MUHAMMEDU’L-EMİN

570-610

 

(Ref’edilen Kişilik)

 

 

MEDİNE’YE DOĞRU DOĞU’NUN İSTİKAMETİ

FECR’in TULU’U

 

-Fil Yılı,

-Baba Abdullah’ın Ölümü,

-Doğum,

-Süt anne ve Badiye,

-Anne Amine’nin Ölümü, Yetimlik,

-Dede Abdulmuttalib’le 8 Yıl,

-Amca Ebu Talib’in Dükkanı,

-Çocukluk Yılları,

-Gassani Ülkesi’nde Rahip Bahira,

-Ficar Harbleri,

-Hadice ile Kervan Ticareti,

-Ticaret Aanlayışı, Eminlik,

-Dul-Hanif bir Hanım’la İzdivaç,

-Kızları ve Yaşamayan Oğullar,

-Evlatlık Zeyd,

-Hılfu’l-Fudul’un İhyası,

-Kabe’nin Yeniden İnşası,

-Haceru’l-Esved Hakemliği,

-Arkadaşları,

-Hanifler,

-Hira’nın Çekimi,

 

  

Ebu’l-Kasım

Muhammed b.Abdullah b.Abdulmuttalib b.Haşim

              570’de Mekke’de doğdu. Hatemu’l-Enbiya, Ortaçağ Arap Devleti’nin Kurucusu, Hicri Takvim’le 12 R. Evvel Doğumgünü olarak kutlanır. Ölüm Günü’de Aynı’dır. 20 Nisan 571 12 R.Evvel’e Denk gelir.

             Mekke’nin Egemenliğini  Elinde tutan Kureyş Kabileleri’nden Haşimoğulları’na Bağlı Yoksul ama Saygın bir Aile’nin Oğlu’ydu. Babası Abdullah’ın Ölümü’nden sonra Dünya’ya geldi. Annesi Amine’yi de 6 Yaş’ındayken kaybetti. Sünnetli olarak ve 2 Omzu Arası’nda Peygamberlik Mührü taşıyarak doğdu. İran’da Sava Gölü Yere battı, Semave Vadisini Seller bastı. Kabe’deki Putlar yüzüstü Yere çöktü.

             Önceleri Haşimoğlları’nın Önderi ve Mekke Yönetimi’nin en Yetkili Kişiler’inden olan Büyükbabası Abdulmuttalib’in Yanı’nda büyüdü. Arap Gelenekleri uyarınca verildiği Sütannesi Halime’nin yanında birkaç Yıl Çöl’de yaşadı. Sütkardeşleriyle birlikte Geziye çıktığı bir sırada yanına gelen 2 Melek tarafından Göğsü açılarak Kalbi yıkanıp temizlendi.

             Abdulmuttalib’in Ölmesi üzerine 8 Yaş’ındayken Amcası Ebu Talib’in Korumasına girdi.                                Yaklaşık 29 Yaş’ında Ficar Savaşları olarak bilinen Kabile Çatışmaları’ndan ikisine katıldı. Mekkeli Zorbalarca Haklar’ı Elinden alınanların Koruması Amacıyla kurulan Hılfu’l-Fudul adlı Örgütü’nün Kurucuları arasında yer aldı.

 

 

Gassani Diyarı’nda bir Rahip

              Abdulmuttalib Fil Olayı’ndan 8 Yıl sonra Vefat etti. Ebu Talib, Rasulullah’ın Bakımını Dedesinden Sonra üstlendi.

             Ebu Talib Şam’a gitmek istediğinde Rasulullah ondan ayrılmak istememiş, O da Onu kıramayarak Beraberinde götürmüştü. O sırada 9 Yaş’ındaydı. Kafile, Şam Yakınları’nda Busra’da konakladı. Orada Bahira Adında Manastır’da kalan bir Rahip vardı. Hristiyanlığı İyi biliyordu. Bu Manastır’da, Sürekli olarak Hristiyanlık Bilgisi’ne Sahip bir Rahip bulunagelmiş ve O  Manastır’da birbirlerinden Miras aldıkları bir Kitapları olmuştu. Bahira, onları görünce, onlara bol Yemek İkram etti. Çünkü Rasulullah’ın içinde bulunduğu Topluluğu bir Bulut’un gölgelendirdiğini görmüştü. Kafile, onun bulunduğu Manastır’a Yakın bir Yer’de bulunan bir Ağac’ın Gölgesi’nde konakladı. Bahire, Ağac’a baktı. Ağac’ın Dalları’nın Peygamber’i gölgeleyecek Şekilde eğilip yayılmış olduklarını gördü. Bahira, Peygamber’e çok Dikkatli bir Şekilde bakmaya, onun Nitelikleri olarak bildiği Şeyleri Beden’inde aramaya başladı.

             Kafile Halkı Yemekler’ini bitirip dağılınca Bahira Rasulullah’e uyurken ve uyanıkken bazı Durumlar’ından sordu. Bunların, kendisinin de bildiği Sıfatlar’ına Uygun düştüklerini gördü. Daha sonra, iki Omuz’u Arasındaki Peygamberlik Mührü’ne baktı. Arkasından Bahira, Amcası Ebu Talib’e:’’Bu Çocuk senin neyin oluyor?’ diye sordu. Ebu Talib:’Oğlum’dur’ dedi. Bahira:’Hayır, bunun Babasının Hayat’ta olmaması gerekir’ deyince, Ebu Talib:’O, benim Kardeş’imin Oğlu’dur. Babası, Annesi kendisine henüz Hamile iken ölmüştü’ dedi. Bunun üzerine Bahira, ona şöyle dedi:’’Evet, Doğru söyledin. Sen bunu alıp kendi Ülkesine dön ve onu Yahudiler’den koru. Allah’a Yemin ederim, eğer Onlar da benim onun Hakkında bilip gördüklerimi bilecek olurlarsa, kesinlikle ona bir Kötülük yapacaklardır. Onun çok büyük bir Şanı olacaktır.’

             Bunun üzerine Amcası, Peygamber’i alıp Mekke’ye getirdi.

             Denildiğine göre, Bahira, Ebu Talib’e, Mekke’ye Geri dönmesini söyleyip onları Bizanslılar’dan korkutmakta iken, oraya 7 Bizanslı yaklaştı. Bahira onlara sordu:

             -Siz niye geldiniz?’

             -Bu Son Peygamber’in bu sıralarda çıkması gerekir. Herkes bir Yolu tuttu. Biz de senin bulunduğun bu Yola gönderildik.’

             -Ne dersiniz, Allah bir Şeyi yapmak isteyecek olursa, İnsanlar’dan herhangi biri onu önleyebilir mi?’

             -Hayır, dediler. Bahira’ya uyup onun yanında İkamet etmeye başladılar.

 

 

Çocukluk Günleri’nden

 

Şöyle anlatırlar: ’Cahiliye Dönemi İnsanlar’ın yaptıklarını yapmak içimden yalnız 2 defa geçti. Bunların her ikisinde de Allah, benimle bu yapmak istediğim işin arasına giriyordu. Ondan sonra da Allah, beni Risalet’iyle şereflendirinceye kadar, bir daha böyle bir şey yapmak geçmedi içimden. Mekke Tepelikleri’nde benimle birlikte Koyun otlatan bir Genc’e, Gece’nin birinde dedim ki:’Benim Koyunlar’ıma Göz kulak olsan da, Mekke’ye girip Gençler’in oyalandıkları gibi Ben de oyalansam?’ O da bana:’Olur, yaparım’ dedi. Ben de çıktım ve Mekke’nin Girişi’ndeki İlk Ev’e geldiğimde bir Çalgı Sesi duydum. ‘Bu nedir?’ diye sordum. ‘Filan Erkek, filan Kız ile evleniyor’ dediler. Çalgıları dinlemek üzere oturdum. Yüce Allah Kulaklar’ıma bir Ağırlık verdi ve uyuya kaldım. Ancak Güneş’in Sıcağı’yla uyandım. Sonra da Arkadaş’ımın Yanına vardım. Ne yaptığımı sordu. Ben de Ona anlattım. Daha sonraları ona başka bir Gece yine benzeri birşey söyledim ve Mekke’ye gittim. İlk Gece Başıma gelen Durumu yine yaşadım. Ondan sonra da hiçbir Zaman bir Kötülük yapmak içimden geçmedi.’

 

 

Ficar Harbleri

 

             14 Yaş’ında bir Delikanlı iken Muhammed ibnu Abdullah kendi Kabilesi Kureyş ve Kinane ve Kays Aylan Kabileleri arasında el-Ficcar (584) Savaşı’nda yer aldı. Kureyş’in Düşmanları Bütün Araplar tarafından Ortak Kutsal Aylar ya da Haram Vakti denilen, Savaş’ın yapılmaması gereken Günler’de Yasağı çiğnedikleri için Savaş ‘Hürmetsizlik’ Savaşı Adını aldı. Diğer bütün Savaşlar’ın tersine bu Savaş’ta Kahramanlık Şiirleri yazılmadı, fakat Bütün Arapları bu Savaşlar’ın Faydasızlığına inandırdı. Her taraftan Kan Akıtma’nın durdurulmasını isteyen Sesler yükseliyordu. Bu Sesler, Kabile Hakimiyeti’ni reddedecek ve İslam’ın Sancağı Altında bütün Arapları birleştirecek bir Çağrı’yı gerçekleştirmek üzere Peygamberi karşılamaya Ortam hazırlıyordu.

 

Bibliyografya:

                                                          -*Siret Ansiklopedisi, Hz.Muhammed s.[1]

 

 

Kervan Ticareti

 Ebu Talib’in Düzenlediği bir Ticaret Kervanı ile Suriye’ye gitti. Mekke’deki Dükkanı’nda Amcasına Yardım etti. Bir Süre Çobanlık yaptı. Ticaret Kervanları ile Çeşitli Yolculuklar yaparak Yemen ve Bahreyn gibi Ülkeleri gördü. Ticaret’te Doğruluğu’yla tanındığı için Mekkelilerce es-Sadık ve el-Emin Adlarıyla anıldı.

 

             Esed Kabilesi’nden Zengin bir Dul olan Hatice’nin Ticaret Kervanları’nı yönetti. Yaklaşık 595’te 40 (belki 28) Yaş’ında olan Hatice’nin Evlenme Teklifini Kabul etti. Bu Evlilikt’en Küçük Yaş’ta ölen oğlu Kasım, Kızları Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma Dünyaya geldi. Fatıma dışındakiler kendisinden önce Vefat ettiler. Hatice’nin Vefat’ına kadar başka bir Evlilik yapması. Hatice ile Evlilik sonrası artık Varlıklı biri Haline geldi.

             25 Yaş’ındayken Hadice binti Huveylid b.Esed b.Abd el-Uzza b.Kusay’i nikahladı. Hatice o sırada 40 Yaşında’ydı.Olay şöyle gelişti:

             Hatice, Büyük bir Şeref ve Mal’a Sahip Ticaret yapan bir Kadın’dı. Mal’ıyla İnsanları Ücret’le yanında çalıştırır, onlarla Belirli bir Pay üzerinde anlaşarak Ortaklık yapardı. Kureyş de Genellikle Ticaret’le uğraşırdı. Rasulullah’ın Doğru Sözlü son derece Güvenilir ve Güzel bir Ahlak’a Sahip olduğu Haberini alınca, ona Haber göndererek, Şam’a Ticaret etmek üzere Mal’ıyla Birlikte ve Kölesi Meysere Eşliğinde gitmesi teklifinde bulundu ve başkasına verdiğinden daha fazla bir Hisse’yi ona vereceğini söyledi. Rasulullah bu Teklifi Kabul etti ve Meysere ile birlikte Şam’a  varıncaya kadar Yolculuklar’ını sürdürdüler. Rasulullah, bir Rahib’in Manastırı Yakınları’ndaki bir Ağac’ın Gölgesi’nde oturdu. Rahip Kafasını dışarı çıkarıp Meysere’ye:’Bu kim?’ diye sordu. Meysere:’Bu bir Kureyşli’dir’ diye Cevap verdi. Bunun üzerine Rahip şöyle dedi:’Bu Ağac’ın altına Peygamber olmayan bir Kimse oturmamıştır.’

             Daha sonra Rasulullah Mallar’ını sattı, alacağını da alıp geri döndü. Öğle Sıcağı bastırdığında, Meysere, Peygamber’in Devesi üzerinde olduğu halde 2 Melek tarafından Güneş’in Gölgesi’nden korunduğunu görüyordu. Mekke’ye geldiklerinde, Hatice çok Büyük bir Kar sağladığını gördü. Meysere’de ona, Rahib’in söylediklerinden ve 2 Meleğin onu gölgelendirmesinden Söz etti.

 

 

Hatice

 

             Hatice  Allah’ın kendisine verdiği Şeref ve Haysiyet’le birlikte Kararlı, Akıllı ve Şerefli’ydi. Rasulullah’a Haber göndererek Kendine iyi bak, kendisiyle Evlenme Teklifi’nde bulundu. Kureyş’in Nesep İtibari’yle en Soylu Kadını, en Zenginleri ve en Şereflileri idi. Onun tüm Kabile Halkı da, Elller’ine öyle Bir İmkan geçtiği taktirde, onunla evlenmeye Can atarlardı. Rasulullah’a Haber gönderince, O da Durumu Amcalar’ına söyledi. Onunla birlikte Hamza b.Abdulmuttalib, Ebu Talib ve Diğer Amcaları gitti. Huveylid b. Esedin Evi’ne vardılar ve Haticeyi istediler.

             Hadice’yi evlendirenin Amcası Amr b.Esed olduğu da söylenir. Buna göre Babası Huveylid Ficar Savaşı’ndan önce Vefat etmiştir. Vaqidi’nin Görüşü budur. Hatice ile Rasulullah arasında Aracılık Görevini Ya’la b.Münye’nin Bacısı Nefise binti Münye yapar. Nefise Mekke’nin Fethi’nde Müslüman oldu. Rasulullah ona İyilik ve İkram’da bulundu.

             Haticenin o Sıralardaki Evi der ibnu’l-Esir, Bugün kendisinin Ad’ıyla bilinen Ev’dir. Muaviye Onu Satın alıp Namaz kılınan Mescid Haline getirecektir.

             Rasulullah onunla evlendi. İbrahim hariç Bütün Çocukları ondan oldu:

             Zeyneb,

             Rukiyye

             Ümm Külsüm,

             Kasım,İslam’dan önce öldü.

             Abdullah, (Tayyib,Tahir)

             Abdullah, İslam’dan sonra doğmuş ve Tayyib ile Tahir diye Bilinen de Odur, denilir.Veya bu ikisi İslam’dan önce ölen Çocuklarıdır.

 

Hılfu’l-Fudul

              İbnu’l-İshaq’ın dediğine göre, Cürhüm ve Katura Kabileleri’nden birkaç kişi (Fudayl b.el-Haris el-Cürhumî, Fudayl b.Veda’a el-Katurî, Mufaddal b.Fedale el-Cürhümi) bir araya gelip, Mekke Vadisi’nde hiçbir Zalim’i barındırmamak üzere sözleştiler ve şöyle dediler:’Allah, bu Belde’nin Hakkını çok Büyük gördüğünden başka türlü olamaz. ‘ Amr b.Avf el-Cürhümî şu Şiiri okur:

             ‘Fudul yeminleşip sözleştiler,

             Mekke’de Zalim kalmayacak dediler.

             Bu iş üzerine anlaştılar, Teminat verdiler,

             Bu nedenle, aralarında ‘Himayede ‘ olan da, İyilik gören de Esenlik’tedir.’

             Daha sonra bu durum Tarih’e karıştı ve Qureyş bundan yalnızca söz eder oldu.   Daha sonraları, Qureyş’in bir Takım Kabileleri Tekrar aynı Anlaşma’ya Yürürlük kazandırmaya Çağrı’da bulundu ve Şeref’i ve Yaş’ı dolayısıyla Abdullah b.Cud’an’ın Evi’nde sözleştiler. Bu Toplantı’ya, Haşim Oğulları, Muttalib Oğulları, Esed b.Abdi’i-Uzza Oğulları, Zühre b.Kilab Oğulları ile Teym b.Mürre Oğulları da katılmıştı. Bunlar şu Hususlar üzerinde anlaşıp akidleştiler:

             ‘Mekke’de ister Yerli Halkı’ndan isterse Yabancılar’dan olsun karşılaştıkları her bir Mazlum’un Mutlaka yanında yer alacak, Hakk’ı kendisine Geri verilinceye kadar onunla Birlikte olacaklardı.’

             Qureyş, bu Antlaşma’ya ‘Hılfu’l-Fudul’ Adını verdiler. Bu Antlaşma’da Rasulullah de bulunmuştu. Peygamberlik Dönemi’nde bu Olayı anarken şöyle diyecektir:

             ‘-Amcalar’ımla birlikte Abdullah b.Cud’an’ın Evi’nde öyle bir Antlaşma’ya Şahid oldum ki, onu Kırmızı Tüylü Develer’e bile değişmem. İslam geldikten sonra da bu Antlaşma’nın Gereğini yerine getirmek üzere çağrılacak olursam, Kesinlikle yerine getiririm.’

             İbnu’l-İshaq’ın anlattığına göre , Muhammed b.İbrahim b.el-Haris et-Teymi şöyle anlatır: ’Hüseyin b.Ali b.Ebi Talib ile Velid b.Utbe b.Ebi Sügyan arasında bir Mal ile ilgili olarak bir Anlaşmazlık olmuştu. Velid de o sıralarda Amcası Muaviye tarafından Medine Emiri olarak Görev yapmaktaydı. El’indeki Otorite dolayısıyla Velid, bu İşi savsaklamaya koyuldu. Bunun üzerine Hüseyin şöyle dedi:’Allah’a Yemin ederim ki, ya bana Hakkımı verirsin, yahut Kılıcımı alarak Rasulullah’ın Mescidi’nde dikilir, Hılfu’l-Fudul’un Gereğinin yerine getirilmesi Çağrısında bulunurum.’ Abdullah b.Zübeyr’de orada Hazır bulunuyordu. Bunu Duyunca şöyle dedi:

             -Ben de Allah’a Yemin ederim ki, Eğer bu Anlaşma’yı İleri sürerek Çağrı’da bulunursa, onun Çağrısı’nı Kabul ederim. Ta ki Hakk’ı kendisine verilinceye kadar, ya da Bizler bunun için ölünceye kadar.’

             el-Misver b.Mahreme ez-Zühri de, Abdurrahman b.Osman b.Abdullah et-Teymi’de benzer Şeyler söylediler. Velid , Durum’dan haberdar olunca, Hüseyin’i Razı ederek Hakkını verdi.

 

Qa’be’nin İnşası

              Rasulullah 35 Yaş’ındayken Qureyş, Qa’be’yi İnşaat için yıktı. Qa’be, bir Adam Boyu’ndan biraz Yüksek’ti, İri Taşlar’la dizilmişti. Onlarsa  yükseltmek ve bir Çatı eklemek istiyorlardı. Çünkü Qureyş’ten olan ve olmayan bazı Kimseler, Qa’be’nin içindeki Değerli Eşyalar’ı çalmıştı. Çalınan bu Eşyalar arasında Geyikler de vardı. Bu Geyikler ise, Qa’be’nin içerisinde Yer alan bir Kuyu’da bulunuyorlardı.

             Qa’be’deki bu 2 Geyik’in Hikayesi şöyleydi: Allah İbrahim ve İsmail’e Qa’be’yi İnşa etmek Emrini verdiğinde, onlar bu Emri yerine getirmişlerdi. İsmail, Mekke’de İkamet edip Qa’be’nin İşlerini Hayatı boyunca görmeye devam etti. Ondan sonra da Oğlu Nebt bu Görevi yüklendi. Nebt ölünce ve İsmail’in Soyu çoğalmayınca, bu Sefer Cürhümlüler Arasında Qa’be’nin İşleri’ni üzerine alan ilk Kişi Mudad idi. Ondan sonra da Mudad Oğlulları  bu Görev’e Devam ettiler. Sonunda Cürhümlüler azıttılar ve Beytullah’ın İtibarını hiçe sayarak Mekke’ye girenlere Zulm’e koyuldular. O kadar ki, İsaf ve Naile’nin Qa’be’de Zina ettiklerini ve Ceza olarak Taş yapıldıklarını söylemeye başladılar.

             Amr b.Amiroğulları Yemen’den dağıldıktan sonra Huzaa’lılar Tihame’de yerleşmişlerdi. Allah, Cürhümlüler üzerine Burun Kanaması Hastalığı’nı Musallat ederek, onları yok etti. Onların Geri kalanlarına karşı da Huzaalılar’ın Başkanı Amr b.Rabia b.Harise idi. Cürhümlüler’in Geri kalanlarıyla Huzaalılar arasında böylece Çarpışmalar oldu. Cürhümlü Amir b. el-Haris, yenileceklerini anlayınca, Qa’be’de bulunan 2 Geyik Heykelini ve Haceru’l-Esved’i alarak, Tevbe etmenin Yollarını aramaya koyuldu ve şöyle diyordu:

 

             ‘Allahım, Cürhüm Halkı senin kullarındır,

             Diğer İnsanlar Yabancın, Onlarsa Evinde yetişti

             Eskiden beri Ülken onlarla Şen’dir.’

 

             Fakat Tevbesi Kabul edilmedi. Bunun üzerine Geyik Heykelleri’ni Qabe’de Zemzem Kuyusu’na gömerek üzerlerini kapattı. Geri kalan Cürhümlüler’i de yanına alarak Cüheyne Diyarı’na gitti. Bir Sel gelip onların hepsini götürdü. Amr b. el-Haris şöyle dedi:

 

             ‘Hacun’dan Safa’ya kadar bir Dost yok gibi,

             Mekke’de kimse Gece Sohbet etmemiş sanki,

             Evet, bizler ora Halkı’ydık da Bizi yok etti,

             Geçip giden Geceler’le, işlediğimiz Günahlar.’

 

             Cürhüm’den sonra, Amr b.Rabia, Beyt’in İşleri’ni üzerine aldı. Denildiğine göre, Amr b.el-Haris el-Gassani, onun İşler’ini üzerine aldı, ondan sonra da Huza’a bu Görevi devraldı. Ancar Mudar’a Mensup Kabileler Uhdesinde 3 ayrı Görev vardı:

             1.Hacıları Arafat’tan geçirmekti. Bu Görevi Gavs b.Murd b.Üdd’ün Eli’deydi. Sufe diye bilinen de bu Kişi’dir.

             2.Mina’ya götürmekti. Bu Görev, Zeyd b.Advanoğlulları Eli’ndeydi. Onlardan olup son olarak bu Görevi ifa eden Kişi, Ebu Seyyare Umeyye b.el-A’zel b.Halid’dir.

             3.Haram Aylar’a Nesi Uygulaması yapmaktı. Bu Görev, Kalammes’in Uhdesi’ndeydi. Asıl Adı:Huzeyfe b.Fukaym b.Kinane’dir. Ondan sonra da bu Görev Çocuklar’ına geçmiştir. Sonra bu Vazife Ebu Semame’ye geçti. Adı Cünade b.Avf b.Kala b.Huzeyfe idi. İslam gelince bu Haram Aylar Asli Halleri’ne döndü. Allah Nesi İptal etti.

             (Nesi: Ay Senesi ile Güneş Senesi Arasındaki Farkları kapatmak ve Hacc’ın hep aynı Mevsim’e gelmesini sağlamak Amacıyla her 30 Yıl’da bir, Sene’ye 1 Ay eklerlerdi.)

             Huza’a’dan sonra Beyt’in İşleri’ni Qureyş Qabilesi üstlendi. Qusayy’dan sonra Abdulmuttalib Zemzem Kuyusu’nu kazıp temizledi ve oradaki 2 Geyik Heykeli’ni çıkarttı.

             Çalınan bu Geyik Heykelleri, Düveyk diye bilinen Muleyn b.Huza’aoğulları’nın  Mevlası olan birisinin yanında bulunmuş; Qureyş de onun El’ini kesmişti.Bu Hırsızlığı yapanlar olarak İtham edilenler arasında: Amir b.el-Haris b.Nevfel, Ebu Harb b.Aziz ve Ebu Leheb b.Abdu’l-Muttalib de bulunuyordu.

             Rum bir Tacir’e ait bir Gemi’yi Deniz, Cudde Tarafları’nda Kara’ya vurmuş ve Gemi Parçalanmıştı. Bu Gemi’nin Kerestelerini alıp Qa’be’nin Tavanı için hazırladılar. Böylelikle, Tamirat için Ellerine nisbeten Malzeme geçmiş oldu.Qa’be’de bulunan ve Qa’be’ye yapılan Hediyeler’in  atıldığı Kuyu’dan Hergün çıkan bir Yılan vardı. Bu Yılan gelip Qa’be’nin Duvarı üzerinde durur, yanına kim yaklaşırsa, tıslar ve Ağzını açardı. Onlar da bu Yılan’dan çekinirlerdi. Yine bu Yılan birgün Qa’be’nin Duvarı üzerindeyken, bir Kuş gelip bu Yılan’ı kaldırıp gitti. Bunu gören Qureyşliler:’Allah yapmak istediğimize Razı oldu’ diye düşündüler.

             Ficar Savaşları’nın üzerinden 15 Yıl geçmiş, Rasulullah 35 Yaş’ına ermişti.

             Qureyşliler Qa’be’yi yıkmak istediklerinde Ebu Vehb b.Amr b.Aiz b.İmran b.Mahzum Qa’be’den bir Taş alarak kaldırdı. Fakat Taş Elinden Kayıp yerine düştü. O (veya Velid b.Muğire) Bunu görünce şöyle dedi:’Qureyş Topluluğu, bunun yapımına yalnız Helal Şeyler katın. Bir Zinakar’ın Parası’nı, Faiz Parası’nı ve bir başkasından Haksız alınmış bir Mal’ı bunun Yapısına sokmayın.’

             Sonra, Qa’be’yi yıkmaktan dolayı Herkesi bir Korku aldı. Velid b.Mığire onlara: ’Hepinizden önce ben girişeceğim’ diyerek Kazma’yı aldı ve bir Miktar yıktı. Herkes onun Gece’yi geçirmesini beklediler. Onun Sağlıklı olarak sabahladığını gördüler. Diğerleriyle birlikte Qa’be’yi yıkmaya başladılar. Böylelikle Temeline varıncaya kadar yılmaya devam ettiler. Temelde birbirine geçmiş Yeşil Taşlar buldular. Onlardan birisi, 2 Taş’ın arasına bir Çubuğunu soktu ve Taşlar’ın birisini yerinden oynatmak istedi. Taş yerinden sarsılınca, tüm Mekke’de yerinden oynadı. Daha sonra Qa’be İnşaatı’na girişmek için Taşlar’ı topladılar. Sonra da, Rükn diye bilinen Haceru’l-Esved’in konulacağı Yer’e gelinceye kadar, Bina İşini sürdürdüler. Her bir Kabile, Taş’ı kaldırıp kendisi yerine koymak istedi. Nihayet, savaşacaklardı. Abdu’d-Dar Oğlulları Kan Dolu bir Çanak getirip Adiyy Oğulları ile ölünceye kadar savaşmak üzere antlaştılar, Ellerini kana bantırdılar. Bunlar ‘Kan İçiciler’ diye anılacaktır. 4 Gün geçti. Sonra İştişare ettiler. Qureyş’in en Yaşlısı olan Ebu Umeyye b.Muğire şöyle dedi:

             -Mescid Kapısı’ndan Yanımıza ilk girecek Kimseyi aranızda hükmetmek üzere Hakem Kabul edin.’ Denilen Kapı’dan ilk giren Rasulullah oldu. Onun girdiğini görünce hep birlikte:’Bu el-Emin’dir.Onun Hakemliğini Kabul ediyoruz’ dediler ve onu Durum’dan Haberdar ettiler. Rasulullah Onlara:’Bana bir Örtü verin’ dedi. Ona istediği Örtü’yü getirdiler. Haceru’l-Esved’i alıp Örtü’nün üzerine yerleştirdi ve:’Her bir Kabile Ötrü’nün bir Tarafını tutsun, sonra hep birlikte kaldırın’ dedi. Öyle yaptılar. Taşı, Konulacağı Yere getirdiklerinde, Eliyle alıp yerine yerleştirdi. Sonra da bu Taş’ın üzerinde Bina’ya Devam ettiler.

 

Hanifler

              Amir b.Rabia şöyle anlatır:’ Zeyd b.Amr b.Nüfeyl’in şöyle dediğini işittim: ’Bizler, İsmail’in Torunları’ndan ve Abdulmuttalib’in Oğulları’ndan bir Peygamber beklemekteyiz. Kendimin ona yetişeceğini sanmıyorum. Ben şimdiden ona İman ediyor, onu Tasdik ediyor ve onun Peygamber olduğuna Şahidlik ediyorum. Ömrüm Vefa edecek olur ve onunla görüşürsen, ona Selamımı bildir. Şimdi sana onun niteliklerini bildireyim, ki onun hali sana Gizli kalmasın.’

             -Haydi söyle,

             -O, Uzun Boylu da değildir, Kısa da değildir. Saçları ne Çok’tur, ne de Az. İki Gözü’nden gitmeyen bir Kırmızılık vardır. Onun iki Omuzu arasında Peygamberlik Mührü vardır. Adı, Ahmed’dir. Onun Peygamber olarak gönderileceği Yer bu Şehir’dir. Daha sonra Qavmi, onu buradan çıkartacak ve getirdiklerinden hoşlanmayacaklardır. Bunun üzerine Yesrib’e Hicret edecek ve Dini orada güçlenecektir. Sakın onu bilmemezlik etmeyin. Ben her tarafa dolaşıp İbrahimin Dini’ni sorup durdum. Yahudi, Hristiyan , Mecusi kime sordumsa bana şöyle dediler:Bu Din’in çıkacağı yeri Sen geride bıraktın. Arkasından, Onu benim Sana söylediğim şekilde niteliyorlar ve:’Zaten ondan başka bir Peygamber’de kalmadı.’ diye ekliyorlardı.’

             Amr şöyle diyor: ’Müslüman olup Rasulullah’a Zeyd’in söylediklerini aktarıp onun Selam’ını da bildirdikten sonra, Rasulullah onun Selamını aldı ve ona Rahmet okuduktan sonra şöyle dedi:’Ben onun Cennet’te Eteklerini sürükleye sürükleye yürüdüğünü gördüm.’

             Cubeyr b. Mu’tim derki:’Rasulullah Peygamber olarak gönderilmeden önce Buvane Adlı Put’un Yakınları’nda oturuyorduk. Ansızın Put’un içerisinden birisinin şöyle bağırdığını işittik:’Şu Hayret veren işe bakınız. Biz artık Gök’ten Haber çalamayacağız. Yıldızlar’la taşlanıyoruz. Bunun Sebebi Adı Ahmed olan Mekke’de peygamberlikle görevlendirilip Yesrib’e Hicret edecek birisidir.’ ‘ Sesimizi çıkarmayıp sustuk ve Dehşete kapıldık. Sonra Rasulullah çıktı.’

                                    

 

Bis’et’e Doğru

              Kisra Perviz b.Hürmüz b.Anuşirvan’ın Hükümdarlığı’nın 20.Yılı’nda Bis’et başladı. O sırada, Farslar’ın Araplar Valisi olan İyas b.Kabisa et-Tai de Hire Valisi idi.

             Enes b.Malik ile Urve b.ez-Zübeyr ve Hamza ile İkrime’nin Rivayetler’ine göre İbnu Abbas şöyle der:’Rasulullah 40 Yaş’ındayken Peygamberlik’le görevlendirildi ve Ona Vahiy indirildi’

             Yine İkrime’nin ve Said b.el-Müseyyeb’in Rivayet’iyle İbn Abbas şöyle demişti:’-Rasulullah’a Vahiy 43 Yaş’ındayken Nazil oldu.’

             İlk Vahy’in geldiği Gün, İhtilafsız olarak Pazartesi olmakla birlikte, hangi Pazartesi olduğu İhtilaflı’dır. Ebu Kılabe el-Cermi şöyle der:’ Furqan, Peygamber’e Ramazan’ın 18.Günü Nazil oldu.’ Başkaları da:’Ramazan’ın 19.Günü’ oldu’ dediler.

             Rasulullah, Cibril’i görmeden önce, Allah’ın şereflendirmek istediği kimselerin gördükleri bazı Şeyler’i görüyor ve Müşahade ediyordu. 2 Meleğin Karnını yarıp Kalbindeki Hile ve Kirleri çıkartmaları, yanından geçtiği her bir Taş’ın ve Ağac’ın ona Selam vermesine rağmen Sağına ve Soluna bakıp kimseyi görememesi gibi Durumlar gibi. İnsanlık onun geleceğinden Söz ediyorlardı.

 

                10 Şiir el-Muallaqat’a girdi

 

                        ö.500 Tarafe ibnu Abd 

                                   ö.540  İmru’l-Qays 

                        ö.580 Haris ibnu Hilzia 

                        ö.600 Amr ibnu Külsum 

                        ö.604 Nabigatu’l-Dubyani 

                        ö.615 Antara ibnu Şedddat 

                        ö.615 Züheyr ibnu Ebi Selman 

                        ö.629 el-Eşa 

                        ö.662 Lebid ibnu Rebia 


[1]           1996,İst,Inkılap Yayınları.C.4, s.446-450