Martin Heidegger
1889-1976
Alman Düşünürü..
Fenomenolist
Husserl’in Asistanı’ydı. Marburg Üniversitesi’nde
Profesör, daha sonra Rektör oldu. Varoluşçu. Teknoloji
Toplumu’nu eleştirdi. Dönem’inin Önemli Ontologları arasında
Yer alarak Avrupa Kültürü’nü etkiledi.
26 Eylül 1889’da Messkirch, Schwarzwald,
Almanya’da doğdu. 26 Mayıs 1976’da, Messkirsch’de öldü.
Gençliği Ve Eğitimi:
Bir Katolik Zangoç’un Oğlu’ydu. Küçük Yaş’ta
Din’e duyduğu İlgi, Lise’yi bitirince Rahip Adayı olarak
Cizvitler’e katılmasına Yol açtı. Freiburg Üniversitesi’nde
Katolik İlahiyatı ve Ortaçağ Hristiyan Filozofisi okudu. Daha
Ortaokul’dayken Filozofi’yle ilgilenmeye başladı, ‚Tasvirci’
Psikoloji Görüşler’iyle tanınan Franz Brentano’nun
Von der mannigfachen Bedeutung des Seienden nach
Aristoteles (1862; Aristoteles’te Varolanın Çeşitli
Anlamları Üzerine) Adlı eser’ini derinlemesine inceledi.
Brentano’nun Etkisi’yle Hayat’ı Boyunca ‚Olmak’
Fiili’nin Çeşitli Kullanım Biçimleri’nin ardında Temel bir
Anlam’ın yatma İhtimali üzerinde durdu. Yine
Brentano
Üzerine yaptığı bu Gençlik Çalışması’nın Etkisi’yle Antik Grek
Düşünürleri’ne, özellikle de Düşünce’nin Henüz Şiir, Filozofi
ve Bilim Biçimi’nde bölünmediği Presokratik Filozoflar’a
yöneldi.
Heidegger’in Filozofisi’nin
Sokrates’ten
çok Platon,
Aristoteles
ve Gnostikler’den
etkilendiği Açık’tır. 1927 de Danimarkalı Gizemci
Soeren Kierkegaard'ın Gizemci Düşünceleri’nden yararlanarak
Egzistansiyalizm Öğretisi’ni ortaya atmıştı.
Nietzsche,
Filozoflar’ın İlgisi’ni İnsan ve Tarih Bilimleri’ne yönelten
Wilhelm Dilthey ve Asistan’ı olduğu
Husserl’in
de Düşüncelerinin Oluşumunda Katkısı olduğu görülür.
Yudin ve R. Felsefe
Sözlüğü’nde şöyle derler:
‘Heidegger’e göre Varlığın Anlamı’nı
İnsan’ın önceden sezmesi için Pratik Bütün Amaçları’nı bir
yana atması, kendi Ölümlülüğünün ve Manevi Güçsüzlüğünün
Bilinci’ne ermesi gerekir. Ancak kendisini Sürekli olarak
Ölüm’le yüzyüze hisseden İnsan, Hayat’ın Her An’ının taşıdığı
Önemi ve Doluluğu anlayabilir ve Toplumsal Varlığın
Putlar’ından, yani Gayeler’den, İdealler’den, Bilimsel
Soyutlamalar’dan kurtulabilir. Heidegger’in Filosofisi
Kierkegaard’ın İrrasyonalist Eğilimleri’ni,
Dilthey’in
(ö.1911) Hayat Filosofisi’ni ve
Husserl’in(ö.1938)
Fenomoloji’sini sentezleştirir. Heidegger
Filosofisi, Bilim’e karşı Derin bir Kötümserlik ve Düşmanlık
Duygusu içerir.’
Heidegger Freiburg’da, sonradan
Kantçı
Okul’un Değer Filozofisi’ne Ağırlık veren Güneybatı Grubu’na
katılan Heinrich Rickert’in ve
Husserl’in
Öğrencisi oldu. 1914’de Doktora Tezi’ni hazırlarken
Husserl’in Fenomenoloji’sinden ve onun Filozofik Düzey’de
ele alınması gerektiğine inandığı İnsan’a Dair Temel Araştırma
Alanları’nda Psikoloji’nin Etkili olmasına Karşı verdiği
Mücadele’den etkilendi. Bu Yüzden de sonradan Kaygı, Düşünme,
Unutkanlık, Merak, Sıkıntı, İlgi ya da Korku’yla Karışık Saygı
Durumları üzerine yazdıkları ve söyledikleri Psikolojik
Anlamlar içermiyordu. Benzer Biçim’de İnsan, Toplumsallık ve
kendini Başkalarına göre Yönlendirme Konuları’nı Ele alışı da
Sosyoloji, Antropoloji ya da Siyaset Bilimi Kapsamı’nda
değildi. Heidegger’in Amacı Varlık Biçimleri’ni
açıklamaktı.
Başeseri:
Heidegger 1915 Kış Dönemi’nde Freiburg
Üniversitesi’nde Ders vermeye başladı ve 1200ler İngiliz
Fransisken Filozof’u Duns Scotus Konulu Çalışma’sıyla
Doçent oldu. Ama artık Meslektaş olduğu Eski Hocası
Husserl’in Fenomenolojisi’ni daha da geliştirmek için
kendisine Ayrı bir Yol çizerek 1927’de Sein und Zeit
ile Alman Filozofi Dünyası’nı şaşırttı. Neredeyse okunamayacak
kadar Zor ve Karmaşık bir Uslub’u olan Kitab’ın Önem’i hemen
anlaşıldı. Almanca konuşulan Ülkeler’in yanı sıra
Fenomenoloji Akımı’nın bilindiği Başka Yerler’de de
derinlikli ve Önemli bir Çalışma olarak değerlendirildi.
Fransa’da Jean Paul Sartre ve başka Varoluşçular
üzerinde Güçlü bir Etki bıraktı. Yazar’ının Bütün
İtirazlar’ına karşın Heidegger’in de Ateist
Varoluşçular’ın Önde Gelenler’inden sayılmasına Yol açtı. Buna
Karşılık İngilizce Konuşulan Ülkeler’de Eser’in Etkisi oldukça
Geç bir Tarih’te görülmeye başladı. Eser yayınlandığında 4
Yıldır Marburg’da Ordinaryüs Profesör’dü. Vu Görev’inden
istifa ederek 1928’de
Husserl’in Ardılı olarak
Freiburg’a döndü ve İlk Ders’i olarak sunduğu Metafizik
nedir?de en Temel Kabranlar’ından biri olan Hiçliği (das
Nichts) El’e aldı.
Son Yılları:
1930lar’ın Başları’nda Heidegger
Düşüncesi’nde Araştırmacılar’ın Kehre (Dönüş) Adıyla
andığı bir Gelişme oldu. Bazı Uzmanlar onun Sein und Zeit’ta
Ortaya attığı Sorun’dan uzaklaştığını İddia ettiler.
Heidegger bu İddialar’ı reddetti ve Gençliğinden beri Aynı
Temel Soru’yu sorduğunu İleri sürdü. Ama Sonraki Yıllar’ında
Soru’yu cevaplandırmakta daha İsteksiz olduğu ortaya çıktı.
Sein und Zeit’ın Temel Sorusu’nu cevaplamak için izlenecek
Yol’u göstermekten bile kaçındı.
Dönüş Dönemi’nde Kısa bir Süre için 3.Reich’ın
Kültür Politikası’nı desdekledi. Bu Önemli Tartışmalar’a Yol
açtı. Hitler’in (ö.1945)Kasım 1933’te İktidar’ı Ele
geçirmesinden önce de, Alman Üniversiteleri Ağır Baskılar
altındaydı. Üniversiteler’in ‚Ulusal Devrim’i desdeklemeleri,
Yahudi Araştırmacılar’dan ve Öğretiler’den (İzafiyet gibi)
arınmaları isteniyordu. Naziler’e Karşı olan Freiburg Rektörü
Protesto Amacı’yla İstifa edince Öğretim Üyeleri Oybirliği’yle
Heidegger’i Rektör seçtiler.
Heidegger’in ‚Alman Üniversitesi’nin
Kendisini Doğrulaması’ Adlı Açış Konuşması Naziliğin
Onaylanması olarak Kabul edildi. Öğrenciler’in Görevler’ini
Çalışma, Askerlik ve Bilimsel Hizmetler olarak ayırıyordu, ama
bu Ayrımı daha çok
Platon’un Otoriter Eğitim Politikası yansıtıyordu.
Konuşması ‚Heil Hitler!’ Sözcükleri’yle dğilse bile,
Platon’un
Devlet’inden aldığı, Yüce olan ne varsa hepsinin Tehlike’de
olduğu uyarısıyla sona eriyordu. Heidegger, Bilimsel
Uzmanlaşma’ya da Karşı çıktığı Konuşması’nda ‚var olmak nedir?’
Sorusunu yineliyor ve Kişi’nin kendisini ‚Şeyler’ (Seiendes;
das Sein’in Karşıtı) içinde yitirmesine karşı Uyarı’da
bulunuyordu. Bazı Başka Konuşmaları’nda ise açıkça Hitler’i
desdekledi. Bir Konuşması’nda ‚Führer ve yalnızca Führer
Almanya Gerçekliği’dir. Almanya’nın Bugünü ve Geleceği’dir,
Yasası’dır’ diyordu. Bununla birlikte Nazi Kültür
Politikası’na ve Filozofisine yenilmedi.
Heidegger
bir Ölçüde Baskı altında Nazi Partisi’ne katıldı ve Ayrılma
Çabası da göstermedi. Ama Parti’ylw ve Nazi Çevresi’yle
İlişkiler’i Hızla bozuldu. Daha 1934’ün Başı’nda Rektörlük’ten
istifa etti. II.Cihan Harbi’nden Sonra, Hitlerciliği
İnsanlığın yapısal bir Hastalığı’nın tarihsel patlayışı olarak
niteledi ve bu Zahir’den Kurtulma’nın Zaman alacağını söyledi.
Kasım 1944’te Üniversite, Dersler’ine Son verdi.
Hitler’i desdeklediği için Savaş Sonrası Görevinden
alındı (1945). 1945te de İşgal Kuvvetleri’nce resmen Öğretim
Görev’i alması yasaklandı. Hakkında Soruşturma açıldı, ama
1933-1944 Yılları’nda Hitler’i desdeklemesi Ciddi ve
Eylemli sayılmadı. Mesleki haklar’ını yitirmediyse de,
1959’da Emeklilik Yaş’ı gelene kadar Statüsü Tartışma Konusu
olarak kaldı. 1951-1958 Arası’ndaki Düzenli Seminerleri Etkili
oldu ve 1933-1934 Yılları’ndaki Tutum’u Uluslararası
Fenomenoloji hareketi içindeki Güçlü Konumu’nu sarsmadı.
Naziler’le İlişkileri Son Yıllar’da, özellikle Paris’te
yeniden Tartışma Konusu olduysa da Heidegger’in Henüz
Güvenilir ve Ayrıntılı bir Hayat Hikayesi bulunmadığından, bu
Tartışmalar daha çok Yorum Düzeyi’nde kaldı.
Varoluşçuluk Nedir?
Öğreti , İnsan’ın Kişisel Anlamı’nı
değerlendirmeye ve Yaşama Süresi’nce kendi Yolunu kendi
Seçmesi gerektiğini yasalaştırmaya çalıştığı için Tanrısız
bir Alan’da bile İdealizm’e Eğilimli olanlarca tutulmuş,
Dünya’ya yayılmıştır.
Kısa Süre’ce 2 Kamp’a ayrılmış ve
G. Marcel'in
(ö.1973) Önderliği’nde Tanrıcı Varoluşçuluk,
J.P.
Sartre Önderliği’nde Tanrısız Varoluşçuluk adını
Alarak Gelişme’ye başlamıştır.
Lev Chestov (ö.1938), Nicolas
Berdiaeff (ö.1948) , Karl Jaspers (ö.1969), gibi
Düşünürler bu Öğreti’yi (Tanrıcı Varoluşçuluk )
savundular.
Öğreti’ye göre Evren’de kendi Varlığını kendisi
yaratan Tek Varlık, İnsan’dır. İnsan’dan başka Bütün Varlıklar,
Varoluşlar’ından önce yapılmışlardır. Yani Ağaç Ağaçlığını
kendisi yapamaz ama İnsan İnsanlığını kendisi yapar. Ancak
İnsan’dır ki kendisini Nasıl yaparsa öylece Var olur,
Değerlerini kendi yaratır, Yolunu kendi seçer. İnsan yaşamaya
başlamadan önce Hayat yoktur, Hayat’a Anlam veren Yaşayan
İnsan’dır. Yeryüzü’nde İnsan’a Yol gösterecek, kendisinden
başka, hiç bir Şey yoktur. İnsan, kendi kendisini yarattığı
için, Özgür ve Sorumlu olmak Zorunda’dır. Bunaltı, bu
Sorumluluğu duymaktır. Ama bu Bunaltı İnsan’ı Eylem’den
ayırmaz, tersine Eylem’e zorlar..
Varoluşçuluk
görüldüğü gibi, Objektif Varlığı Beşerî Varlığa, Beşerî
Varlığı Kişisel Varlığa, Kişisel Varlığı da Kişisel Düşünce’ye
indirgemekte ve Zorunlu olarak İdealizm’e varmaktadır.
Bu
Fichte (ö.1814) gibi Subjektif bir İdealizm’dir.
Heidegger şöyle yazar:’ Bilim hiç de
Zorunlu değildir. Varoluş, Bilim’den kurtulmakla gerçekleşir.
Gelişmemiş bir Bilinçi Kaygı, Kuşku, Korku, Tedirginlik vb.
gibi İnsan Kişiliği’nin a priori Biçimleri’yle gelişir ve
İnsan’ın Subjektif Varlığını Meydana getirir. İnsan, Her An
Ölüm’le karşı karşıya olduğunu duymalıdır. Çünkü ancak
böylelikledir ki Bilim’den , Amaçlar’dan, İdealler’den vb. (O’nun
Değimiyle Varlığın Putları) dan kurtulur, Her Anı’nın
Değerini bilir’.
Heidegger'e göre 'Evren, ancak içinde
Beşerî Varlık bulunduğu oranda vardır.' Öyleyse İnsan’ın Dünya
Üstü’nde belirmesinden önce Dünya da yoktu. Kaldı ki bu Dünya,
Varoluşçuluğa göre, İnsan Türü’nün Varlığı’yla değil, Tek Tek
İnsanlar’ın Kişisel Düşüncesi’yle varlaşmaktadır. Bu Sonuç da
Varoluşçuluğu kaçınılmaz olarak Solipsizm’e götürür ve
'Kendimden başka hiç bir Şey yoktur' a vardırır. Nitekim
Varoluşçuluğa göre Evren, İnsan’a Karşı’dır, Mantıksal olarak
anlaşılmazdır ve Ölüm gibi Fizikötesi bir Anlaşmazlık’la Son
bulmaktadır.
Varoluşçuluğun Bunalım‚ı Sorumluluk
Duygusu olarak gösterir, bu Ölüm Korkusu’nun Sonucu’dur.
Kimilerine göre Bu Korku’ysa İnsan’ı ancak Kişisel
Çıkarları’nın ve Hayatının Eylemine itebilir, başkaca hiç bir
Olumlu Toplumsal ya da Bilimsel Eylem’e itemez.
Varoluşçuluk, her bakımdan Tipik bir İdealist Öğreti’dir,
denebilir mi?
Varoluşçuluğa göre İnsan kendisini nasıl
yaparsa öyle olur. Çiftçi ,Çiftçi olmak istediği için Çiftçi
olmuştur.
İnsan, Özgürlüğünü, Varoluşçu Anlam’da
kullanmaya kalkarsa Toplum’la çatışmaya girer. Nitekim
Varoluşçular da Toplum’a karşı çıkmakta ve Toplum’un Kişi’yi
Bireyselliğinden Yoksun kıldığını ileri sürmektedirler. Karşıt
Görüş ise İnsan’ı Toplumsal bir Varlık olarak tanımlar ve
Toplum’dan koparılırsa Ölüm Korkusu’yla titremeten başka
yapacağı hiç bir Şey kalmadığını söyler. Buna göre İnsan’ı
Toplum’dan ayırarak bir Başına Ele almak, onu, Metafizik
Anlayış’a Uygun olarak soyutlamaktır. Varoluşçuluk,
hangi bakımdan Ele alınırsa alınsın, Metafizik Alan’da Boy
gösteren bir Öğreti olmaktan kaçınamamaktadır.
Varoluşçuluğun Ayırıcı Niteliği, Kişisel Tedirginliği, bu
Tedirginliğin Nedenlerini çözümlemeye çalışacağı yerde,
Toplum’a Karşı çıkmaya yönelterek gidermek istemesidir. Bu
istekse, Toplumsal bir Anarşi doğurarak Kişisel Tedirginliğini
büsbütün artırtmaktan başka hiç bir Sonuç sağlamaz. Eleştirel
Bakış’ın Kanısı budur.
Eserleri:
-Die Kategorien und Bedeutungslehre
des Duns Scotus, (Duns Scotus’un Kategori ve
Anlam Öğretisi),
Doktora Tezi,
-Vom Wesen der Wahrheit, (Gerçeğin Özü), (Hakikat’in
neliği Üzerine),
-Über den Humanismus, (Hümanizm Üstüne),
-Wom Wessen des Grundes, (Temel Varlık
Üstüne),
-Was ist Metaphysik?, (Metafizik
Nedir?)
-Kant und das Problem der
Metaphysik, (Kant
ve Metafizik Sorunu),
-Der Satz vom Grund, (Temel Söz), (Temellendirme
İlkesi),
-Unterwegs zur Sprache, (Dil Yolunda),
-Nietzsche, 2
Cilt,
-Die Frage nach dem Ding, (Nesneler
üstüne Sorular),
-Kants These über das Sein,
(Kant’ın Varlık Tezi Üstüne),
-Die Technik und die Lehre, (Teknik ve
Öğreti),
-Einführung in the Metaphysik,
(Metafiziğe Giriş),
-Platons Lehre vom der Wahrheit,
(Palaton’un Hakikat Öğretisi),
-Holzwege,
(Orman Yolları),
-Erlaenterungen zur Hölderlins Dichtungen,
-Der Feldweg, (Tarla Yolu),
-Was Beisst Denken, (Düşünmek Ne
Demektir?)
-Vortraege und Aufsaetze, (Söylevler ve
Makaleler),
-Identitaet und Differenz, (Özdeşlik ve
Farklılık),
-Hebel der Hausfreund, (Aile dostu
Hebel),
-Glassenheit, (Dinginlik),
-Wegmerken, (Yol İşaretleri),
-Die Lehre vom Urteil im Psychologismus:Ein
kritisch-positiver Beitrag zur Logik,
(Psikolojizim’de Yargı Öğretisi:Mantığa Eleştirel-Olumlu Katkı),
-Vom Wesen des Grundes,
(Temellendirme’nin
Neliği Üstüne),
-Die Selbstbehauptung der deutschen
Universitaet,
(Alman
Üniversitesi’nin Kendisine Sahip Çıkışı),
-Hölderlin und das Wesen der Dichtung,
(Hölderlin ve Şiir’in Neliği),
-Erlauterungen zu Hölderlins Dichtung,
(Hölderlin’in Şiir’ine Açıklamalar),
-Brief über den ‚Humanismus’ ,
(Humanizm
Üzerine Mektup),
-Aus der Erfahrung des Denkens,
(Düşünme Deneyiminden),
-Was ist das-die Philosophie?,
(Nedir
bu Filozofi?),
-Zur Seinsfrage,
(Varlık
Sorunu Üstüne),
-Die Ursprung des Kunstwerkes,
(Sanat
Eseri’nin Kaynağı),
-Die Frage nach dem Ding: Zu Kants Lehre von
dem transzendentalen Grundsaetzen,
(Şey’i
Soran Soru: Kant’ın Aşkın Temel İlkeleri Öğretisi
Üzerine),
-Sein und Zeit, (Varlık ve Zaman),
En Ünlü Eseri,
Heidegger’e göre Sein und Zeit’in
Amacı, İnsan için Var Olma’nın Ne Anlam’a geldiğini ya da Var
Olma’nın Nasıl bir Şey olduğunu açıklamaktır. Bu, daha Temel
bir Soru’ya Yol açar: ‚Varlığın Anlam’ı nedir?’ Sorusu’nun
Anlam’ı nedir? Gündelik Hayat’ın ve dolayısıyla Doğa
Bilimleri’nin Deneysel Soruları’nın gerisinde hep bu Sorular
yatar ve Gündelik Hayat’la Çok İç içe olduklarından Genellikle
pek Dikkat’e alınmazlar. Belki de Heidegger’in üstlendiği
Görev Her İnsan’ın El’inden geldiğince kendini vererek bu
Sorular’ı sormasını sağlamaktır. Belirli bir Cevap verip
verememesi ise, İnsanlığın yaşadığı Bugünkü Bunalım içinde
İkincil Önem taşır.
Heidegger’e göre bu Bunalım Tek Yanlı
Teknolojik Gelişme’nin Neden olduğu Yabancılaşma’nın (Entfremdung)
ya da onun Düşüncesi’ne Yakın bir İfade’yle, ‚Son Derece
aykırılaşmış bir Varlık Biçimi’nin’ Sonucu’nda Batı
Düşüncesi’nin uğradığı Düşüş’ten (Verfall) kaynaklanır.
Bu Düşmüşlük ya da Aykırılaşmışlık, İnsan Varoluşu’nun
Kaçınılmaz bir Biçimi’dir. Yani Yani Varoluşsal ve Öznel bir
Mümkümlük’tür (Möglichkeit). Her Dönem ve her Birey
bundan Farklı Ölçüler’de ve Renkler’de Pay alır. Heidegger
sonraki Yazılar’ında bu Katı Bakış’ı biraz yumuşatır. ‚Varlığı
düşünerek’ ve böylece varlığa yeniden yakınlaşarak Kurtuluş’un
İhtimal’inden Söz eder. Bu Sürec’i de Doğu ya da Diğer Batı
Ülkeleri’ndeki İnsanlar’dan çok, Kara Avrupası’ndaki
İnsanlar’ın başlatacağını İleri sürer.
Sein und Zeit’ta Ortaya çıkan Zengin
Düşünceler, Was ist Metaphysik Adlı Kısa eser’indeki
Görüşleri’yle Bağlantılı olarak Daha İyi tartışılabilir. Bu
Eser’de das Nichts Kavram’ını El’e aldı.
Heidegger,
Husserl’den İnsan’ın
Varlık Biçimleri’ni ortaya çıkaran Yöntem’in Bilimsel
değil, Fenomenolojik olduğunu öğrenmişti. Bu Yöntem’i
izleyerek de Özne-Nesne İlişkisi’nin İkiliği ile Karşı
karşı’ya kaldı. Geleneksel Anlam’ıyla Bilen olarak İnsan’ın,
kendisine Karşı bir Çevre içinde bir Şey olduğunu İma eden bu
İlişki aşılmalıydı. Bilme’nin en Derin Biçim’i, phainesthai
(Gr. ‚kendini göstermek’, ya da ‚açığa çıkmak’) Sorunu’ydu.
Özne ile Nesne Arası’ndaki Ayrım da kendiliğinden ya da
Dolaysız değildi; aynı Bilimler’deki gibi sonradan ve ancak
Kavramlaştırma Yolu’yla oluşurdu.
‚Varlığı düşünerek’ Kurtuluş İmkanları’nı
yeniden değerlendirmek için Geidegger Dilbilim ve Yorumbilim
Yöntemleri’nden yararlandı. Kendi Almancası’nı, kendi
Grekçesi’ni ve kendine Özgü Etimolojisi’ni üretti. Örneğin ‚-olmak’
ile biten yaklaşık 100 Yeni Sözcük türetti. Onun Eserler’ini
okurken, Kilit Kelimeler’in Çoğu için Grekçe’ye dönülmesi,
bundan sonra da onun Özgür ve Çoğunlukla Özel (ama her zaman
İlginç) Yorum ve Etimolojisi’nin değerlendirilmesi gerekir.
Heidegger Sein und Zeit’ta
Kişi’nin Şeyler’den Ayrı, onların dışında durduğunu,
hiçbir zaman onlar tarafından Tam olarak özümsenmediğini; ama
yine Hiçbir Zaman onlardan Ayrı bir Şey olmadığını İleri sürer.
İnsan fırlatıldığı ve Ölen’e Kadar da fırlatılmış olmakla ya
da orada-olmak’la (Da-sein), Düşüş (Verfall)
içinde ve Şeyler’in içine Gömülme Noktası’nda bulunur. Sürekli
İleriye Yönelik’tir ya da Tasarım’dır. (Ent-wurf), ama
dönem dönem, hatta Genellikle Şeyler’in İçine Öyle gömülebilir
ki geçici olarak onlar tarafından özümsenir. İnsan artık özel
biri değildir ve bu Durum’da Heidegger’in das Man
(Adam) Adını verdiği Yapı ortaya çıkar. Bu Yapı, İnsan’ın
kendini Başkaları’na göre Yönlendirme Eğilimi’ni vurgulayan
Modern Sanayi Toplumu’nun Anglo-Amerikan Sosyolojisi’ndeki
Eleştirisi’ni Çağrıştırırsa da Heidegger’in
Fenomenolojik Eğretilemeleri Sosyal Bilimler’den çok, Ontoloji
Terimleri’ne Yer verir.Das Man’ın Özellikleri’nden biri
Gevezelik (Gerede), biri de Merak’tır (Neugier).
Gevezelik’le konuşan ya da Dinleyen’in konuşulan konu’yla
Kişisel ya da Yakın bir İlişkisi yoktur; bu da Yüzeyselliğe
Yol açar. Merak, Gerçek İlgi ya da Araştırma İsteği olmaksızın,
bir Oyalanma Biçimi, ‚Yeni’ ve ‚Değişik’ olana duyulan bir
Gereksinim’dir.
Korku ya da Kaygı (Angst) ise
Aykırılaşmamış Özgün Varlığın ya da Özgür olma Hali’nin (Frei-sein)
Mümkünlüğünü açığa çıkarır. İnsan’ın kendisini Seçme ve
kendisine Sahip çıkma Özgürlüğü’nün gerçekleşmesini sağlar.
Böylece İnsan Zaman’ı ve Varoluşu’nun Sonluluğu’nu kavrayarak,
kendi Ölümü’yle Karşı Karşıya gelmekle özgürleşir (das
Freisein für den Tod) ; kendi Ölüm’üne Hazır ve Ölüm’üyle
Sürekli Bağlantı içinde Var olur (Sein zum Tode). Kaygı,
var olan Herşey’in (Seiendes) Hiçlik ve Yokluk içinde
kaybolmasına, kendini Şeyler’den Ayrı , onların dışında
tutan İnsan’da Yuvasızlık, Yersizlik (Un-heimlichkeit,
Un-zu-hause) Duygusu’na Yol açar. İnsan ‚Hiçlik’ ile
Yüzyüze gelir; bütün Ortalama, Gündelik, sıradan Nitelikler
Yok olur ve bu Durum İnsan’a Özgün Varlığı’nı Bulma İmkanı
sunduğu için İyi’dir.
‚Berrak’ (nüchtern) Kaygı ve Ölüm’le
Yüzyüze Geliş Heidegger için öncelikle Yöntem
Açısı’ndan Önem taşır. Çünkü böylece Temeller açığa çıkar.
Açığa çıkan Yapılar arasında Neşeli Etkinlik İmkanı’da
vardır (.. bilen Neşe(die wissende Heiterkeit) Sonsuz’a
açılan Kapı’dır). Kaygı İnsan’a Varlık Yolu’nu açar. Ama bu,
Varlığın , Kaygı’nın Karanlık Yüzü’yle İlişkili olduğu
Anlam’ına gelmez. Varlık ‚Aydınlık’ ve ‚Neşeli’
olanla İlişkili’dir. Varlık Uyum’u çağırır; ‚Varlığı düşünmek’
insanın kendi (gerçek) Evine ulaşmasıdır. Her ne kadar
Öğrenciler’i genellikle Varlık ve Düşünme’nin Anlamı’yla
uğraşırsa da Heidegger’in İnsanlık Kültü’ne Karşı
olduğu ve Dikkatler’i daha Büyük bir Şey’e çekmek istediği
Açık’tır.
03.07.2004