı Taoculuk’un başlıca kaynaklarından sayılır.

 

       Eserleri:

        Çung-hiu-King, (Cisimsizin Kitabı ),

 

 

Hsün Tzu

MÖ 0298-0238

 

       Çinli düşünür. Maddeci.

Uyumlu bir Doğa Kuramı geliştirdiği söylenir. O’na göre Gök’te Yüce bir Yönetici yoktur, Gök Doğal Olgu ve Nesneler’in Ürünü’dür. Evren yaratılmış değildir. Her şey Yang (Pozitif ) Güçler’le Yin (Negatif ) Güçler’in karşılıklı etki (enteraksiyon ) sinden oluşur ve gelişir.

       Materyalistler O’nun bu yüzyılda oluşturduğu Diyalektik’i hayranlık verici bulurlar. Bilme süreci, Duyu Organları’nın aracılığıyla başlar, İnsan Doğru Tasarımlar’ını ancak Duyusal Deney Verileri’ni elde ettikten sonra oluşturabilir.

O çağda insan’ın Doğuş’tan kötü nitelikli olduğu kanısı yaygındı. O da bu yaygın kanı’ya karşı çıkmamış olmakla beraber insanın yetişmesi sırasında iyi nitelikler elde ettiğini söyledi.

       Öğretisi kendinden sonraki Çin Maddeciliği’ne yüzyıllar boyunca temellik etti. Çin İdealizm’i bile O’nun soluğunu ensesinde duydu ve onunla tartıştı.

       Bu Maddeci öğreti, Çin’in (başta Taoculuk ve Konfüçyüsçülük olmak üzere ) ünlü Mistisizmine bir karşı çıkıştır.

 

       Bibliyografya:

         -Fung Yu Lan’dan D.Bolde’nin İng.ye tercüme ettiği  A History of Chinese Philosophy [15] adlı eserde,

-E.V.Zenker ‘in Histoire de la Philosophie Chinoise [16] hakkında bilgiler vardır.

 

 

Han Fei Tseu

MÖ öl. 0233

 

       Çinli düşünür. Asıl adı Han Çö (Han Fey Tsö ) biçiminde de yazılıyor.

       Konfüçyüscülük’e karşı olan Yasacılar Düşünce Okulu‘nun kurucusu’dur. Mutluluğa ulaşmanın geçmiş çağlar yaşantısına dönmekle mümkün bulunduğu iddiasına karşı çıktı. Değişik Çağlar’a ait farklı şartların değişik tutum ve davranışlara ihtiyaç göstereceğini savundu.

       Düşünceleri daha çok Hukuk ve Siyaset’le ilgiliydi. Toplumsal konularda  Faydacı İlkeler ileri sürerek Bentham’ın Öncüleri’nden sayıldı.

       Çin’deki Han Prensleri’ne hizmet ettiği halde, kimi kıskançlıklara uğradığından kendini öldürmesine izin verilerek cezalandırmıştır.

       Eserlerinden kalan parçalar K. Liao’nun The Complete Works of Han Fei Tzu [17] adlı eserinde toplanmıştır.

 

 

Vey Yang

MÖ 300 lü Yıllar

 

       Çinli düşünür.

       Yasacılar Okulu’ndandır.

O’na göre Devletleri Tarım’la Savaş besler.  

Büyük bölümünün O’nun tarafından yazıldığı sanılan Çang Çe [18] ile ünlüdür.

 

 


[1]            Bunun için gençlerle yatmak gibi fiziksel önerileri olduğu da söylenir!

[2]            1950,Londra

[3]            1955,

[4]            1955

[5]            1941,

[6]            Londra

[7]            1888,Leipzig

[8]            1867-73,Münih

[9]            1934,Londra

[10]          1949,New York

[11]          1957,New York

[12]          Amerikan Ansikpoledisi 570-485 arasında yaşadığını söyler.

[13]          Sokrates’le Platon da benzer şeyler söylediler.

[14]          Bir bakıma Berkeleyci İdealizm.

[15]          1953,

[16]          1934

[17]          1939,Londra

[18]          İng. Ç.The Book of Lord Shang adıyla