Saint
Aurelius Augustinus
(Augustin)
354-430
Hristiyan
Düşünürü.. Patristik
Dönem’in en Meşhuru ve Önemlisi.
Putperest bir Baba’nın Oğlu olarak
Arius’un Ölümünden 18 yıl sonra Kuzey Afrika’da doğdu.
Önce Manişeist oldu, sonra Yeni-Platoncular’a
katıldı, sonunda Ambrosius tarafından Vaftiz edilerek
Hristiyanlığa girdi. Bu Din’in en Ateşli Savunucularından oldu.
Düşünce yapısı
Platoncu-Hristiyan’dır.
Hristiyanlığın en zor konularını Metafizik Düzey’de ve bu
anlayışla çözümleye çalıştı.
O’na göre Birliğe erişmek Tanrı’ya erişmek
demekti. Öyleyse Gerçek Din’le Gerçek Filosofi aynı şey’dir.
Böylece Augustinus, Düşüncesini Antikçağ Grek
Disiplini içinde geliştiriyor ve Mutluluk-Bilgelik
Yolu’yla Dini Filosofisini kurdu.
O’na göre Yaratma’nın Gaî Nedenini araştırmak boşunadır.
Tanrı istedi ve yarattı. İnsan bu Gerçek’le yetinmelidir. Olsa
olsa şunu sorabilir: Bu kadar Çeşitlilik neden?
Platon’un
(ö. Mö 347) da dediği gibi, ‘Parçalardaki bu çeşitlilik
bütündeki Birliğin Şartıdır’.
‘Düşünüyorum, öyleyse varım’ sözünü,
Descartes’den (ö.
1650) yüzyıllarca önce O söylemiştir. Hasımlarından şu
Karşılığı aldı: ‘Bin altın düşünüyorum, öyleyse bin Altınım
var’.
Arius’un
ölümünden sonra (336) da gittikçe güçlenerek sürüp giden
Ariüsçülüğü karşı Dogmatik Hristiyanlığın Savunusunu O
yaptı. ‘Bilen’i olmayınca Gerçek de olmaz’ gibi sezdiği Parlak
Düşünceleri İdealist açıdan kullandı.
O’na göre İnsan özce Kötü’dür ve ancak
Tanrı’nın Bağışı’yla kurtulabilir. İlk Günah’ı
Adem işlemiş ve bu Suçluluk İnsanlığa O’ndan geçmiştir.
İnsan bu Günah’tan kurtulabilmek için Katolik Kilisesi’nin
Aracılığını dilemelidir. Ruh Ölümsüz’dür, çünkü
Vucut’tan ayrı’dır. Vucut yok oluyorsa ondan ayrı olan
şey’in de onunla birlikte yokolacağı Düşüncesi Mantığa
aykırıdır. Tanrı’nın Bağışı, önceden
kararlaştırılmıştır. Daha açık bir değişle, kimi İnsanlar için
önceden seçilmişler, kimileri de seçilmemişlerdir. Bunun
nedenini ancak Tanrı bilir, sorulmaz. Ne var ki Tanrı ne
yaparsa en İyisini yapar. Ünlü sözüyle ‘İman’ın olmadığı yerde
ne Bilgi, ne de Kakikat vardır’.
Başlıca eserleri:
-Toplubasım, J.P. Mignet’in
Patrologiae cursus completus adlı 221 Ciltlik Kilise
Babaları Kolleksiyonu içinde 32-47.Ciltler’de yer alır.
Ayrıca Vinaya’da Corpus scriptorum
ecclesiasticorun Latinorum Dizisinde yayınlandı.
-Confessioners,
-De civitate Dei,
-De doctrina Christiana,
-De gratia et libero arbitrio,
-De immortoliate animae,
-De praedestinatione et gratia,
-De trinitate,
-De ver arelipne,
-Retractationes,
AUGUSTİNUSÇULUK
Saint
Augustinus’un Öğretisi.. O Hristiyan Filosofisi’ni
Platon
(ö. Mö 347) temeline oturtarak kuranlardan
biridir. Hristiyan Filosofisi’nin Patristik Dönemi’nde
sürüpgiden bütün Ortaçağ boyunca Hristiyan Teolojisi’nin
başlıca Kaynaklarından biri olmuştur. Temel Sorunlar’da
kendisinden sonra yetişen Skolastik Teologları da etkileyen
Augustinus ‘İnanç’ın bulunmadığı yerde hiç bir Bilgi
olamaz’ demekle Filosofi ve Bilimi Teoloji’yle aynılaştırma,
400 lü yıllardan 1300 lere kadar bütün Ortaçağ’a Egemen olmuş
ve Skolastiğin Avrupa Halkları Üstündeki Ezici baskısını
gerçekleştirmiştir.
Platon’u
Yeni-Platonculuk
açısından ve Gizemsel bir Eğilimle Hristiyanlığa aktaran
Augustinus, Hristiyanlığın Temel sayacağı bir Teoloji,
Dinsel bir Tarih Anlayışı ve bir Kurtuluş Kuramı geliştirdi.
Karşıtı Arius gibi O’nu da
Rasyonalist sayarlar., O’na göre Us Tanrı’yı kavrayıp
tanıyabilir, çünkü Us İnsanlar’a Tanrı tarafından
kendisini tanımaları için verilmiştir. Filosofi Din’le
Özdeş’tir, çünkü Gerçek Bilgelik Tanrı’yı tanımaktan
başka bir şey değildir. İnanç Us’tan önce gelir;
inanmak için anlamak gerekmez, tersine anlamak için inanılır
(La.Credo ut intelligam).
Tanrı, hiç bir yer’de olmadığı içindir ki her yer’de vardır ve
hiç bir şey olmadığı içindir ki her şey’dir. Evren, Tanrı’dan
çıkmış ya da O’nun tarafından biçimlendirilmiş değil, Tanrı
tarafından yaratılmıştır. Augustinus, bu noktada,
Platon’dan
ve dolayısıyla Grek Düşüncesi’nin Temel Anlayışından
ayrılmaktadır. Antikçağ Grekleri’nin ve bu arada
Platon’un
Temel Düşüncesine göre Tanrı bir Yaratıcı değil, bir
Biçimlendirici ve Yapıcı’dır. Madde de, Ruh
gibi, İlksiz’dir ve her Zaman vardır; Tanrı onu
biçimlendirmekle Dünya’yı bir Mimar gibi onarmıştır.
Augustinus, Antikçağ Grekler’in bu Temel Düşüncesi’ne Şiddetle
karşı çıkar ve Dünya’nın Madde’den değil, Yokluk
’tan
yaratılmış olduğunu ileri sürer. Augustinus’a göre
Tanrı, sadece Dünya’yı değil, Dünya’nın Gereçlerini de
yaratmıştır. Bu arada Zaman da Dünya’yla birlikte
yaratılmıştır, çünkü Tanrı Zamansız’dır ve O’nun için Önce
ve Sonra yoktur. Augustinus’a göre Zaman,
anımsayan ve geleceği bekleyen İnsan için Öznel bir Kavramdır,
bunun dışında Nesnel bir Gerçeklik olarak yoktur. ‘Düşünüyorum,
demek ki varım’, İnsan için tek Zaman işte bu Zaman’dır,
yani Hal’dir. Tek Bilgimiz de budur, düşündüğümüzü
bilmemizdir. Tanrı yarattı, çünkü yaratmak istemişti. İnsan
bundan ötesini bilemez. Ruh Maddi olmayan herşey’i
kapsayan, Madde’den farklı bir yapı’dır. Ruh’u Tanrı
yaratmıştır, Ölmezliği Akıllı Yaratılmış oluşundadır. Ruh,
Usuyla, gelmiş ve gelecek Gerçeği kavrar, Vucut’tan ayrı ve bu
Bilgisiyle Sonsuz olduğundan ötürü de Vucut’la beraber ölmez.
Gerçek, değişen Maddilik’te değil, değişmez
Ruhsallık’tadır.
Platon’un
da dediği gibi ‘Duyulur Dünya’nın çok üstünde Yetkin bir
Anlaşılır Dünya’ vardır. Duyulur Dünya, 6 nın Yetkin
bir Sayı olması nedeniyle 6 Gün’de yaratılmış ve henüz 60.000
Yaşına girmemiştir. Anlaşılır Dünya’ysa
ilksiz ve Sonsuz’dur. 3 ünden başka, Maddeci
saydığından ötürü, bütün Grek Düşünürlerini küçümseyen
Augustinus,
Platon’u
Gerçeği söyleyen tek Düşünür sayar.
Aristoteles, (ö. MÖ
322)
Platon’dan
aşağı ama öbür bütün Grekliler’den üstün’dür.
Plotinos
da Platon’u en iyi anlamış
Düşünür olarak 3.sırayı tutar.
Adem’in
Elma Hırsızlığı O’nun bütün Torunlarını, yani İnsan Soyunu
Ölüme Mahkum etmiştir. İnsanlık bu yüzden aşağılanmış ve
cezalandırılmıştır. İnsanlar’ın tümü bunu haketmişlerdir. Ne
var ki Tanrı bunların içinden kimilerini seçmekte ve
kurtarmaktadır. Bu seçim, Dünyadaki iyi Davranışlarından ötürü
de değildir. Seçim’in Nedeni bilinemez. Seçilmişler Tanrı
Kenti’nde Sonsuz ve Mutlu bir Hayat’a erişecektir.
Yeryüzü Kenti, Tanrı Kenti’nin bir
Parçasıdır. Bu yüzden de Devlet, Kilise’ye bağlı
olmalıdır.
Agustinusculuk
bütün bu Varsayımlarının dışında,
Pelagusculuk
la yaptığı Savaş ve Tartışmalarla okullaşmıştır. Bu
Tartışmalar, Hristiyanlığın hemen bütün Temel Sorunlarını
kapsamaktadır. Aynı çağ’da yaşayan
Pelagius İlk Günah Dogmasını tartışmalı bulur.
İnsanlar’ın kendi Çabalarıyla Erdem’e ulaşırlarsa Cennet’e
gitmeleri gerektiğini ileri sürer. Augustinus’sa
Kurtuluş’ta bunun hiç bir Etkisi olmadığını, İnsanlar’ı sadece
Tanrı’nın Bağışı’nın kurtarabileceğini
savunmuştu. Augustinus,
Pelagius’un Heretik sayılmasında başlıca Etkenler’den
biri olmuştur.
Bu Tartışma, Ortaçağ’ın
Skolastik Dönemi’nde de sürmüştür.
Duns Scotus
ve Fransiskenler Pelagusçu’durlar.
Saint
Thomas ve Dominikenler Augustinusçu’durlar.
Augustinus,
bundan başka, kendisinden 100 Yıl önce yaşamış bulunan
Arius’un Öğretisiyle de savaştı.
Hristiyan Teolojisi, günümüzde de, Augustinusçuluk’la
O’nun Temel Sorunlar’da bir uzantısı olan
Thomasçılığın
geniş çapta Egemenliği altındadır. Augustinus’un
özellikle, Yeryüzü Ülkesi ()
nın karşısına çıkardığı Tanrı Ülkesi
Tasarımı, Hristiyan Kilisesi’nin başlıca dayanağı olmuştur.