Gotthold Ephraim Lessing
1729-1781
Alman Düşünürü..Oyun Yazarı ve Eleştirmen.
22
Ocak 1729’da Kamenz, Yukarı Lausitz, Saksonya’da doğdu.
15 Şubat 1781’de Braunschweig de öldü.
Alman Tradejisi’nin
Babası. Estetik Düşüncesi’nin Gelişmesine Katkı’da
bulunarak Klasik Alman Edebiyatı’nun Doğum’unu hazırladı.
Filosofi ve Estetik Üzerine yazdı. Alman Tiyatrosu’nun Klasik
Tiyatro’yla Fransız Tiyatrosu’nun Etkisi’nden kurtulması için
Çaba gösterdi. İlk Önemli Alman Oyunları’nı Kaleme aldı.
Eleştirel Denemeleri’nin Alman Edebiyatı üzerinde Büyük Etkisi
oldu. Bu Denemeleri’yle Turuculuğa, Bağnazlığa ve İkiyüzlülüğe
karşı çıkarak, Dinsel ve Entellektüel bir Hoşgörü’yü,
Önyargısız bir Gerçek Arayışı’nı sürdürdü.
Eğitimi
ve İlk Tiyatro Eserleri:
Babası çok Saygın bir İlahiyatçı’ydı. Başpapazlığa kadar
yükselmiş olmasına Karşın, Kalabalık Ailesini geçindirmekte
Güçlük çekiyordu. Lessing 12 Yaşı’ndayken Meissen’de
Soylular’ın okuduğu Ünlü St.Afra Okulu’na girdi.Daha O Yaş’ya
tam bir Kitap Kurdu, Yetenekli ve Meraklı bir Öğrenci’ydi.
Grekçe, İbranice ve Latince’yi çok İyi öğrendi. Plautus
ve Terentius’un Oyunları’na duyduğu Hayranlık’la
Güldürüler yazmaya yöneldi.
1746
Sonbaharı’nda İlahiyat Öğrencisi olarak Leipzig Üniversitesi’ne
girdi. Ama Edebiyat, Filosofi ve Sanat’a daha çok İlgi
duyuyordu. O Günler’de Yetenekli ve Enerjik bir Tiyatro
Oyuncusu olan Caroline Neuber’in Çalışmaları’yla
Yeni bir Canlılık kazanan Leipzig’deki Tiyatro Dünyası,
Lessing’i büyüledi. Neuber de bu Genç Şair’le
ilgilendi ve 1748’de onun Der Junge Gelehrte Adlı
Güldürüsünü Başarı’yla Sahne’ye koydu. Oyun Kibirli, Yüzeysel
Gösteriş Düşkünü ve Alıngan bir Bilgin Üzerine yazılmış Hoş
bir Yergi’ydi. Lessing Aslında Kendi Kitap Düşkünlüğü’yle
Alay ediyordu. Leipzig’de 1747-1749 Arasında yazdığı
Güldürüleri’nde Bağnazlık, Önyargılı Davranma, Zor Beğenirlilik,
Servet Avcılığı, Çöpçatanlık, Daleverecilik, İkiyüzlülük,
Yozlaşmışlık ve Hoppalık gibi bir İnsan’a Özgü Zayıflıklar
üzerine Nükteli Yorumlar getirmişti. Bu Tür Zayıflılıklr’ı
olan Kişiler’in Karşısına ise, Anlayışlı, Fedakar, Duyarlı,
Yardımsever, içten, Aşkla Sadık ve Erdemli Erkekler’le
Kadınlar’ı koymuştu. Bu Güldürüler’inde, Geleneksel Oyun
Tipler’nden uzaklaşarak Karakterler’ini, Kim oldukları
kolaylıkla anlaşılabilen Kişiler arasından Seçme’ye başladı.
Lessing’in Leipzig’de Tiyatro ile uğraşmasını Hoş
karşılamayan Annesiyle Babası, 1748’in Başları’nda onu Eve
geri çağırdılar. Ama Lessing Tıp Öğrenimi görmek için
onların Onayını almayı başararak Leipzig’e döndü. Neuber’in
Topluluğu’ndan Bazı Kişiler’e Cömertçe Kefil olmuştu. Ama
kendisinin de Ağır Borçları vardı. Bu yüzden Sıkıntı’ya düştü.
Topluluk kapanınca, ödeyemediği Borçlar’ından dolayı
tutuklanmamak için Leipzig’den kaçtı. Aynı Yıl Berlin’e gitti.
Orada tanınmış bir Yayıncı olan Kuzen’i Mylius’un
Yardımı’yla bir Gazete’de İş bulabileceği’ni umuyordu. İzleyen
4 Yıl boyunca Çeşitli İşler’de çalıştı. Fransızca ve
İngilizce’den Tarih ve Filosofi Kitapları çevirdi. Bu arada,
Kitap Köşesini yönettiği Berlinische privilegierte Zeitung’da
çıkan Çarpıcı ve Nükteli Eleştirileriyle Adını duyurdu. Aynı
Dönem’de çıkarmaya başladığı Beitrage zur Historie und
Aufnahme des Theaters Adlı Dergi 1750’da Yayınına Son
verdi.
Oyun Yazarı ve Eleştirmen olarak Ününün Yayılması:
1751-52’de Wittenberg’de Tıp Öğrenimi’ni tamamladı. Daha
sonra Berlin’e dönerek Theatralische Bibliothek Adında
Yeni bir Dergi çıkarmaya başladı. Ama bu Dergi de 4 Sayı sonra
kapandı. Lessing 1753-55 arasında 6 Cilt halinde
basılan Eserler’inde, Leipzig’de yazdığı Güldürüler’in eb
Önemlileri’nden Başka, Alman Edebiyatı’ndaki İlk Büyük Orta
Sınıf Trajedisi olan Miss Sara Sampson’da alınmıştı.
Orta Sınıf Yazarları Edebiyat’taki Geleneksel Sınıf Ayrımı’nı
ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı. Bu Ayrım’a göre,
Kahramanlık ve Trajedi Temalarını Soylu Karakterler
canlandırır, Orta Sınıf’tan Karakterler ise yalnızca
Güldürüler’de Yer alırdı. Gerçekte Lessing bu Geleneği yıkmaya
çalışan İlk Alman Yazar değildi. Ama Miss Sara Sampson
Adlı Oyunuyla Onun, Alman Sahneleri’nde o Dönem’de gala
Egemenliğini sürdüren Klasik Fransız Tiyatro Anlayışı’ndan
Kopuşu gerçekleştirdiğini söylemek Mümkündür, denir.
Lessing’in bu Dönem’deki Yazıları’nın Tipik Örneği, Keskin
Uslubu ve Açık Seçik Mesajı ile Olağanüstü bir Eser sayılan
Rettungen’dur. 1754’de Aşırı Kibirli bir Bilgin olan
S.G.Lange’nin , Horatius’un Şiirler’inden yaptığı
Özensiz ve Kötü Çeviriler’e Karşı bir Cep Kitabı yazdı.Bu
Saldırı’nın Lange’nin Edebiyat’taki Saygınlığı’nı Yok
etmesinden sonra Lessing, Keskin Kalemi’yle Korku
uyandıran bir Yazar oldu. Filozof Moses Mendelssohn
ile Yazar ve Yayıncı C.F.Nikolai, Lessing’in
Berlin’deki önde gelen Arkadaşlarıydı. Onlarla Trajik Tiyatro’nun
Estetiği üzerine, gerçekten Çığır Açısı Nitelikte sayılan
Yazışmalar yaptı.Bunlar 1756-57 de yayınlandı.
Lessing , 1755-58 arasında Leipzig’de,
1758-60 arasında da Berlin’de yaşadı. Berlin’de Nikolai’nin
çıkardığı Briefe, die neueste Literatur betreffend (En
Yeni Edebiyat’a İlişkin Mektuplar) Adlı Dergi’ye Çağdaş
Edebiyat üzerine Denemeler yazdı. Bu Yazılar’ın Tümünde
Fransız Tiyatrosu’nu, özellikle de 1600ler Trajedi Yazarı
Pierre Corneille’in Eserleri’ni Örnek alan bir Tiyatro’yu
savunan Eleştirmen J.C.Gottsched’e Yönelik Amansız bir
Saldırı vardı. Lessing’e göre , Fransa’nın Saray
Kökenli Yapmacık Tiyatrosu Alman Ruhu’na Yabancı’ydı. Bunun
yerine, gerçek anlamda Ulusal, Halk’a Ait, Doğa’ya ve Gerçekliğe
Bağlılık Temeli üzerine Kurulu bir Tiyatro’yu savunuyodu.
Alman Oyun Yazarları’nı Shakespeare’yi Örnek almaya çağırdı.
Bu Yazılar’dan ’17.Literaturbrief’te kendi Kalem’e
aldığı ve henüz tamamlanmamış Faust Oyunu’ndan İlginç
bir Bölümü yayınladı. Eser’de Şeytan’la Anlaşma yapmış
olmasına Karşın, dinmek bilmeyen Araştırma İsteği Tanrı
Katında Kabul gören, ‘Kötülüğe kapılmamış bir Faust’
Tipi çizmişti. Böylelikle Genç Çağdaşı
Goethe’ye
ve Onun yazacağı Büyük Faust Oyununa giden Yolu açmış
oldu.
1759’da, Çoğu Toplumsal Eleştiri
Ağırlıklı, Ustaca yazılmış Bazı Masallar ve Masal Türü üzerine
bir Deneme yayınladı. Bu Deneme’de, Masal’ın Didaktik ve
Alegorik Yapısı’nı çözümleyerek, Tür’ün Özgül Yasaları’nı
ortaya koydu.
1760’da , Silezya Askeri Valisi General Tauentzien’in
Katibi olarak Breslau’ya gitti. Orada Kütüphaneler’de Filosofi
ve Estetik Konuları’nda çalıştı. Bu Çalışmalar’ı Sonucunda
Lao-koon:.. başlığını taşıyan Önemli İncelemesini yazdı.
Minna von Barnhelm’i de Breslau’da yazdı.
Lessing 1765’te Berlin’e dönünce, Kraliyet Kütüphanesi’nin
Müdürü olmak için Başvuru’da bulundu. Ama II.Friedrcih’in
Gözdesi olarak Saray’da yaşayan
Voltaire ile Tartışma’ya girince, Alman Yazarlar’a pek
Değer vermeyen Kral, Lessing’in Başvurusunu Geri
çevirdi. Lessing bunun üzerine, bazı Hamburglu
Tüccarlar’ın kurduğu, Özel Fonlar’la desdeklenen bir Ulusal
Tiyatro’da Danışman ve Eleştirmen olarak Çalışma Önerisini
Kabul etti. Ama bu Girişim 1 Yıl içinde İflas etti ve
Lessing Alman Ulusal Tiyatrosu’nun Kuruluş Zamanı’nın
henüz gelmediği Acı bir Biçimde çalışmış, Değerlendirmeler
yapmıştı. Bu Notlarını Tiyatro’nun Temel İlkleri’ni Ele alan
104 Tane Kısa Deneme Biçimine sokarak Hamburgische
Dramaturgie Adıyla yayınlandı.
Aristoteles’in Çok
Tartışmalı Ünlü Katharsis Kavramı’nı, Trajik Olaylar’a
Tanık Olanlar’ın yaşadıkları Gerilim’in hmen ardından gelen
Duygusal Rahatlama olarak yorumlanmıştı. Acıma ve Korku’nun
doğurduğu Duygular’ın Erdemli Eylemler’e dönüşerek İzleyici
üzerinde Ahlaksal bir Etki bırakması gerektiğini öne sürdü.
1768-1769 da Halle’li Prof
C.A.Klotz’un kendisini Beşenmiş ve Seçkinci Tavırlarına
Karşı çıkarak Briefe antiquarischen Inhalts Adlı
Kitabını yayınladı. Bu Tartışma’nın bir Başka ürünü de, Konu’yu
açık seçik ve çok yönlü ele aldığı Wie die Alten...
Esreridir.
Wolfenbüttel’deki Son Yılları:
Lessing, Mali bakımdan çok zor Durum’da bulunduğu için
1770’te Wolfenbüttel’deki bir Kütüphane’de çok az bir Maaşla
çalışmaya başladı. Orada Mutsuz ve Çalkantılı, ama Ürün
bakımından oldukça Verimli Yıllar geçirdi. O sıralarda ölen
Bible Eleştirmeni ve Bilgini H.S.Reimarus’un Yazıları’ndan,
oldukça Radikal Düşünceler içeren Bazı Parçaları Fragmente..
Adıyla yayınladı. Lessing Din Adamları’na Karşı Savaş açarak,
Önderler’i Hamburg Başrahibi J.M.Goeze ile Şiddetli
Tartışmalar’a girdi. Yazdığı Anti-Goeze
Adlı Keskin Polemik Yazısında Gerçeği Arayış’ın, Dinsel
Tutuculuğa sarılmakla elde edilecek Kesinlik’ten çok daha Değerli
olduğuna İlişkin İnancını Die getirdi.
Bu arada Sahne Eserleri yazmayı da
sürdürdü. 1772’de Emila...Adlı Trajedisi sahnelendi. Yoğun
ve Keskin bir Dille yazdığı Oyun’da, bir İtalyan Prensi’nin
Sarayı’nda geçen Vicdan Çatışması’nı Parlak bir Kurgu’yla Ele
alıyordu. 1779’da İambos’la yazılmış bir ‘Dramatik
Şiir’ olan Nathan der Weise’si yayınladı.
Son Eseri Die Erziehung des Menschengeschlechts,
oldu. Wolfenbüttel’deki Son 10 Yılında birçok Filosofik ve
Edebi Ürün verdi. Ama Hayatı , başka Yönler’den Sıkıntılar’la
Dolu’ydu. Sağlığı bozulmaya başlamıştı. Tekdüzelik’ten
kurtulmak için birkaç kez Gezi’ye çıkmıştı. Bunun dışında
yapayalnız yaşıyordu. Sonunda 1776’da, Dul bir Kadın olan ve
Uzun Süreden beri Arkadaşlık ettiği Eva König ile evlendi. Ama
Karısı 1778’de Tek Çocuklarını doğrururken öldü. Lessing
bundan sonra yine Yalnızlık ve Yoksulluğa gömüldü. Öldüğü
Zaman Belediye tarafından Yoksullar Mezarlığı’nda Toprağa
verildi.
**
‘Philotas
Trajedisi’ ile Fransız Klasizmi’ne karşı açtığı Savaş’ı
güçlendirdi. Gereksiz olan hiç bir Sözü söylememek İlke’sinden
Yol’a çıktı. Bu Eser’ini yazdığında 30 Yaş’ındaydı. 26
Yaş’ındayken yazdığı Miss Sara Sampton Adlı
Dram’ıyla Alman Edebiyatı’nda Çığır açtığı söyleniyordu. Bütün
Avrupa’yı etkileyen Corneille, Racine Beğeniler’ine
Karşı, eski Grek Trajedi Yazarları’nın Süssüz, Sade, doğrudan
Amac’a yönelen Yollar’ına sığınmıştı. Bir yandan da
Shakespeare'in Sağlamlığını, Evrenselliğini inceliyordu.
Genç Alman Yazarları içinde bunlardan daha Değerli bir
Öğretmen bulunamayacağını gördü. 7 Yıl Savaşları’yla, Para
Adamları’nın Egemenliği’ne doğru gelişen Alman Toplumu’nun
Yeni bir Düzen Gereği de, O’nu coşturan Nedenler’in Başı’nda
geliyordu.
Trajedi’nin yazıldığı
Yıl, Yakın Arkadaşı Kleist 7 Yıl Savaşları’nda aldığı
bir Yara’dan ölmüştü. Lessing, Kişi’nin Vatan’ı Uğruna
kendini Harcaması Erdem’ini, bu Ölüm’le değerlendirdi.
Kant 35 Yaş’ındaydı,
Goethe (ö.1832) 10 Yaş’ındaydı. Alman Edebiyatı
Kunduracı Ustası Hans Sachs'ın ( 1494-1576) ve
Martin Opitz'in ( 1539-1639) Mısraları’ndan başka bir
Değer tanımamıştı. Alman Tiyatrosu’nu, Fransız Örneğine Uygun
olarak Prof. Gottsched ( 1700-1766) düzenliyordu.
Lessing her şeyden önce, Güçlü bir Yönetici olan Prof.
Gottsched'in Beğenisi’yle savaşmak zorundaydı.
Büyük bir Ozan ve Oyun yazarı.. Lessing Aydınlanma
Felsefesi’ne Bağlı’ydı. İdealist bir Dünya Görüşü izlemekle
beraber Materyalist İzler de taşıyan Feodalite’yle savaştı,
Alman Halkı’nın Demokratik Gelişmesi için çalıştı.
Spinoza’nın (ö.1677) Gerçek Değerini de,
Goethe (ö.1832) ile birlikte ortaya koyan Lessing’dir.
‘İnsan
Soyunun Eğitimi’nde her Türlü Baskı’dan arınmış ve
Us’un Egemen olduğu bir Toplum Tasarımı ileri sürer. İlahi
Vahyi Us’la uzlaştırmaya çalışır.
Bilge Natan’da Bütün Dinler’in aynı Düzey’de
olduğunu ve birbirlerine yeğlenemeyeceklerini söyler. Dini
Çekişmeler’de Hoşgörü’yü öğütleyerek şöyle der: ‘Sultan
Salahaddin, Yahudi Bilgesi Nathan’a, Müslümanlık,
Hristiyanlık ve Yahudilik’ten hangisinin en Doğru Din olduğunu
sorar. Nathan da Sultan’a şu Öykü’yü anlatır:
Bir Aile’de Baba’dan Oğul’a kalan Değerli bir Yüzük varmış.
Oğullar’dan hangisine kalacağını Baba kararlaştırmış. Ne varki
3 Oğlu bulunan Baba, Oğullarını aynı derecede sevdiği için,
aynı Değer’de 2 Yüzük daha yaptırmış ve her Oğluna bir Yüzük
bırakmış.
Böylece bu Öykü ile Dinler’in Eşitliğini savunur.
Trajedi, bir Perdelik Tiyatro Oyunları’nın da İlki’dir. Bir
Grek Kralı’nın Savaş Çadırı’nda geçer. Oyuncuları 4 Kişi’dir.
Baş Kişi Philotas henüz Delikanlılık Çağı’na bile
erişmemiş, Büyücek bir Çocuk’tur. Lessing Tarih Dışı
bir Olay uydurmaktadır. Amacı, Gerçek Kahraman’ın, kendini
Çoğunluğun Yararına harcayan Kişi olduğunu ispatlamaktır.
Kişi, kendisini niçin Çoğunluğun Yararı’na harcar? Erdemli
olduğu için.. 6. Sahne’de, kendini harcamak için bir Kılıç
arayan Philotas'ın Ağzından da dinleriz:
'Kılıç
mı? Tanrım, Zavallı Ben, Zavallı Ben. Şimdi farkına varıyorum
ki Kılıcım yok benim. Beni Esir eden Asker hepsini Elimden
aldı. Kılıcımın Sapı Altın olmasaydı onu Bana bırakırdı belki.
Ah uğursuz Altın, Sen, her zaman böyle, Erdem’in Karşısına mı
çıkacaksın?'
Birbiriyle Savaş’a tutuşan iki Komşu Krallık vardır. Genç
Philotas, Savaş’a katılmak için Kral Babasına yalvarmış,
O’ndan Güçlükle İzin alabilmiştir. Katılacağı İlk Savaş’tır bu.
Kanı kaynamaktadır. Dayanamaz, Düşman’a bir an önce saldırayım
derken Esir edilir. Esir edilişiyle, Babasının bütün
Kazançlarını bir Kalemle silip süpürdüğünün Farkında’dır.
Babası, elbette, O’nun Geri getirilmesi karşılığında,
Savaş’tan da, kazandığı Topraklar’dan da vaz geçecektir.
Erdemli Philotas buna katlanabilecek bir Çocuk
değildir. Üstelik bir hayli utanmaktadır da:
'Aklımı
kaçıracağım. Ah, ne Talihsizlik.. Ne de Alaycı bir Yüzü vardı
beni At’tan düşüren o kocamış Asker’in. Bana Çocuk dedi.
Kral’ı da, Beni bir Çocuk, Hanım Evladı bir Çocuk olarak
düşünüyor her halde..'
Oysa kendisini Esir eden Kral’ın Oğlu da, kendi Babasına Esir
düşmüştür. Şimdi, Doğal Hukuk’un Trampa Kuralı, çok daha
kolaylaşmıştır. Ama Hayır.. Philotas buna da
katlanamayacaktır. Kendisi bir Trampa Konusu olmasayaydı,
Komşu Kral’ın Çocuğunu Esir eden Babası kim bilir ne Büyük
Kazançlar elde edecekti. Bundan başka, Utanç, o Kahredici
Utanç, yine Erdem’in arkasına gizlenmiş, ara sıra kendi
Varlığını duyurmaktadır:
'Tanrılar,
Esir oluşumun bütün Acı Sonuçlarını yok edebilirler. Yalnız
bir tanesini edemezler: Utancı.. Babam benim yüzümden bir şey
yitirmeyecek, öyle mi? Esir düşmüş Polytimet'in, eğer
Ben Esir olmasaydım, Babam sağlayacağı şeyler, küçümsenecek
şeyler midir? Şimdi benim Yüzümden bütün bunlar birer hiç
olacak...'
Öyleyse ne yapmalı?.. Philotas, Babasını Üstün etmek
için, kendini öldürecektir. Utancı da,
gizlendiği Yer’den, kendini Toplum’un Yararı’na harcamak
Erdem’ini güçlendirmektedir. Bu Sonuc’a varmak için bir Kılıç
gerekiyor. İşte burada Altın, Utancı görmemezliğe gelerek,
Erdem’in karşısına dikilmiştir. Onu Esir eden Düşman Askeri,
Sapı Altın olduğu için, Kılıcını Elinden almıştır. Philotas,
Komşu Kral’dan Kılıcının Geri verilmesini ister. Oysa Erdem
sadece Philotas'a Özgü değil ya, Kılıc’ı geri almak
için giden Düşman Başkomutanı Strato, şu Haber’le gelir:
'Kralım, Prens’i Esir eden Asker’e gittim. Senin Adına Kılıc’ı
geri istedim. Ama dinle bak, Asker ne Soylu bir Karşılık
verdi: Kral Kılıcı benden almasın, Ben bunu gene O’nun Uğruna
kullanacağım, dedi, ama belki de Sizin istediğiniz Kılıc’ın
Altın Sapı’dır.. Bunları söyledikten sonra, benim dur dememe
kalmadan, Güçlü Elleriyle Sapı büküp kırdı, küçümseyerek
Ayaklarımım önüne attı: İşte al, dedi, Altınınızdan bana ne..'
O
Kılıç olmazsa başka bir Kılıç da olabilir elbet. Önemli olan
bu değildir. Önemli olan, iki Kral Çocuğunu değiştirmek için
Babasına gönderilecek Haberci’nin kendisine biraz Vakit
kazandırmasıdır:
'Yemin
et bana Parmenio, Babamı 24 Saat oyalayacağına Yemin et..'
Parmenio Sözünü tutacaktır ama Yemin etmeye yanaşmaktadır:
'Yemin mi edeyim?.. Yemin etmek
için çok Yaşlı’yım ben..'
Philotas da O’na şu Kandırıcı Karşılığı vermektedir:
'Ama Ben de Yeminsiz inanmak için
çok Genc’im. Haydi Yemin et bana, ben sana Babamın üstüne
Yemin ettim, Sen de Oğlunun üstüne Yemin etmelisin.'
Philatos'un Erdemini Ün Tutkusu sağlar.
Parmenio'ya şöyle
teşekkür ediyor:
'Ne diyeyim Sana Parmenio, ne Ad
koyayım sana? Sen benim Gelecekteki Ünümün Yaratıcısı, Kaynağı
olacaksın.'
Philatos başka bir Kılıç’la kendini öldürerek Erdem
Sonucunu gerçekleştirmiştir. Kendini Çoğunluğun Yararı’na
harcamıştır. Oysa bunun ardında gizlenen bir ikinci Açı da,
Philotas'ın o Kahredici Utançı Yurduna dönemeyeceğini
Yurttaşlar’ının Yüzüne bakarak yaşayamayacağını, bir Gün
Babasının yerine oturarak Krallık edemeyeceğini belirtmektedir.
Trajedi kral Aridanus'un şu Sözleri ile biter:
'Ağla
Stato, Ben de ağlayayım. Oğlumu geri alacağım. Ama onu
çok Pahalı’ya alsam da karışma bana. Dereler gibi Kan’ı boşuna
akıttık, boşuna Ülkeler fethettik. İşte karşımızda, Zafer’i
bizden daha Üstün olan, bizim kazandıklarımızı yüklenmiş çekip
gidiyor. Gel, bana Oğlumu getir. O gelince Ben artık Kral
kalmak istemiyorum. Siz ey İnsanlar Krallık’tan bıkılmaz mı
sanırsınız..'
Eserleri:
-Die
Juden, (Yahudiler),
Us’un Yüceliğini övüyor, Gettolar’da yaşamak Zorunda bırakılan
Yahudiler’e Karşı Hoşgörü’yü savunuyordu.
-Miss
Sara Sampson,
Eser’i Kalem’e alırken George Lillo’nun The
London Merchant
(Londralı
Tüccar) Adlı Oyunu’ndan, Samuel Richardson’ın
Orta Sınıf Kadınlar’ın Erdemlerine Övgüler düzen Romanları’ndan
ve bir ölçüde de 1700ler’in Başları’nda yaşayan Fransız Oyun
Yazarı Pierre-Claude de La Chausee’nin Öncülüğü’nü
yaptığı Duygusal Acıklı Komedi (Comedie larmoyante)
Türü’nden esinlenmişti. Trajik bir Kader’in bütün Yükünü
Burjuva Karakterler’in taşıdığı İlk Alman Oyunu’ydu. İlk kez
1755 de Frankfurt an der Oder’de Başarı’yla sahnelendi.
-Briefe die Neuste Litteratur Bettrefend, (Çağdaş
Edebiyat Üstüne Mektuplar),
-Minna
von Barnhelm,
Goethe bu Oyun’u, Güncelliği ve Ulusal bir Önem taşıyan
Ana Teması (7 Yıl Savaşı’nda, Prusya ile Saksonya Arasındaki
Mücadele) Nedeniyle Övgü’yle karşıladı. Oyun’un Başkişileri
Prusyalı Binbaşı Tellheim ile Thüringenli Zarif bir
Genç Kız olan Minna idi. Erdemli bir İnsan olan
Subay’ın Aşırı Dürüstlüğü ve Onur Kuralları’nı Katı bir
Biçim’de yorumlaması, Minna ile İlişkisini Tehlike’ye
sokuyordu. Sevimli ve Canlı bir Kilişiği Minna bunun üzerine
Olaylar’ın Gidişine Müdahale ediyor, Kalbinin Sesini
dinleyerek Savaş’ın ve İşgal’in İlişkiler’ine getirdiği
Engeller’i Kararlı bir Biçimde alt ediyordu. Böylelikle
Vicdanı’yla Mutluluğun Gerekleri arasındaki Çelişki’yi de bir
Çözüm’e kavuşturuyordu. Oyun, Güçlü bir Biçim’de
canlandırılmış 2.Derecede Karekterler’le
desdeklenmişti.Lessing’in Usta Diyalogları Bugün bile
İzleyicisi’nin İlgisini ayakta tutabilecek Nitelikteki Canlı
Dramatik Yapı’yı daha da Zenginleştirmişti.
-Hamburgische
Dramaturgie, (Hamburg Dramatürjisi),
Corneille ve Voltaire’in Tiyatroları’nı Örnek
alan Trajediler’e Karşı çıkıyor, ama Çağdaş Fransız Yazarı
Denis Diderot’nun, Orta Sınıfı’nın Hayatına İlişkin
Betimlemelerindeki Gerçekçiliği övüyordu.
-Laokoon:oder
über die Grenzen der Malerei und Poesie,
(Laokon, Şiir ve Estetik Üstüne İncelemeleri),
Kitap’ta, Çağdaş’ı olan Sanat Tarihçisi Johann
Winckelmann’ın Helenistik Dönem’de yapılmış Ünlü ‚Laokoon’
Heykeli üzerine Yorumunu ele alarak, Resim ile Şiir’in
birbirinden Farklı İşlevlerini tanımlamaya çalıştı. Ona göre
Resim, Mekan içinde Yakınlığı gözetmek, dolayısıyla da Olaylar
Zincirindeki en Belirleyici, en Anlamlı Anı seçip işlemek
Zorunda’ydı. Şiir’in Görevi ise, bir Olay’ı Organik olarak ve
Zaman’ın Akışı içinde Ele almaktı. Dolayısıyla Şiir’in Özü
Betimleme’de değil, olanın, yani Hareket’in Sunuluşu’nda
yatıyordu.
-Emilia Calotti,
-Nathan
der Weise, (Bilge Nathan),
Teolojik ve Filosofik Nitelikli bu Didaktik Oyun, Ahlak
Derinliği’ni Komik Değinmeler’le birleştiren, Şiirsel Değeri
ve Dramatik Gerilimi Yüksek bir Eser’di. Oyunun Başkişisi
Bilge Natan (Lessing bunda Eski Dostu Moses
Mendelssohn’u anlatmıştı) Ahlak Temeleleri bakımından 3
Büyük Din’in Eşitliğini simgeliyordu. 3 Din’in Temsilcileri
olan Salahaddin Eyyubi, Hristiyan Templier
Şövalyesi ve Yahudi Nathan’dan, yalnızca Sonuncusu en
Yüce İnsan İdealine ulaşmaya Yakın’dı. Yalnızca O, kendini
tümüyle İnkar edebilecek Güç’teydi ve en Güçlüler’e bile
Gerçeği çekinmeden söyleyebilecek Güç’teydi ve en Güçlüler’e
bile Gerçeği çekinmeden söyleyebilecek Cesaret’i vardı. Oyunun
Kahramanlarının, sonunda Akraba olduklarını keşfetmeleri,
hepsinin Büyük İnsanlık Ailesinin Üyeleri olduğu Düşüncesini
vurguluyordu.
-Der Junge
Gelehrte, (Genç Bilgin), 1748 de sahnelendi.
-Daemon,
-Die alte Jungfer,
(Yaşlı Kız),
-Der Freigeist,
(Bağımsız Düşünür),
-Der Misogyn,
(Kadın Düşmanı),
-Rettungen, (Kurtarmalar),Kitap’ta
yer alan 4 Deneme’de, Haksız yere Hakaret’e uğrayan ve
Baskılar’la karşılaşan Johannes Cochlaeus ve
Gerolamo Cardano gibi Reform Dönemi’nin Bağımsız
Düşünürleri’ni Savunma’yı amaçlamıştı.
-Vade Mecum für
den Herrn Samuel Gotthold Lange,
(Bay
Samuel Gotthold Lange için Cep Kitabı),
-Brief-wechsel
über das Trauersppiel,
(Trajedi üzerine Mektuplaşma), Lessing’e göre Trajedi,
Ahlak Değerleri koymak yerine, İzleyici’nin Duygusal
Katılımı’nın Kanıtı olarak Hayranlık ve Acıma Duygusu
uyandırmalıydı.
-Briefe
antiquarischen Inhalts,
(Eski İçerikli Mektuplar),
-Wie die Alten den
Tod gebidet, (Eskiler’in Ölümü Nasıl Anladıkları Üzerine),
-Fragmente eines
Ungenanten,
(Adsız birinden Parçalar), Yayından sonra Yazarlık Hayatı’nın
belki de en Sert Tartışmasına girmek Zorunda kaldı. Hristiyan
İnancının Temel İlkelerini reddeden Reimarus’un Radikal
Tezlerine Karşı, daha Ortayolcu bir Tavır takındıysa da, Din
Bilginleri bu Yayınları Din’e Karşı Ciddi bir Saldırı olarak
değerlendirdiler.
-Anti-Goeze,
-Emila Galotti,
(Emila Galotti),
-Die Erziehung des
Menschengeschlechts, (İnsan Soyu’nun Eğitimi)
Lessing’in Zihninin Çalışmasını çok İyi yansıtan ve İnsan2ın
Yetkinliğe ulaşabileceğine İnancını Dile getiren bir
Deneme’ydi.. Dünya Dinleri Tarihi’nde gittikçe gelişen bir
Manevi Bilincib bulunduğuna ve bunun eninde sonunda Bütün
Doğmalar’ı ve Öğretiler’i aşarak, Evrensel Kardeşlik ve Manevi
Özgürlük Doruğuna varacağına inanmıştı.