Adam Smith
1723-1790
İskoç. Ahlakçı. Glasgow Üniversitesi Ahlak Profesörü’ydü.
Bilimsel Ekonomi’nin 3 Büyük Ad’ının İlki kabul edilir. Yani
Objektif ve Klasik Ekonomi Anlayışı’nın
Kurucusu. (Klasik Okul'un Kurucusu.) O ve W.
Petty’le başlayan bu Ekol.
Manifaktür Dönemi’nin Ekonomist’iydi. Liberal’di,
Kapitalist’ti.
O’na göre Ulusal Zenginlik’in Tek Kaynağı Fizyokratlar’ın
Toprağı’na karşılık Emek’tir. Öyleyse Fizyokratlar’ın
sandığı gibi sadece Çiftçiler değil, Bütün Çalışanlar
Üretici’dirler.
Merkantilistler, Ulusal Zenginlik’i Para’da
buluyorlardı. Smith’e göre Ulusal Zenginliği, Değişim
Değerleri yaratan Yayarlı Emek’tir. Yani bugünkü
Değimle Artı-Değer. Bu Değer’i yaratan’da ,
Fizyokratlar’ın sandığı gibi sadece Tarım Emeği değil,
Genel olarak Sanayi Emeğidir.
Çalışanlar arasında
Sıkı bir İşbirliği Bağlantısı vardır. Bu Cooperation, Sosyal
İşbölümü’nün (Fr.Division du travail ) Sonucu’dur.
İşbölümü, Emeğin Ürünü’nü artırır.
Şu
örneği verir: İğne Fabrikası’nda her İşçi, bir İğne’nin
Meydana gelmesi için gerekli 18 İş’ten birini yapmaktadır.
İşbölümü İhtisas’ı artırır, Yeni Buluşlar’a yol açar, Zaman
kazandırır ( Ama bir yandan da İşçi’yi otomatlaştırarak
körleştirir. Kişiliğini yok eder. Eskiden tek başına herhangi
bir Şey’i yapabilen Sanatçı İşçi, artık Kocaman bir Makine’nın
Küçük bir Vidası kadar Önemsiz’dir'
'Değeri yaratan Emek’tir.'
O’na göre İşçi’nin, İlkel Ekonomi Çağı’nda Emeğinin Tam
Karşılığı’nı aldığını, şimdiyse bunu alamadığını
söylemektedir. Eskiden, İşçi ya da Çiftçi, Emeğiyle ürettiği
Bütün Ürünler’in tek Sahibi’ydi. Şimdiyse, Sermaye’nin Yardımı
olmaksızın üretmesi Mümkün bulunmadığından, elde ettiği
Ürün’ün bir kısmını Sermaye’ye bırakmak Zorunda’dır. Bununla
beraber Smith, bu Durumu Adalet ve Ahlak’a
Aykırı buluyor. Smith'e göre 3 Türlü Fiyat vardır:
Reel, Naturel ve Piyasa( courant) Fiyatları..
Reel
ve Naturel Fiyatlar yerine göre Ad alan aynı Öz’ü
taşırlar ve Piyasa Fiyatını doğururlar. Piyasa
Fiyatı , Arz ve Taleb’in karşılaşmasıyla
belirir.
Smith, İlk kez, Sermaye’yi Sabit ve Mütehavvil
(Değişir) olmak üzere ikiye ayırmakta ve Aralarındaki Fark’ı
göstermektedir. Makineler, Avadanlıklar, İşletme Yapıları ve
Çeşitli Bilgiler Sabit Sermaye’dir.
Ham ve Yapılmış
Maddeler’le Para, Değişir Sermaye’dir.
Kazanç, Müteşebbis’in Kâr’ıyla Sermaye’nin
Faizidir.
Smith'e
göre zenginleşmiş Memleketler’de Kazanç azalır, İşçi Ücretleri
yükselir. Bundan başka, İşçi Ücretleri en az Geçim Çizgisi’yle
sınırlanır ve bunun altına düşemez.
3 Türlü Gelir
vardır:
Kazanç, rant, ücret... Bütün Diğer Gelirler bu 3 Gelir’in
Değişik Görünüşler’e bürünmesinden başka bir Şey değildirler.
Üretim’de bir Denge Eğilimi vardır, bu Denge’yi
sağlayan Kazanç’tır. Sermaye ve İçgücü,
Kazanç getirmeyen Alan’dan kaçar ve Denge böylelikle
sağlanmış olur.
Nüfüs ile ilgili Görüşleri: Nufus Az’sa, Piyasa’ya İşçi Arz’ı
da Az’dır. O zaman İşçi Ücretleri yükselir, bu da Doğum’u
artırır. Nufus çokça bu Olay’ın Tersi gerçekleşir.
Para da bir Mal’dır ve Emtia Tedavülü
Yasaları Para Alanı’nda da Geçerli’dir.
Şöyle der:’Her
Ülke’deki Para Miktarı, Dolaşımlar’ına Aracılık ettiği
Mallar’ın Değeriyle düzenlenir. Herhangi bir Ülke’de , Yıl’da
alınıp satılan Mallar’ın Değer’i, bunların Değer’iyle
düzenlenir. Herhangi bir Ülke’de, Yıl’da alınıp satılan
Mallar’ın Değer’i, bunların Dolaşımları ve Asıl Tüketicileri
arasında Dağılımlar’ı için belli bir Miktar Para’yı
gerektirir, ama Fazlası için bir Kullanım yaratmaz. Dolaşım
Kanalı, Zorunlu olarak, kendisine, onu doldurmaya yetecek
kadar bir Miktarı çeker.’
Smith’e
göre: ‘Devlet, Ekonomik Alan’a karışmamalı, Kişisel Çıkarlar’ı
Serbest bırakmalıdır. Devlet’in bu Konu’daki Tek Görev’i
Mülkiye’ti savunmaktır. Kapitalistler İşçiler’e İnsanca
davranmalı, onlara İyi Ücretler vermelidirler. Uluslar’ın
Zenginliği böylelikle gerçekleşebilir.’
The Wealth of Nations un 2. Bölümü şöyle biter:
Üretim ve
Yoğaltım denkleşmesi, bir Ulus’un sürekli olarak Yarar’ına,
Ticaret denkleşmesiyse Sürekli olarak Zarar’ına bulunabilir.
Bir Ulus, üst üste belki Yarım Yüzyıl İhraç ettiğinden çok
Değer’de bulunabilir. Bütün bu Süre içinde giren Altın’la
Gümüş oradan bir Çırpı’da, olduğu gibi dışarıya
gönderilebilir. Yerine, Türlü Çeşit Kağıt Para geçtiği için,
Memleket’in El’den El’e dolaşan Parası gitgide tükenebilir.
Hatta Alışveriş ettiği Uluslar’a karşı yüklenmiş olduğu
Borçlar Boyuna artabilir. Yine de Gerçek Zenginliği,
Toprağıyle Emeğinin Yıllık Hasılası’nın değişebilir Değer’i,
aynı Süre içinde pekala artabilir. Şu Son Patırtılar’ın
başlamasından önce (1775) Kuzey Amerika’daki Sömürgelerimizin
Durumu ve bunların Memleketimizle yaptıkları Ticaret, bunun
hiç de İmkansız bir Şey olmadığını göstermektedir.'
O Katıksız bir
Liberal, Kapitalist ve Emperyalist’tir. Yukarıda sayılan Bütün
Dengeleri Ekonomi Alanı’ndaki tam Serbestliğin sağlayacağına
inanır.
İleride
Sosyalistler, hem O’nun Görüşlerinden yararlanacaklar, hem de
O’nu Kıyasıya eleştireceklerdir. Daha şimdiden, birçok
Konular’da Çelişmeye düşmekle; Değer’i yaratan Emek’tir
dediği halde, sonradan Değer Yaratıcıları arasına Toprak
ve Sermaye’yi de katmakla, Kullanma Değeri’yle
Değiştirme Değeri arasındaki Kökten İlişki’yi
görememekle, Emeğin Ürünü’nü , Sermaye’yle paylaşmasını
Erdem’e Aykırı bulduğu halde sonradan Kapital’in Emeğin
Verimini artırdığını ileri sürmekle, Rant Konusu’nda gereken
Açıklığı bulamamakla, Müteşebbis’le Sermayeci’yi ve Kar’la
Faiz’i birbirine karıştırmakla suçlandı.
Emeğin, her Çeşit
Mal’ın Değerini her Zaman Limete ve karşılaştırmaya yarayan
Yeterli ve Gerçek tek Ölçü olduğunu tanıtlamak için Şöyle
demekteydi:
‘Eşit Emek
Niceliklerinin, her Zaman ve her Yer’de Emekçi için Aynı
Değeri taşıması gerekir. Normal Sağlık, Güç ve Faaliyet
halinde Sahib olduğu Ortalama Hüner Derecesi’yle
dinlenmesinden, Özgürlüğünden ve Mutluluğundan Daima aynı
Ölçüde Fedakarlık etmek Zorunda’dır.’ (İbid, c.I, ch. V).
Burada bir yandan
Değer’in Mallar’ın Üretimi sırasından harcanan Emek Miktarı
Yolu’yla saptanmasını, aynı Şey’in, Emeğin Değeri Aracılığıyla
saptanmasıyla karıştırmaktadır ve bunun Sonucu olarak da Eşit
Miktarda Emeğin Daima aynı Değer’e Sahibolması gerektiğini
tanıtlamaya çalışmaktadır. Diğer yandan da, bir Önsezi’yle,
Mallar’ın Değeri’nde kendini ortaya koyan Emeği sadece
İşgücü’nün harcanması olarak kabul etmekte ve bunu Canlılar’ın
aynı Zaman’da Normal Faaliyetleri olarak değil de
dinlenmekten, Özgürlük’ten ve Mutluluk’tan Fedekarlık olarak
görmektedir.
Klasik
Ekonomi’nin başlıca Yanılgılar’ından biri de, Mallar’ın
ve Özellikle de bunların Değerlerinin çözümlenmesinde,
değer’in, Değişim-değeri halini aldığı Biçimi ortaya
koyması oldu.
Klasik
Okul’un Büyük Temsilcileri Smith ve
Ricardo (ö. 1823) bile Değer
Biçimi’ni önemsiz bir Şey, Mallar’ın Niteliğiyle İlgisiz bir
Şeymiş gibi Ele aldılar. Bunun Nedeni sadece Dikkatlerini
Tümüyle Değer’in Büyüklüğünün Çözümüne yöneltmiş
olmaları değildir. Bunun da daha Derin Nedenleri vardır.
Emek Ürününün Değer Biçimi, Kapitalist Üretim’de Ürün’ün
aldığı en Soyut Biçim değil, aynı zamanda en Genel Biçim’dir
ve Ürün’e Toplumsal Üretim’in Özel bir Türlü Damgasını
vurmakta ve böylece ona Özel Tarihsel Niteliğini vermektedir.
Bu Durum’da Eğer bir Üretim Biçimi’ne Toplum’un her Durum’u
için Doğa tarafından saptanmış Tek ve Sonsuz Biçim Gözüyle
bakılmakta. Değer Biçimi’nin, Mal Biçimi’nin, onun daha
sonraki Gelişmeleri olan Para Biçimi’nin, Sermaye Biçimi’nin
vb. Ayırtedici niteliği Zorunlu olarak Gözden kaçar. Bunun
için Değer Büyüklüğünün ölçülmesinde Emek
Zamanı’nın Kabul edilmesini benimseyen Ekonomiciler’de,
Genel Eşdeğer’in en Yetkin Biçimi olan Para
Konusu’nda çok Çelişik Düşünceler’e rastlanır.
Para’nın
bilinen Tanımlar’ının Artık Geçerli olmadığı Bankacılığı Ele
aldıkları Zaman bu Durum daha da Göze çarpar. Bu, Değer’de,
Toplumsal Biçim’den ya da bu Biçim’in Maddi Öz’den Yoksun bir
Hayalet’inden başka bir Şey görmeyen, Restore edilmiş bir
Merkantilist Sistem’in doğmasına Yol açtı.
Wealth of Nations'dan:
'Kişiler
Sermayeler’ini kendilerine en çok Verim sağlayacak Biçim’de
kullanırlar. Kamu Yararı’nı geliştirmek Niyetinde olmadıkları
gibi, Kamu Yararı’nın Nasıl geliştiğini de bilmezler. Her
İnsan, kendi Güvenliğinden, kendi Kazanc’ından başka bir Şey
düşünmez. Ama kendi Çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışırken
Gizli bir El ( İng. Invisible hand) Niyetleriyle İlgili
olmayan Amaçlar’a Hizmet etmesini sağlar. Kendi Çıkarını
kovalarken Toplum’un Çıkarı’na da Yararlı olur. Doğrudan
Doğruya Kamu’ya Yararlı olmak Amacına dayansaydı çok daha az
Yararlı olurdu.'
Ortaçağ’da bu El Tanrı’nın Eli’ydi. Yeniçağ’da da.
Fizyokratlar’a
göre, Nedenleri bilinmeyen bir Doğal Düzen’dir.
Klasik Okul da aynı Kanı’da.
Çağdaş
Karma Ekonomi’yse Devlet der.
Smith’in
bu Anlayışı Günümüz Burjuva Ekonomistleri’nce de paylaşılır.
Bundan Ekonomik Yasalar’ın Doğal ve Sonsuz’a kadar değişmez
Nitelikte olduğu Sonucuna varırlar. Diyalektik Materyalizm
,bu Gizli El’in ne olduğunu ortaya çıkarmaya
çalışacaktır.
Klasik Okul’un İkinci Ünlüsü
Malthus'dur (ö.1834).
Eserleri:
-Theory of
Moral Sentiments, (Moral Duygular Kuramı),
-An Inquiry
into the Nature and Causes of the Wealt of Nations,
(Ulusların Zenginliği Üstüne),
Türkçe
çevirisi var.