Sokrates’in Merkez Okulu
MÖ 427-347 |
PLATON |
Bak:Akademi |
MÖ 385-322 |
ARİSTOTELES |
Platon’un öğrencisi,
LİSE’nin kurucusu |
MÖ 380-340 |
Theodektes |
Platon-Aristoteles
öğrencisi |
MÖ 376-287 |
Disearkhos, |
Mesina’lı Aristoteles’in
öğrencisi |
MÖ 372-287 |
Theophrastos |
Platon-Aristoteles’in
öğrencisi, Skolark |
MÖ 356-323 |
Alexandros |
Makedonyalı Kral |
MÖ 300 lü yıllar |
Eudemos |
Rodos’lu Aristotelesci |
MÖ 300 lü yıllar |
Aristoxenes |
Aristotelesçi |
MÖ 300 lü yıllar |
Kallisthenes |
Aritoteles’in
Öğrencisi |
MÖ 300 lü yıllar |
Phainias |
Aritoteles’in
Öğrencisi |
MÖ
3??-268 |
Straton |
Aristoteles’in öğrencisi,Fizikçi |
MÖ 200 lü
yıllar |
Ariston, Sakız’lı |
Aristoteles Okulu |
MÖ 200 lü
yıllar |
Herillios |
Aristotelesci |
MÖ 200 lü
yıllar |
Klearkhos |
Aristotelesci |
MÖ 100 lü
yıllar |
Diodoros, Sur’lu |
Aristotelesci |
MÖ 100 lü
yıllar |
Kritolaos |
Aristotelesci |
MÖ 0?? lı yıllar |
Andronikhos |
Aristotelesci |
MÖ 0?? lı yıllar |
Aristion |
Aristotelesci |
MÖ 0?? lı yıllar |
Ariston,
İskenderiye’li |
Aristotelesci |
MÖ 0?? lı yıllar |
Arius, Didime’li |
Aristotelesci |
MÖ 0?? lı yıllar |
Athenee |
Aristotelesci |
MÖ 0?? lı yıllar |
Kratippos |
Aristotelesci |
MÖ 0?? lı yıllar |
Nicolas, Şam’lı |
Aristotelesci |
LYKEİON
Peripatetik Okul
Peri’
‚çevresinde’ ve patein ‚yürümek’ kelimelrinden türer
Peripatos. Lykeion, Atina’da Apollon Lykeion’a
adanan Kutsal Koruluk’ta kuruldu.
Aristoteles
Derslerini Okul Binaları arasındaki Peripatos denen
üzeri Kapalı Avlu’da yürüyerek verirdi. Bu nedenle Gezimci (Peripatetik)
diye anıldılar.
Platon 387 de Aristoteles 335 de Ders vermeye başladı.
Lykeion’a göre daha kuramsal eğitim veren Akademia’dan başka
Kentin Güneydoğu’sunda Antisthenes ve Kynikler’in
kullandığı Kynosarges’teki Gymnasion,
Zenon’un
Kentin Merkezinde Stoa poikile’de açtığı Okul ve
Epikuros’un Mytilene (Midilli) ve Lampsakos’tan
(Lapseki) sonra Atina’da açtığo Okul vardı.
Lykeion bir Araştırma Merkezi ile Büyük bir Kütüphane’yi
içermekteydi. Daha çok pratik çalışmalara ağırlık verilen
Okul’da sabahları
Aristoteles Öğrencilerine Deneysel
Bilgiler aktarırdı. Okul aynı zamanda Aristoteles
Mantığı’nın ve Özellikle de Kipler Tasımı’nın
tartışıldığı merkezdi.
Aristoteles’in Döneminde Belli Kurallarla belli bir toplu
Yaşam Ortamı olan Okul, Theophrastos zamanında tanınmış
yarı Dinsel bir Birlik durumuna geldi.
Aristoteles’in Theophrastos’a
(MÖ 372-287 ) bıraktığı Eserlerini o da Neleus’a
devretti. Neleus’un önümünden sonra MÖ 100 yılına doğru
Apellikon bunları satın alarak Atina’ya getirtti.
Sulla 86
da Atina’yı ele geçirince bu Eserleri de elde eti.
Diyaloglar o zaman yayınlandı.
Peripatetik Okul İskenderiye (Hellenistik)
Dönemi’nde de Çalışmalarını sürdürdü.
Aristoteles’in öğrencileri,
hocalarının düşüncelerini geliştirmeye çalıştılar. Bunlar
arasında Eudemos (MÖ 300 lü yıllar) , Aristoksenos(MÖ
0300 lü yıllar), Straton(MÖ ö.0268), Dikaiarkhos,
Phaleronlu Demetrios ve Pontus’lu Herakleides
gibi isimler gelir. En ünlü ismi Theophrastos’tur.
Grek düşünürü..
Platon ve
Aristoteles’in öğrencisiydi. Ünlü bir hatip ve trajedi
ozanı.
Aristoteles, O’nun teknik
ustalığını över.
Günümüze kimi söylevleriyle
trajedileri kaldı.
Grek
düşünürü.. Asıl adı Tyntamos’du (Tyrtamos).
Theophrastos’un (ilahi
konuşmacı/ Tanrı gibi konuşan) adını hocası
Aristoteles verdi.
Lesbos Adası’ndaki Eresos’da doğdu.
Eğitimini Platon ve
Aristoteles zamanında Atina’da yaptı.
Platon’la
Aristoteles’in Öğrencisiydi.
Aristoteles Dinsizlikle
suçlanıp Khalkis’e kaçınca
Aristoteles’in Lykeion
Okulu’nun başına O geçti ve Okulu daha bir süre yönetti.
Aristoteles, bütün Kitaplığını ve Eserlerinin Orjinal
Manuskripilerini O’na bıraktı. Theophrastos’un 2000’e
yakın Öğrencisi olduğu ve Komedia Şairi Menandros gibi
birçok ünlü kişinin Öğrencileri arasında bulunduğu söylenir.
Filozofların Proplemler
bakımından görüşlerini anlatan Doxographie denilen
Filosofik Tarih türünü başlatan kişidir. Bilindiği gibi buna
karşı Filozofların Hayatları Bakımından tarihlerini anlatan
bir de Biographie türü vardır
Hem
Aristoteles’in
Metafiziğini geliştirmeye çalışmış, hem de O’na Doğa
Bilimleri’yle Kültür Tarihi’ni katmıştır.
O’nun bu Çalışmaları daha sonra
İskenderiye’de büyük çapta etkin olmuş ve çığır açısı bir
nitelik göstermiştir.
Hemen bütün Grek ve Latin
Yazarları, Theophrastos’u överler.
Çalışmalarıyla Metafizik, Fizik, Doğa
Bilimleri, Ahlak, Hitabet ve Siyaset alanlarında Hocasının
fikirlerini devam ettirmiştir.
Eserleri:
Diogenes Laertius’un
bildirdiğine göre,
Aristoteles’in eserlerini
yorumlayan 240 tane Eser yazdı. Eski Düşünürlerin görüşlerini
anlatan bir Filosofi Tarihi var. Büyük bölümü kaybolan bu
Eserin elimizde kalan parçaları çok önemli ve ilginçtir.
-Peri Phyton Historias,
(Bitkiler Hakkında Araştırmalar), 9 cilt
-Peri Phyton Aition,
(Bitkilerin Sebebleri
Hakkında), 6 Cilt
Son iki Eseriyle Grek Botaniği’nin
Kurucusudur. Sadece bu 2 Eseri bugüne gelebildi.
-Kharakteres,
La
Bruyere’in Caracteres adıyla Fransızca’ya çevirdiği
eseri de çok ünlüdür.
-Nomoi, (Kanunlar) 18
Kitap, Yasalar Üstüne adlı Eseri kayıptır. Bu Eserin
yetkinliğini başka yazarların övgülerinden öğreniyoruz.
-Physikon Doksai, (Fizikçilerin
Düşünceleri), 18 Kitap
-Analytika, (Analitik),
-Peri Lithon, (Taşlar Hakkında),
Eudemos,
Rodos’lu
MÖ 300 ler
Grek Düşünürü..
Aristoteles Öğretisine bağlıydı.
Bir Geometri Tarihi yazdı.
Simplikhos O’nun Fiziğinden de bir
parça nakleder.
La Morale a Eudeme (Eudemos
Törebilimi )adını taşıyan
Aristoteles’in Eseri de
kimilerince O’na maledilir ya da
Aristoteles’in bu
eseri O’nun için yazdığı ileri sürülür.
Aristoksenes (Aristoxene)
MÖ 300 ler
Grek Düşünürü..
Aristoteles’in Peripatos Okulu adıyla da
anılan Lykeion (Lise) adlı Okulunun ünlü Öğretmenlerindendir.
Eserleri:
Çeşitli konularda Eser verdi.
-Antikçağ Grek Müziği üstüne değerli bilgiler
veren Harmonika eseri özellikle ilginçtir.
Grek Düşünürü.. Kimi Metinlerde Phanias
yazılıyor.
Aristoteles’in öğrencisi..
Eserlerinden günümüze kimi parçalar geldi.
Grek Düşünürü.. Fransızlar adını Callisthene
olarak yazıyorlar.
Aristoteles’in Yeğeniydi. O’nu
Aristoteles yetiştirdi.
Makedonyalılar’ı eleştirdiği için onlar
tarafından öldürüldü.
Bugün Roma’da bir heykeli var. Eserlerinin sadece
adı kaldı. Bir çok düşünür, O’nun sözünü ediyor ve O’nu
övüyorlar.
Grek Düşünürü.. Physicien (Fr.La. Fizikçi
) adıyla anılır. Lampsakos’luydu.
Lykeion’un Theophrastos’tan sonraki Başkanıydı.
Demokritos’un etkisiyle bu Okulda Fizik Araştırmaları
yapmış ve yaptırmıştır. Son zamanlarda kimi araştırmacılar
Aristoteles’in kimi ilmi Eserlerinin (örneğin
Meteorologia ) O’nun tarafından yazıldığını ileri sürdü.
Diogenes Laertius, O’nun birçok Eserleri bulunduğunu
bildiriyor, Eserlerden ancak küçük parçalar kaldı.
Disearkhos,
Mesina’lı
MÖ 376-287
İlginç bir Grek Düşünürü.. Fransızlar
Dicearque yazarlar.
Aristoteles’in Öğrencisiydi..
Çağının bilimsel bilgileriyle sınırlı olarak
Ruh ve Us konularında Pavlov gibi Düşünceler
ileri sürdü. Ruh’un Beden’den ayrı bir şey olmadığını
ve bundan ötürü de Beden’le birlikte gittiğini savundu.
Eserleri:
Özellikle Romalılar (Cicero, Varro, Plinius)
O’nun Eserlerinden söz etmişler ve onu çok büyük bir bilgin
saymışlardır.
Coğrafya, Tarih, Filosofi, Politika vb.konularda
pek çok eserleri vardı.
Alexandros,
Makedonya’lı
MÖ 356-323
MÖ
356 da Başkent Pella’da
doğdu. II.Philippos ile Epeiros Kralı’nın kızı
Olympias binti Neoptolemos’un oğluydu.
MÖ
342-339 arasında 13-16 yaşları arasında babasının çocukluk
arkadaşı olan
Aristoteles’den aldığı Derslerin
etkisiyle Filosofi, Tıp ve Bilim’e ilgi duydu. Babasının
Byzantion’a saldırdığı (MÖ 340’da) Makedonya’yı yönetti ve bir
Trak Kabilesi’ni yendi.2 yıl sonra II.Philippos’un
Grekler’e karşı kazandığı Khaironeia Çarpışması’nda Ordunun
Sol Kanadı’na komuta etti. Babasının Annesi Olympias’ı
boşaması ve bir Komutanın Kızıyla evlenmesi üzerine annesiyle
birlikte Epeiros’a
gittiyse de daha sonra Babasıyla barıştı.
Aristoteles’in ayrılmasından 3 yıl sonra MÖ 336 da
II.Phlippos öldürülünce 20 yaşında Kral ilan edildi.
Öncelikle bütün olası Hasım ve Rakiplerini öldürttü.
Babasının sağlığında Asya Seferi’ni
gerçekleştirmek üzere oluşturulan,
Korinthos’taki
Helen Birliği Synhedrion’unda (Meclis) Bu Birliğin
Hegemon’u ve Başkomutanı seçildi.
Delphoi
üzerinden Makedonya’ya dönerken MÖ 355 İlkbaharı’nda Trakya’ya
girdi. Şipka Geçidi’ni aşarak Triballişer’i ezdikten sonra
Tuna’nın öbür yakasına geçerek Getalar’ı dağıttı.
Ardından Batı’ya dönerek Makedonya’yı istila etmiş olan
İllyrialılar’ı yendi. Bu arada öldüğüne ilişkin söylentiler
üzerine Thebai ve Atina’da ayaklanma patlak verdi. Bu
ayaklanmanın ardında hem yeni Pers Kralı III.Dareios’un
mali desdeği, hem de Demosthenes’in çabaları yatıyordu.
Askerlerini günde 30 km gibi o çağa göre çok yüksek bir hızla
ilerleyerek Yunanistan’a girdi. Tapınaklar ve Şair Pindaros’un
Evi dışında bütün Thebai’yi yerle bir etti. Yaklaşık 6000
kişinin öldürüldüğü, sağ kalanların Köle olarak satıldığı bir
sindirme Hareketi sonunda Bütün Grek Devletleri Makedonya
üstümlüğüne boyun eğdiler.
Asya’nın Fethi:
Pers İmp.nu ele geçirmek istiyordu. Babasının kurduğu arduyu
beslemek ve 500 Talent’e ulaşan Borçları ödemek için gerekli
kaynakları bulma düşüncesiyle sefer hazırlıklarına
başladı.Kral naibi olarak yönetimi Antipatros’a bıraktıktan
sonra MÖ 334 İlkbaharı’nda toplam 30.000 Piyade ve 5000 den
fazla Süvari’den oluşan ordusuyla
yola çıktı. Bu Ordunun içinde 14.000 Makedonyalı ve Helen
Birliği’ne bağlı 7000 Asker yer alıyordu. Silah ve Güç
dağılımı açısından çok iyi düzenlenen Orduya Mühendis,
Mimar, Bilim Adamı, Saray Görevlisi ve Tarihçiler
de eşlik ediyordu.
Homeros’dan aldığı esinle önce İlion’u (Troya) ziyaret
ederek Akhilleus’un Mezarına Çelenk koydu.Pers Orduları
ile ilk kez Granikos Çarpışması’nda karşı karşıa geldi. Bu
çarpışmada elde ettiği zafer Ona batı Anadolu’nun kapılarını
açtı. Yunanistan’da İzlediği Politika’nın tersine, Tiranları
sürerek Demokrasilerin kurulmasına ön ayak oldu. Ama Kentleri
fiilen kendisine bağlama yoluna gitti. Karia’daki Miletos ve
Halikarnassos (Bodrum) kentleri’nin direnişini kırarak
yöneticilerini teslim olmaya zorladı.
MÖ
334-333 Kışında batı Anadolu fethini tamamladıktan sonra, MÖ
333 İlkbaharı’nda Akdeniz Kıyı yolunu izleyerek Perge’ye
ulaştı.Söylenceye göre Frigya’dan geçerken, Asya’ya hükmedecek
kişinin çözebileceğine inanılan Gordion Düğümü’nü kesti.
Gordion’dan Ankyra’ya (Ankara) yöneldi. Oradan da kappadokia
ve Kilikya kapıları (Kilikiai pylai; Gülek Boğazı) üzerinden
Güney’e indi. Myriandos (iskenderın yakınları) dolayında kamp
kurduğunda, III.Dareios’da Pinaros Çayı (Deliçay)
kıyısında Savaş Düzeni almıştı. Bu karşılaşmayı izleyen İssos
Çarpışması (MÖ 333 Sonbaharı) sonunda Dareios kesin bir
yenilgiye uğradı ve ailesini savaş alanında bırakarak kaçtı.
Sonra Suriye ve Fenike’ye doğru ilerledi.Amacı Fenike
Kıyılarını fethederek Pers Donanması’nı üsüsz bırakmak ve
etkisizleştirmekti. Dareios’un barış önerisine karşı,
kendisini Asya’nın Efendisi olarak tanımasını ve şartsız
teslim olmasını istedi. Başlangıçta Pers kenetleri’ni kolayca
ele geçirmesine karşın, Tyros (bugünkü Sur) önünde sert bir
direnişle karşılaştı. Uyguladığı bütün kuşatma taktiklerine
karşın, bu Müstahkem Ada Kenti 7 ay boyunca başarıyla
saldırılara karşı koydu. Kuşatma sürerken Dareios,
Ailesi için Fidye olarak 10.000 Talent ödemeyi ve Fırat
Irmağı’nın batısında kalan toprakları bırakmayı önerdi. Bu
olayla ilgili olarak, Alexandros’un Komutanı Parmenion’un
‘Alexandros’un yerinde olsam kabul ederdim’ dediği,
buna karşılık Alesandros’un da ‘parmenion olsaydım, ben
de kabul ederdim’ biçiminde karşılık verdiği anlatılır.
Tyros şiddetli
saldırılara daha fazla dayanamayarak MÖ Temmuz 332 de düştü.
Alexandros’un en büyük Askeri Başarısı sayılan bu Harekata
geniş çaplı bir yağma da eşlik etti. Kentin bütün Erkeleri
öldürüldü, kadın ve Çocukları da Köle olarak satıldı. Suriye’yi
Permanion’a bırakarak Güney’e ilerledi.
Gaza’da (Gazze) 2 ay süren direnişe son verdikten sonra MÖ
Kasım 332’de Mısır’a girdi. Halk tarafından Kurtarıcı olarak
karşılandı. Memphis’ye Kutsal Apis’e Kurbanlar keserek
Firavunların Geleneksel Çifte tacını giydi. Kışı
Mısır’da yönetimini düzenlemekle geçirdi. Mısırlı Yöneticiler
atamakla birlikte, orduyu Makedonyalılar’ın komutasında tuttu.
Alexandria kentini kurdurdu. Bazı kaynaklara göre Nil’in
taşmasının nedenlerini araştırmak üzere bir keşig Grubunu
görevlendirdi. Ammon Tapınağı (Ammoneion) ve kahinlerinin
bulunduğu Siva Vahası’na sonradan çeşitli söylencelerce
süslenen çetin bir yolculuk yaptı. Tanrı Zeus’un oğlu olduğuna
ilişkin söylencede bu tapınak’ta Asya Seferi’nin geleceği
konusunda Tanrı Amon’la görüştüğü ve aldığı cevabı
kimsye söylemediği kayıtlara dayanır.
Mısır’ın Fethiyle Doğu Akdeniz’de kesin denetimi sağlamıştı.
MÖ 331 İlkbaharı’nda Tyros’a döndü. Suriye’ye Makedonyalı bir
Satrap atadıktan sonra mezopoyamya’ya ilerledi ve Temmuz’da
Fırat Kıyısı’ndaki Thapsakos’a vardı. Ninive’yle Arbela (Erbil)
arasındaki Gaugamela Ovası’nda Dareios’la yeniden karşı
karşıya geldi. Onu bir kez daha yenerek kaçmaya zorladı.
Güney’e inerek Babil’i aldı. Mazaios Adında bir Persi
Satrap atadı.Ardından Susa’ya girdi ve Zagros Dağları’nı
geçerek İran İçlerine yöneldi.
Persepolis’de I. Xerkhes’in Sarayı’nı törenle
yıktı.Xerxes’in Yunanistan’da yaptıklarına karşı bir misilleme
olan bu hareketle aynı zamanda ‘Öc Seferi’nin sona erdiğini
gösterdi.
MÖ
330 da İlkbaharında Media’ya girerek Başkent Ekbatana’yı
aldıktan sonra, Yunanlı Askerler’in geri dönmesine izin verdi.
Pers topraklarını içine alan yeni bir imparatorluk kurmayı ve
‘Asya’nın Efendisi’ olmayı amaçlıyordu. Daha Doğu’daki
toprakları ele geçirmeye yönelilk yeni bir sefer başlattı.
Kısa süre içinde yerel Satraplara boyun eğdirerek Hazar
Kıyıları’na, oradan da Afganistan içlerine ulaştı. Bu fetihler
sırasında Makedonyalı ve Pers Bileşimine dayalı yeni bir
Yönetim Sistemi oluşturduğundan, eski Komutanlarıyla
başgösteren anlaşmazlıkları giderek derinleşti. Kendisine
suikast girişimiyle suçladığı Parmenion’la oplunu
ortadan kaldırarak ordusunu yeni baştan düzenledi.
MÖ
330-329 kışında Helmand Irmağını izleyerek Kuzeye doğru
ilerledi. Bu sırada Baktriane Satrabı Bessos’un Genel
Bir Ayaklanma Başlatması üzerine Hindukuş Dağları’nı aşarak
karışıklıklara son verdi. Bu harekatı sürdürürken Siriderya’ya
kadar ilerledi ve burada iskitler’in sert direnişi ile
karşılaştı. Başka Göçebe Halkların da ayaklanmasıyla büyük
Güçlükler çıkaran bu direnişi ancak NM 329 Sonbaharı’nda
basrırabildi.
Pers İmp.luğunu yıkarak Hindistan’a kdar uzanan bir İmp.kurdu.
Antik Grek Uygarlığını Doğu’ya yaydı. Davranışları ile giderek
bir Doğu Despotuna dönüştü. Pers Hükümdarı gibi giyinmeye ve
Prosyknesis (secede) uygulaması gibi Pers geleneklerini
benimsemeye başladı. Bu arada baktriane Prenseslerinden
Roksane ile evlendi. Knedisini tanrılaştırmaya
giriştiysede, Makedoyalılar ve Yunanlılarca alaya alınınca
bundan vazgeçti. Bir komploya karıştığı gerekçesiyle tarihçi
Kallisthenes’i hapse attırması Bilgin ve Filozoflar
arasındaki desdeğini yitirmesine sebeb oldu.
Hindistan’ın İşgali:
İşgal ettiği ülke halklarından yeni Askerler toplayarak
engebeli arazide Savaşma yeteneğine sahip yeni bir Ordu
oluşturdu.
MÖ
327 yazında Hindistan üzerine yürümek amacıyla baktriane’den
ayrıldı. Daha hafid silahlar sullanan Piyade Birlikleri’nin
yanısıra Ok ve Mızrak kullanan Süvari Birliklerinin yer aldığı
bu Ordunun asıl Savaşçı Gücü 35.000 Askerden oluşuyordu.
Plutarkhos’un bu ordu için verdiği 120.000 rakamının yedek
Kuvvetleri, katır ve Deve Sürücülerini, sağlık Görevlilerini,
Seyyar satıcıları, Askerleri eğlendirmekle görevli Gösteri
Gruplarını, Kadın ve Çocukları da kapsadığı sanılmaktadır.
Hindukuş dağları’nı 2.kez geçti. Mö 326 Baharı’nda İbdus
Irmağı’nın yakınındaki taksila’ya (bugün Cihelum) ile
Akesines (Bugün Chenab) Irmakları arasındaki bölgenin
Hükümdarı Poros’u, Hydaspes çarpışması’nda yenilgiye
uğrattı. Başarısını kutlamak üzere Alexandreia Nikaia Kentini,
ayrıca burada ölen atı Boukephalos’un adını verdiği Bukephala
(Boukephalia) kentini kurdu. Asyanın doğusuna doğru yola devam
etmek için Hyphasis (Beas) Irmağına kadar gitmesine karşın,
ordusunun ayaklanmak üzere olduğunu görerek geri dönmeye karar
verdi.
Hydaspes Irmağı kıyısında 800-1000 gemiden oluşan bir Donanma
kurduktan sonra bazı birlikleri karadam yürüterek İndus
Irmağı boyunca Hint Okyanusuna kadar ilerledi. Bu sırada
Hydroates (Ravi) Irmağı yakınlarında Mallilerle girişilen
çarpışmada ağır biçimde yaralandı.
MÖ
Ağustos 325’te İndus Deltası’nın ağzındaki Patala’ya vardı.
Burada bir Liman ve tersane yaptırdı. Dönüş Yolculuğu için
Ordusunun bir bölümü, Nearkhos’un Komutasındaki
gemilerle MÖ Eylul 325’te Denize açılırken, kendisi de kıyıyı
izleyerek yiyecek sıkıntısı içinde ve çok zor şartlarda
Gedrosia’yı (bugünkü Belucistan) geçti.
İmparatorluğun Zirvesi:
Daha Hindistan Seferine başlamadan yönetimde kanlı Temizlik
Hareketlerini başlattı. Yokluğu sırasında da bu Politikayı
sürdürerek saraplarından üçte birini değiştirmiş, altısını
öldürtmüştü. MÖ 324 İlkbaharı’nda Susa’ya vardığında Hazine
Görevlisi Harpalos’un 6000 Paralı Asker ve 5000 Talent’le
Grek’e kaçtığını öğrendiği (Harpalos daha sonra Girit’te
öldürüldü) makedonyalılar’la Persleri kaynaştırma
politikasına daha çok ağırlık verdiği bu dönemde, Dareios’un
kızı Barsine’yle (Stateria) evlendi ve komutanlarıyla
askerlerini de aynı yolu izlemeye özendirdi. Ama Perslerin
ordu ve yönetimde giderek eşit bir konuma yükselmesi
Makedonyalıların tepkisini çekmeye başladı. Makedonya’da
askeri eğitim gören 30.000 Persli gencin dönüşü, Doğu
Ülkeleri’nden gelenlerin Süvari Birliği’ne, ayrıca Pers
Soyluları’nın Kraliyet Muhafız Birliği’ne alınmaları ile daha
da artırdı. Alexandros’un Makedonyalı Askerleri ülkeye
geri göndermeye karar vermesi, İmaratorluğun Güç ve Yönetim
Merkezi’ni Asya’ya kaydırmaya yönelik bir girişim olarak değerlendirildi.
MÖ 324’te Opis’te çıkan ayaklanmaya Kraliyet Muhafızları
dışında bütün ordu katıldı. Bunun üzerine Alexandros
bütün Orduyu dağıtarak Persler’den yeni bir Ordu kurdu ve
ayaklanmanın sona ermesinden sonra 10.000 eski askeri armağanlarla
yurda gönderdi.
Kendisine ialhi Onurlar yakıştıran ve bunu Grek Kentlerine
zorla kabul ettiren İmp. MÖ 324 Kışı’nda Luristan’da yerel
halka yönelik sert bir sindirme Hareketine girişti.
İlkbahar’da babil’e geçerek bir bölümü Uzak Ülkeler’den gelen
Elçileri kabul etti. Bu sırada Hindistan’la Deniz bağlantısını
sağlamak için Arabistan Kıyıları’na yönelik bir Sefer için
hazırlıklara başladı.
Hazar Denizi’nin ötesine bir keşif birliği gönderdi. Babil’de
Sulama kanaları yaptırmayı ve İran Körfezi Kıyılaroı’nda keni
Knetler kurmayı planladığı bir sırada, uzun bir içkili eğlencenin
ardından hastalandı ve 10 gün sonra 33 yaşındayken 13 Haziran
323 de Babil’de öldü.
Cenazesi önce menpis’e, oradan Alexandreia’ya götürüldü ve
burada altın bir tabuta kondu.
Tahtın Varisi belirlenmemiş olduğundan, İskender’in
komutanları II.Philippos’un geri zekalı oğlu
Philippos Arrhidaios ile ölümünden sonra Roxane’den
doğan oğlu IV:Alexandros’ı Kral seçerek Satraplıkları
aralarında paylaştırdılar. Daha sonra iki Kral da öldürüldü ve
satraplıklar zamanla bağımsız Krallıklar’a dönüştü.
Değerlendirme:
Genç
yaşta ölmesine karşın 12 yıl 8 ay süren Hükümdarlık Dönemi’ne
büyük çaplı Seferler’ini sığdıran Alexandros’un kurduğu
geniş İmparatorluk temelde Perslerden kalma Yönetim Sistemi’ne
dayanıyordu. Bununla birlikte Yerel Satraplara bağlı olmayan
Tahsildarlar’dan oluşan Merkezi bir Vergi Toplama Mekanizması
kurarak yeni bir Mali Sistemin temelini attığı bilinmektedir.
Görevillerin Yolsuzlukları ve Yiyiciliği nedeniyle bu sistemi
iyi işletememekle birlikte, Sikke Çıkarma hakkı’nı tekeline
alarak ve Pers Hazineleri’nde birikmiş Günüş ve Altını para
biçiminde piyasaya sürerek bütün Önasya’da ve Akdeniz’de
Ticaret ve Para Ekonomisini geliştirdiği söylenebilir.
Öte yandan
Alexandros’un Yeni Kentler kurması (Plurakhos bu
Kentlerin sayısının 70’ib üzerinde olduğunu söyler) Grek
Yayılmsında yeni bir Dönem açtı. Askeri birer Üs olarak
kurulan, ama zamanla birer Kültür ve Ticaret Merkezi’ne
dönüşen bu Kentler Eski Grek Etkisi’nin Hindistan’a kadar
yayılmasında önemli rol oynadı. Bu arada Pers-Makedonyalı
karışımıyla yeni bir Irk yaratma girişimi sonuçsuz kaldıysa
da, Yunan Kültürü’ne yatkın, ama Doğu’ya özgü yeni bir Soylu
Sınıfı ortaya çıktı.
Kendisini ve
Askerlerini en güç işlere yöneltmeyi başaran güçlü bir irade
ve yetenekle esnek bir düşünce yapısını birleştiren
Alexandros, Şartlar gerektiğinde geri çekilmeyi ve
değişiklikler yapmayı bilen bir kişiydi. Düş gücü ve
Romantizmi kendisini Herakles, Akhhilleus ve
Dionysos gibi Kahramanlar’la özdeşleştirmesine yol açacak
ölçüde güçlüydü. Çabuk öfkelenme, acımasızlık ve inatçılık
gibi özellikleri uzun Seferler’de daha çok ortaya çıkıyordu.
Güvenmediği kişileri hiç sorgulamadan öldürmekden
çekinmemesine karşın, adamları onun peşinden gidiyor, ona
bağlı kalıyor ve güçsüzlere katlanıyordu.
Dünyanın en
büyük askeri dehaları arasında sayıldı. Değişik Kuvvetleri bir
arada kullanmada ve Düşmanın yeni Savaş Biçimlerine yeni
taktikler’le karşı koymada son derece ustaydı. Yaratıcılığıyla,
Savaşın sonucunu belirleyecek fırsatları değerlendirmeyi çok
iyi bilirdi.
Kısa süren
Hükümdarlığı, Avrupa be Asta Tarihi açısından önemli bir Dönüm
Noktası sayılır. Seferleri ve Bilimsel Araştırmalara merakı,
Coğrafya ve Doğa Tarihi gibi konulardaki Bilgilerin
gelişmesine katkıda bulunmuş, ayrıca Büyük Uygarlık
Merkezleri’nin geliştirdiği Bilgi Birikiminin ortak bir potada
kaynaşmasına zemin hazırlamıştır. Siyasal açıdan olmasa bile,
ekonomik ve kültürel açıdan Cebelitarık’tan Pencap’a uzanan,
Ticarete ve Toplumsal İlişkiler’e açık bir İmparatorluk
kurduğu ve ortak sayılabilecek bir Uygarlığa ve bir tür lingua
franca olarak Grek Koine Lehçesine dayalı yeni bir dünya
oluşturdu.
Ariston,
Sakız’lı
MÖ 200 ler
Grek Düşünürü..
Aristoteles Okulu
Öğrencilerindendi.
Roma’lı
Cicero, O’nun ve eserlerinin
sözünü eder. Eserlerinden hiçbir parça kalmadı. Kendisi
hakkında bütün bilinen Cicero’nun söylediler.
Kartacalı Düşünür. Fransızlar Herille
derler.
Stoacı Zenon’un Öğrencisi.
Aristotelesciliğe de
eğilimli.
Cicero, O’nun kendi adını taşıyan bir Okul kurduğunu
söyler.
Diogenes Laertius de O’nun Eserlerinin bir listesini
verirse de hiçbiri günümüze gelmedi.
Grek Düşünürü.. Fransızlar Clearque olarak
yazarlar.
Ünlü
Aristotelescilerdendir. Solon’ludur. Yazdığı pek
çok Eser’den günümüze ancak birkaç parça kalabildi.
-Dalkavukluk Üstüne, bir incelemesi
Kritolaos
MÖ 100 lü yıllar
Grek Düşünürü..
Aristotelesciydi.
Keos’lu Aristoteles’in Öğrencisi oldu ve O’nun
Ölümünden sonra Lykeon’un başına geçti.
Para cezasına çarptırılmış
olan Atinalılar’ın Haklarını korumak için Akademili
Karneades ve Stoacı Diogenes’le birlikte Atina
Elçileri olarak Roma’ya gitti.
Felsefe, MÖ 155. de Roma’ya
böylelikle girdi. Her 3 büyük düşünür de Roma’da söylevler ve
dersler verdiler. Ötekilerin olduğu gibi Kritolaos’un
derslerine de hemen bütün Romalılar’ın koştuğunu yazar
tarihler.
Yaşlı Cato, bunların
söylevlerinden kuşkulandı ve onları Roma’dan sürdürdü.
Diodoros,
Sur’lu
MÖ 100 lü yıllar
Grek Düşünürü..
Kritolaos’tan
sonra Aristoteles Okulu’na başkanlık etti. Stoacılıkla
Epikurosculuğu Aristoteles’le bağdaştırmaya çalıştı.
Andronikhos,Rodoslu
5.Saat
Grek Düşünürü..
Aristoteles’in
eserlerini sınıflandırmak ve yayımlamanla ünlüdür.
MÖ 60’larda yayınladığı
Aristoteles’in
eserlerinin hikayesi şöyle anlatılır:
‘Plutarkhos (45-125) ve Strabon’dan
gelen Öyküye göre, Theophrastos,
Aristoteles El
Yazmaları’nı Skepsisli Neleos’a teslim eder.
Onun Aileside bu Yazmaları Kitap Meraklısı Pergamon Kralları’ndan
korumak için bir Mahzen’de saklar. MÖ 100 lerde El Yazmaları
Atinalı Filozof Apellikon’a satılır; o da bunları
Atina’ya götürerek kötü bir biçimde çoğaltır. Roma
İmp.Sulla Atina’yı aldıktan sonra, MÖ 84’de yazmaları
Roma’ya götürür. Eserler bu kez de Dilbilgini Tyrannion,
sonra da Lykeion’un Son Yöneticisi Andronikhos
tarafından MÖ 60 larda çoğaltılır.
Bugünkü Yayımların temelini oluşturan
Andronikos Yazımına değin
Aristoteles’in bu
Metinleri Antikite’de bilinmiyordu. O zaman onun adıyla
bilinen Eserler de bugün yoktur.
Aristoteles’in bugüne
ulaşan etkisi bu Metinler üzerine kuruludur.
Eserleri:
Plotinos(205-279), O’nun Eserlerinden
örnekler vererek söz eder. Eserleri bu güne gelemedi. Uzun
süre O’nun sanılan bir kaç Eserin de O’nun olmadığı kesinleşti.
Latince Çeviriler:
Temel eserleri dışında Ruhbilim’le ilgili
Küçük Denemeleri (Parva Naturalia) Latince’ye çevrilmiş
ve De Sensu et sensibili (Duyum ve Duygu Üstüne), De
memoria et Reminiscentia (Bellek ve Anımsama Üstüne),
De Somniis (Düşler üstüne), De Divinatione per
Somnum (Düş Tabirleri üstüne), De Longitudine et
Brevitate Vitae (Hayatın uzunluğu ve kısalığı üstüne),
De Iuventate et Senectute (Gençlik ve İhtiyarlık Üstüne),
De Vita et Morte (Yaşam ve Ölüm Üstüne), De
Respiratione (Nefes Alma üstüne);
Yine Biyoloji üzerine yaptığı Denemeler de
Latince’ye çevrilmiş ve De Partibus Animalium (Canlıların
Bölümleri üstüne), De Motu Animalium (Canlıların
Hareketleri Üstüne), De Incessu Animalium (Canlıların
Yürümeleri Üstüne) adları altında yayınlandı.
Aristoteles’in Eserleri üstüne Grekçe
Şerhler de toplanarak 23 Cilt olarak Latince yayınlandı:
Supplementum Aristotelicum.
Bütün eserlerinin Toplu Basımları yapıldı.
1831 Berlin Bekker Basımı’nan bu yana
kabul edilmiş sırayla Aristoteles Külliyatı şöyle
sayılacaktır:
-Organion,
1.Kategoria (Kategoriler)
2.Peri hermenias (Yorum Üzerine)
3.Analytika protere (Ön Analikikler)
4.Analytika ustera (Son Aanalitikler
5.Topika (Sözdizmi üzerine)
6.Peri sophistikon elekhon (Sofistce
Çütütmeler üzerine) Peri geneseos kai frotas (Ortaça
Çıkma ve Yitip Gitme üzerine), Peri kosmou (Evren
üzerine, özgün sayılmaz)
-Physike,
-Meteorologika,
-Parva naturalia (Doğa üzerine küçük
yazılar)
1.Peri aisteseos (De sensu
et sensibilibus, Duyum üzerine),
2.Peri
menemes kai anameneseos (De memoria et reminiscentia,
Bellek ve Anılar Üzerine),
3.Peri hypnou kai egregorseos
(De sonmo, Uyku ve Uyanıklık üzerine),
4.Peri
enypnion (De somniis, Düşler üzerine),
5.Peri tes kata hypnon
mantikes (De divinatione persumnum, Uykuda Kehanet
üzerine)
6.Peri makrobiotetos kai
brakhubiotetos (De longitudie et brevitate vitae,
Uzun ve Kısa hayat üzerine),
7.Peri neotetos kai geros
(Gençlik ve Yaşlılık üzerine),
8.Peri zois kai tanatou (Hayat
ve Ölüm üzerine)
9.Peri
anapnoes (De respiratione, Soluk üzerine)
10.Peri pneumatos (Soluk
Üzerine),
-Peri ta zoa historiai (Historia
animalium, Canlılığın tarihi),
-Peri zoon morion (De
partibus animalium, canlıların Ögeleri),
-Peri zoon kineseos (De
incessu animalium, canlıların Hareketleri üzerine)
-Peri zoon geneseos (De
generatione animalium, canlıların Ortaya Çıkışı Üzerine),
-Ethika megala (Magna
Moralia, özgün değil)
-Ethika Nikomakheia (Nikomahkos’a
Etik),
-Ethika eudemenia (Mutluluk
Etiği)
Grek
Düşünürü.. Athenaion adıyla da anılır.
Aristotelesciliği
izlemiş, kent kent dolaşarak Filosofi Dersleri verdi.
Romalılar’ın Atina’yı ele
geçirişlerinde Yurttaşlarının oyu ile General seçildi ve
Romalılar’a karşı kahramanca direnerek bu uğurda öldü.
Ariston,
İskenderiye’li
5.Saat
Grek Düşünürü..
Aristotelesciydi..
Diogenes Laertius O’nun
sözünü eder.
Grek Düşünürü..
Aristotelesciydi.
Eusubios’dan öğrenildiğine göre, Eklektik bir
yapıdaydı. Bir Filosofi Tarihi yazdı. İmparator Augustus’in
Dostuydu.
Grek Düşünürü..
Aristotelesci.
Sicilya’lıydı.
Strabon’un Çağdaşıydı.
İmparator Augustus’e karşı Halkı ayaklanmaya çağırdıysa
da bağışlandı.
Grek Düşünürü..
Aristotelesciydi,
Platoncu Eğilimleri de vardı. Önce doğduğu yer olan
Midilli’de, sonra Atina’da Filosofi okuttu.
Cicero’da
Oğlunu O’nun Okuluna gönderdi ve O’nun Roma Yurttaşlığına
alınmasını sağladı. O’nun Rodos’ta Andronikos’un
Okulunu sürdürdüğünü söyleyenler de var. Plutarkhos da
O’nun çok ünlü olduğunu söyler, ama kehanetciliğinden başka
hakkında bilinenler pek az. Son yıllarında Metafizik
kurgulardan usanarak sadece ahlakla uğraştığı da bildiriliyor.
Eserleri:
Cicero, O’nun Düşler
Aracılığıyla Kehanet adlı bir eseri bulunduğunu yazar.
Nicolas b. Antipater,
Şam’lı
MÖ 5.Saat
Grek Düşünürü..
Antipater’in Oğluydu.
Fransızlar Nicolas de Dames olarak yazar.
Aristotelesci..
Roma’ya gitti ve orada meşhur oldu. Metafizik Terimini ilk kez
O’nun kullandığı söylenir. İyi bir Söylevci ve Oyun yazarıydı.
Eserlerinden kimi parçalar günümeze gelebildi.
Aristotetescilik:
Aristotelesin Görüşlerini
benimsemiş, yöntemlerini kullanmış, çeşitli zaman ve
kültürlerde oluşmuş felsefe Akımlaeı, Okulları bu adla anılır.
Temel çizgilerinde Grek Kültürü
içinde canlı kalan Aristotescilik, bütün Roma Dönemi’nde Doğu
Akdeniz’de sürmüş, Doğu Anadolu, Suriye ve Mısır’da İslam
Kültürü’ne katılmış; Hristiyan Ortaçağı’nda Kuzey Afrika ve
İspanya’dan Araplar yoluyla ve latin Etkilerin de katılmasıyla
İtalya, Fransa ve İngiltere’ye yayılmış, buradan da Yeniçağlarda
Almanya ve Kuzey Amerika’ya geçmiştir. Böylece Grek ve Latin
Kültürleri’nin yanısıra Arap, Fars, Türk ve Yahudi Düşünürler
eliyle ve hem Hristiyan hem de İslam Kültürleri içinde yoğrulup
zenginleşerek bugüne gelmiştir.
Grek Geleneği:
Aristoteles’in etkileri
Grek ve sonraki Bizans Düşüncesi içindeneredeyse kesintisiz
olarak sürmüş, 1400 lerden sonra ise Aristotelesciliğin
Ağırlık Noktası Batı’ya geçmiştir.
Aristotelescilik, Lykeon’da
300 yıla yakın bir süre canlı kaldı. Bir inanç sisteminden çok
bir eleştirel araştırma anlayışı olarak yaşadı.
Bu arada gelişen Helenistik
Filosofi içinde, çeşitli Okullar
Aristoteles’in
Görüşlerinin bazı bölümlerini benimsemişlerdir. Böylece,
Stoacılar, Formel mantık, Anlam Görüşü ve Doğa’ya verdikleri
önem açısından; Şüpheciler, şüphelerini kanıtlamak için
kullandıkları usavurma yöntemleri açısından Aristotelesci
sayılabilirler.
Bu etkiler,
Aristoteles’in
Platoncu Özellikler taşıtan (Bugüne kalmamış)
Kitaplarından kaynaklanır. MÖ 60 larda Andronikos
yarafından Kurumsal metinler’in çoğaltılması, yepyeni bir
etkinin kaynağını oluşturmuştur. Bu etki, hemen bütün
araştırma alanlarının başlangıcına
Aristoteles’in
Görüşlerini koyan, Bilgi edinmenin onu yorumlamaktan, ondan
yöntem çğrenmekten geçtiğini varsayan (1700 lerdeki
Aydınlanmaya değin sürecek olan) sonraki
Aristotelesciliğin
temelidir.
Müslüman Geleneği:
600 lerde Bizans ve sasani
implarının topraklarına giren Müslümanlar Doğu Anadolu ve
Suriye’deki (Edessa/Urfa ve Antiokheia/Antakya) kültür ve
Düşün Merkezlerini ele geöirdiler. Aristotelescilik
önceleri Süryani ve yahudi, sonradan Arap ve Türk Düşünürlerce
ele alınıp yorumlandı.
el-Kindi’nin
Aristotelesciliği genel çizgileriyle belirlemesinden sonra
el-Farabi derinlemesine yorumlar getirerek,
Aristoteles’in Mantık Görüşlerini işledi ve Felsefe ile
İslamın ilkeleri arasındaki ilişkiler üzerinde durdu.
İbnu Sina,
Aristoteles’in
Görüşlerini ve (Arapça’ya
Aristoteles’in teolojisi
olarak geçen) Plotinos’a değin geri giden bazı
metinleri temel alarak, son derece sistemli ve tutarlı bir
Felsefe geliştirdi. İbnu Rüşd ise Dinin, Halk için
basitleştirilmiş Felsefe’den başka bir şey olmaıdğı görüşünden
yola çıkarak
Aristoteles’e bağlı kalan, kendinden
önceki Grek ve Arap Düşünürlerinden yararlanan zengin bir
görüşler bütünü oluşturdu. Ruhun ölümsüzlüğü, Dünyanın
sonsuzluğu, Akılın bütün insan cinsi için birliğini savundu.
Latin ve Hristiyan Geleneği:
Aristoteles’in erken dönem
eserleri ile onun izlerini taşıyan Plotinos ve
Porphyrios’un Metinleri’nin etkileri Roma’da 300 lü
yıllara değin görülsede,
Aristotelesciliğin Latin
Kültürü içindeki ilk önemli temsilcisi Boethius
sayılır. Onun görüşlerine kendinden pek az özgün görüş
katabilen Boethius’dan sonra Aristotelescilik,
Aristoteles’in Kuramsal Metinleri Latince’de
bulunmadığından 1100 lü yıllara değin yüzeysel kaldı. 1100 ve
1200 lü yıllarda, İtalyan (özellikle Venedikli) Düşünürlerin
Bizans ile İspanyol (özellikle Toledolu) Düşünürler’in de
İslam ile ilişkisi sonucu, Aristoteles’in hemen bütün
eserlerinin ve bunların Yorumlarının Grekçe ve Arapça’dan
Latince’ye çevrilmesiyle
Aristotelescilik
yaygınlaştı.Önceleri yalnızca Mantık’la sınırlıyken, Fizik,
Kozmoloji, özellikle de Doğabilim alanlarında etkili oldu. Bu
yeni görüşler bir süre Hristiyan otoritelerce yasaklandıysa
da, etkileri genede yayıldı. Roger Bacon ve Albertus
Magnus’un çalışmalarından sonra Ortaçağ’ın Son Büyük
Düşünürü Aquinolu Tommaso’nun yaklaşımı
Aristoteles’e saygılı, ama dini inançlarla çeliştiği
noktalarda ondan ayrılan bir tutum oldu.
1200-1400 yıllar arasında
Aristotelescilik (Paris ve Oxford’da) dinsel çevrelerde
tepki uyandırdı. Yasaklandı. ‘Averroizm’ Aristotelesciliğie
atfedilerek dinsizlikle suçlandı. Ama Hristiyan Düşüncesi’nin
1300 lerdeki büyük adları Duns Scotus ve Ockham’lı
William, birçok bakımdan
Aristotelesci görüşlere bağlı
kaldılar.
Rönesans:
1400 lerden başlayarak Batı’nın
Kültür ve Düşün Merkezi haline gelen İtalya, aynı zamanda
Aristotelesciliğin çeşitli kollarının da buluşma yeri oldu.
İspanyol Yahudileri’nin ve Bizanslı Rumlar’ın katkılarının
yanısıra basım tekniklerinin gelişmesiyle (y.1475) ortaya
çıkan canlı ortam içinde
Aristoteless’in eserleri
yaygınlaştı. Padova, Bologna, Ferrara ve Venedik
Üniversiteleri Aristotelesciliğin Merkezleri haline geldiler.
yy.ın sonlarında
Aristoteles’in bugün bilinen hemen
bütün eserlerinin özgün metinleri Aldus Manutius
tarafından yayınlandı.
Bütün bu etkilerle
Aristotelescilik
bir yandan doruk noktasına ulaşırken bir yandan da, yapılan
yeni bilimsel çalışmalar sonrasında aşıldı. Fizik ve
Astronomi’de Gallileo ve Kopernik’in çalışmaları
Aristotelesci izler taşıdığı halde, Yeniçağ Bilimi,
Aydınlanma içimde,
Aristotelesciliği eleştirmeye ve
bulunan yeni yöntemlerle ondan uzaklaşmaya başladı.
Yeniçağ:
Aristotelesciliğin
Aydınlanma ile başlayarak etkisini yitirişi, Batı Düşüncesi’nin
Dinsel Etkiler’den kurtulması ve bilimsel laikliğin
yaygınlaşması ile paralellik gösterir.
Aristoteles’in
görüşlerine Hristiyanlık içinde çok temel bir yer verildiğinden
Avrupa Düşüncesi Din’den bağımsızlaştıkça
Aristotelescilik’te
zayıfladı.
Fizik ve Astronomi’de Newton’ın
Klasik Mekaniği
Aristotelesci Evren Görüşleri’nin
yerini alırken, Darwin’in temelini attığı Nedensel
Biyoloji Bilimleri, daha çok Ereksel olan
Aristotelesci
Doğabilimlerini aştı. 20.yy.ın başlarında bugün geçerli olan
biçimini Frege ve Russell’da bulan Simgesel (Matematiksel)
Mantık da
Aristoteles Mantığı’nın Eksikliklerinden yola
çıkarak, onun sisteminden üstün bir Sistem kurduğu savını
yaygınlaştırdı.
Günümüzde
Aristotelesciliğin
Dolaysız İzleyicisi olduğu söylenebilecek ve
Aristotelesci
olarak nitelenebilecek bir akım ya da Okul yoksa da, Çağdaş
Filosofi Eğitimi’nin ayrılmaz bir parçası olarak yerini
koruyan
Aristoteles’in Görüşlerinin etkileri birçok
kültür alanında sürmektedir.Dil ve ilgili alanlarda ‘kategori’,
‘özne-yüklem’, ‘Felsefe ve sanat’ta ‘biçim-içerik’,
Fizik’te ‘Enerji-madde’ ve çeşitli alanlarda da ‘potansiyel,
‘öz’,, ‘nicelik-Nitelik’, ‘İlişki’, ‘Neden’,
‘Cins-Tür’,’Genel-Tikel’, gibi canlılığını
koruyan birçok kacram ve kuramsal ayrım
Aristoteles’in
Düşünce Tarihi’ne katkısıdır.