Hüseyin Üzmez

1934

 

        Malatya'da doğdu. İlk ve Orta Öğrenim'ini Malatya'da gördü.

 

         Malatya Hadisesi:

       14 Mayıs 1950 de DP İktidar'a geldi. Ezan arapçalaştı, Qur’an Kursları açıldı, Radyo'da Dini Proğramlar başladı, İslami Neşriyat kuvvetlendi.

      Vatan Gazetesi Sahibi ve Başyazarı A.Yalman Malatya’ya gelir. Malatya Lisesi'nden atıldığı için Elazığ'da Lise Son Sınıf'ta okuyan Hüseyin Üzmez oradan bulduğu Arkadaşlar'ı ile Kent'e gelen Emin Yalman’ı öldürmek ister.

O’nun vurulması Basın'da Büyük Doğucular’a mal edilir. NFK, İslam Demokrat Partisi Lideri C.R.Atilhan Tevkif edildi. Serdengeçti, Mustafa Bağışlayıcı da. 1952 de Vuku bulan Dava  2 Yıl sürdü. 33 Sanığı vardı. Şerif Dursun[1], Mustafa Özmansur, Avni Özmansur , 20 Y'ındaki İbrahim Kara [2] Yasin Tekayak , [3] 18 Y'ından Küçük olan şu 3 Genç Kadir Evcil [4] Ahmet Köse , [5] Vahap Ateş ,[6] 15 Y'ındaki Hamza Taşkıran , [7] 14 Y'ındaki Abdulkadir Akçiçek , [8] Mehmet Yıldız Keşoğlu , [9] İbrahim Galip Akçadağ, [10] 12 Yıl Ceza alanlar (İlhan Civelek, Hüseyin Yabacı, Mahmut Şentürk, Musa Çağıl, Abdulvahhap Arın, Fevzi Özer), 1 Yıl Hapis Cezası alanlar (Kadir Karataş, Ahmet Çetinkaya, Faik K.Demir)

Üzmez , A.E.Yalman Olayı Nedeniyle 20 Yıl Hapis Cezasına çarptırıldı.[11] Basın'da İrtica Yaygaraları koptu.[12]

Üzmez’in 10 Yıl, Gün süren Tutukluluk Süresinin 1,5 Yılı aynı Olay'a karıştıkları İddia'sıyla Malatya'ya getirilen NFK (ö.1983) ve O.Y. Serdengeçti  ile birlikte geçti. [13] 101 Gün Malatya Hapishanesi’nde 36 Kişi ile 14 Metrekarelik yerde, sonra Ankara Hapishanesi’nde kaldı.

           Hapishane'de iken Birincilikle İzmit Lisesi'ni, bitirdi, İngilizce öğrendi.

 

           Hapishane Sonrası:

Özgürlüğüne kavuşunca da AÜ Hukuk Fakultesi'ni bitirdi.

Korkut Özal zamanı'nda Gıda Tarım ve Hayvancılık (1975-1981), Sağlık ve Sosyal Yardım (1983-1987) Bakanlıklar'ında Müşavir olarak Görev yaptı.

ANAP Bünyesinde Siyaset'e atıldıysa da kısa bir Süre sonra ayrılarak Serbest Avukatlığa başladı.

Akit gazetesinde yazmaya başladı. Televizyonlar'da Tartışma Proğramları'na katıldı. Müslim Gündüz'ün tutuklandığı Ev'in kendisine ait olduğu söyledi.

  

       Eserleri:

      -Malatya Faciası ve Çile'nin Böylesi , [14]

      -Hz.Ömer , [15]

      -İbiş’in Yükselişi ,[16]

       -Şu Bizimkiler, [17]

 

 

[1]              Mahkeme'deki Müdafası:’ Ben, okuması yazması olmayan bir Adam'ım. Yalman’ı ne tanırım, ne de bir Satır Yazı'sını okudum. Neden bu Adam'ı öldüreyim. Hadise yerinde bir Bisiklet bulunmuş, bana ait olduğundan, Suç'u benim işlediğim zannedilmiş. Bu Hadise'den dolayı henüz beni yakalamamışlardı. Ev'e gittiğimde, Ev'imizi aradıklarını duydum. Zabıta Ev'i ararken baştan aşağı Ev Halkını dövmüşler. İşkence yapmışlar. 80 Yaş'ındaki İhtiyar Baba'mın Parmakları arasına Mermi koyarak sıkmışlar. Ben Kardeş'imin öldürülmesi dolayısıyla Derd'ime yanarken, Dert üzerine bir Dert daha geldi. Ev'deki bu Vaziyet'i görünce sordum:

                -Birini vurduğunu söylüyorlar, dediler. Bir kere düşününüz.. Kardeşim ölmüş.. Failler'i Serbest bırakılmış.. Cürmü Meşhut yapmak için arandığımı duymuşum. Ev'e gelince, bütün Aile Efrad'ımın dövülmüş olduğunu görüyorum. İnsan ne olmaz? Bu Vaziyet'i görünce Aqlım Başım'dan gitti. Ne diyeceğimi şaşırmıştım. Haydi Bisiklet'in bana ait oluşu Sebeb'iyle beni arasınlar. Bunda Hükümet'i Kabahatli görmem. Fakat Aile'min bu İlke ne Alakası var. O Günahsız Kadın'ı niye döverler. Haydi Karı'mdır diye dövdüler. Ya Bacı'mı? Küçük Çocuğumu, 80 Yaş'ındaki İhtiyar Babamı?

                Ev'de yapılanlar yetmiyormuş gibi, Fabrika Karakol'unda da Efrad'ı Aile'mi Göz'ümün önünde dövdüler. Sıra bana gelince, Emniyet Müdürü önce Qalbimi diledi, bir Şey'im olmadığına Kanaat getirince Yarım Saat Fasılalar'la beni de dövmeye başladılar, Kafa'mı bir kaç yerinden kırdılar. O derece dövdüler ve Tazyik ettiler ki.. Efrad-ı Aile'min, Baba'mın Durum'unu gören ben o hale gelmiştim ki o sıra  'Reisicumhuru öldürecek mi idin?’ diye sorsalar , evet diyecektim.

                Bu Şekilde onların hazırladığı şekilde İfade verdim. Bizlere Tazyik yapılırken Yalman’ın Oğlu olduğunu zannettiğim bir Şahıs da orada bizi dövenlerin yanında idi. Hatta Polis Müdürü bizi döverken Makam'ını bu Adam'a İkram etti. Bu Şahıs şu anda Duruşma Salonu'nda Gazeteciler sırasında bulunmaktadır. Taziyi o da görmüştür.’

                 12 Yıl Ceza aldı.

[2]              5 Sene 10 Ay Ağır Hapis ve 4 Sene İmroz’da Sürgün

[3]              5 Sene 10 Ay Ağır Hapis ve 5 Sene Gelibolu’da Sürgün

[4]              5 Sene 6 Ay Ağır Hapis ve 4 Sene Kayseri’de Sürgün

[5]              5 Sene 6 Ay Ağır Hapis ve 3 Sene Çanakkale’de Sürgün,

[6]              5 Sene 2 Ay Ağır Hapis ve 3 Sene Zonguldak’ta Sürgün,

[7]              5 Sene Ağır Hapis ve 4 Sene Karabük’te Sürgün,

[8]              5 Sene Ağır Hapis 4 Sene Bozcaaada’da Sürgün,

[9]              Babası Haberi duyunca Fenalık geçirerek Vefat eder,

[10]             Tahliye'den sonra Izdırab'ından Vefat eder,

[11]         Şöyle anlatır: ‘Doğru Emniyet Müdürlüğü'ne gittim. ‘Ben Hüseyin Üzmez’im’ diyordum. Başkomiser Kulaklar'ına inanamıyordu. ‘Ulan Eşekoğlu Eşek El'in Herifini niye vurdunuz?

                -Kendine gel Komiser bey. Bize Kanun Ceza verir. Siz Hakaret edemezsiniz. Vurduksa vurduk. Elbet Sonuçlar'ına da katlanırız....

                -..Buna Çay getirin. Amirler'i çağırın. Müdür bey'e Haber verin.

                -Çay'a Luzum yok.. Ne söylediğimi de biliyorum. Yalman’ı ben vurdum.

                -...Niye vurdun?

            -Yalman, Yahudi Dönmesi'dir. İstiklal Harbi’nde Amerikan Mandası istemiştir. Doğu İsyanı'nı körüklemiştir. 1925 de Elazığ İstiklal Mahkemesi'nde yargılanmış, ‘Ben Yahudi'yim, bütün bunları Irki Cibiliyetim İcabı olarak yaptım. Atam beni affetsin’ diye yalvardığı ve Atatürk’ün Çizmelerini yaladığı için kurtulmuştur.

                1951 de bir Güzellik Kraliçesi'ni Amerika’ya göndermiş, Amerikalı Bahriye Subayları'na öptürmüştür. Bu Resm'i Ruslar çoğaltmış, Kore’de çarpışan Birliklerimiz'in üzerine Hava'dan atmıştır. Orda Uğruna yüzlerce Şehit verilen Mukaddes Bayrağımızı, bu Güzellik Kraliçesi'nin Bacaklar'ına dolamıştır.

                Müdür bey dedikleri Kişi Telefon'a sarıldı. Ankara ile konuşuyordu:

               -Yakaladık edendim ,yakaladık.

               -Siz mi yakaladınız, ben kendim gelmedim mi ‘

[12]         Hüseyin Cahit Yalçın: ‘ Ben Bütün Muhalefet Hakları'ndan vazgeçiyorum. Önce bu Gericiler'in Kafalar'ını ezelim. Sonra kendi aramızda Koz'umuzu paylaşırız.’

                Zafer Gazetesi'nden Mümtaz Faik Ferik: ‘Bunlara strikinin yedirelim, topyekun imha edelim.

                Hürriyet'ten Sedat Simavi: ‘ Bu Gericiler'i öldürmekte Fayda yok. Mesela Yozgat gibi bir Vilayet'i boşaltalım, Kamp Haline getirelim, orada en Sonuncusu da gebertip gidinceye kadar birbirlerini yeyip dursunlar’

[13]         Şöyle anlatır: ‘Bir anda Hapishane'de olduğumuzu unutuyor, Karakol'un o Soğuk, o Kanlı Hava'sıyla kıl kıl ürperiyorduk. O Çirkin Yüz Bütün Hayal'imizi dolduruyordu.

                -Yatırın Din'ini s..nin Pezevenklerini...

                Biz inançlarımız için Ölüm'ü Göz'e almıştık. O bizim İnançlarımız'a sövüyordu. İnsanüstü bir Kuvvet beni yerimden fırlattı.

               -Sövme, diye bağırdım. Beni öbür tarafa aldılar. İhtiyar bir Bekçi bana Nasihat ediyordu:

                -Aqlını mı kaçırdın Oğlum? Çeker öldürürler seni, kim vurdu'ya gidersin.

                -Keşki öldürseler

                İçerde Herif'in sesi Ortalığı zangırdatıyordu:

             50 Sopa daha atın Puşt'a.. Arkasından Coplar'ın biri kalkıp biri iniyor. Dövülen Arkadaşlar'ın İniltilerini Allah’tan başka kimse duymuyordu. Feryatlarımız duyulmasın diye Radyo'nun Ses'ini sonuna kadar açmışlardı.

                Herif bununla da kalmamıştı. İçimizden birinin Dünya'da Eş'ine Ender rastlanan İffetli Karı'sına Çarşaf giydiği için Hakaret etmiş, Polisler'e

               -Yırtın şu Orospu'nun Çarçaf'ını (bilmem neresini) göreceğim, diye bağırmıştı. Bu da yetmemişti. Bir Arkadaş'ımızın 90 Yaş'ındaki Babasını getirdiler. Sakal'ından tutup Kafa'sını Karakol'un Taş Duvarlarına vurdular. Bir anda Ak Sakal'ı Al Kanlar'a boyanmıştı. Halinden yakınmıyor, Dua okuyor, sabrediyordu. Parmaklar'ının arasına Mermi koydular ve Kemik Çatırtıları duyuncaya kadar sıktılar.’

[14]             2.Bas. 1977, Kitaplar'ında Hapishane Anıları'nı topladı.

[15]             Tiyatro Eseri,

[16]             3 Perdelik Komedisi

[17]             NFK, Osman Yüksel ,Osman Turan ve Ali Fuad Başgil'in bilinmeyen Yönler'ini anlattı, 1989