Mehmed Said Çekmegil

1921-2004

 

      Çekmegil’in Biyografisini Nasih-Mensuh Adlı Eser'ine alıntıladığı Satırlar'daki İfadeler'den bol İktibaslar'la, Yeni bir Düzenleme'ye Tabi tutarak Takdim ediyorum.[1]

      Hoca denen bir Aile. Rasulullah'a Aşık olan bir Osmanlı , Medine'de Vefat etti. Kız'ını Keşşaf Hoca diye meşhur bir Osmanlı Mebusu ile evlendirmişti. Medrese Hocası olan Oğlu da  15-16 Yaşlar'ında evlendi.Yemen Şehid’i bir Baba'nın Kızı olan Hatice’yi almıştı. [2] 1.Dünya Savaşı'nda Kaskasya'da Ruslar'da çarpıştı.  Bu Savaş'ta Amcasının Oğlu Mustafa Çekmegelioğlu [3] ve Yeğeni Bekir de yer almıştı.[4] Kendisi Malatya’ya Gazi olarak döner. Babasının tek Oğlu'dur.

      Hoca, Malatya Baro Reisi ile Ortak bir Büro'yu paylaşıyordu. Şiir yazardı. [5] 1930lu Devrim Yılları'nın Kritik Dönem'inde olduğu halde, Devrin Huquqçular'ıyla Inqılapları tartışırdı.

      Yanına gidip gelen Şeyh Osman denilen bir Zat'a bazen kızardı. Onlar’da bunu Tenkid ederlerdi. [6] İstiklal Savaşı sırasında Malatya’da doğan Oğluna  Mehmed Said Adını verdi. Daha sonra Esad. Said , Babasının Misafirler'e Çay İkram ederken yaptıklarını Tartışmaları hatırlar. Millet'e kaçamak Arapça Dersler veren bir Baba.. Bir Gün Mehmed’e Kütüphanesini göstererek, ‘Oğlum siz okumuyorsunuz; bu Kitapları ne yapacağız?’ der, Dolu Gözler'le.

      Mehmed latin harflerle başladığı İlkokuldan sonra resmi okullarda eğitim görmedi. [7] Okulun yaratmak istediği insan kimliğini ailesinin kültürü ile tartıyordu. [8]Kendi kendini yetiştirdi. 10-12 yaşlarında iken Namık Kemali,(ö.1888) Ziya Paşa'yı, (ö.1880) Mehmet Akif'i (ö.1936) tanıdı, evlerinde şiir toplantıları yapılırdı. Babasından Arapça okuyanlar içinde yer almadı.[9]

     18 Yaş Sonrası Rızası ile evlendirilir. İlk Çocuğu Mehmed Selami’nin doğduğu sıralarda II.Dünya Savaşı başlar.

     1940'dan sonra 2.Dünya Harbi’nde Asker'e alırlar.[10] 3,5 Yıl.  Şube bunları 13 Kişi'yle birlikte Bandırma’ya yollar. 6.Tümen ,50.Alay, Havan Takımı’na düşerler. 13 Kişi'yle birlikte Şube Bandırma'ya yollar.  Yeni bir Silah olan Havan Topu için seçerek Asker almaktadırlar.  Takım Komutanı Disiplin'i çok seven Teğmen Hamdi Turan’dır.[11] Kurs Komutanları Askerlik İlikler'ine kadar işlemiş olan Hikmet Arslanoğlu.[12] Alay Komutanları Kurmay Almay Sıtkı Okan’dır.  Bir de sonradan Malatya Emniyet Müdürü olacak Üstteğmen’i hatırlar.  Türkeş'le (ö.1996)  onların Alaylar'ında Üstteğmen’ken tanışır.. Çekmegil Asker'ken Milliyetçi Türkeş 1944 de içeri alırlar. [13]Türkeş’i Kurmay Binbaşı olarak Elazığ’da Kıt’a Hizmeti yaparken de görecektir. Baş Düşmanları Materyalizm, Komunizm’dir. [14]O'ndan "27 Mayıs İhtilali'nde İftiralar'a uğrayıp Nezaret'e alındığımızda o Gün'ün Kudretli Albayı olarak çok İyiliğini görmüştük" diye bahseder. [15] İki defa İzinli gelir. [16]18 Yaş'ında evlenir Asker'den döndüğünde Babası ölmüştür..[17] Oğlu Selami 4 Yaş'ına girmişti. O bu Askerlik Anıları'nı ‘Fikri Yapımız'ın Oluşma Dönem'inde; Askerliğimizde de Düşünce Yönü'nün öne çıkarılmasının Mümkün olabildiğini ayrıca bir çok Acemilikler'in giderilebileceğine İhsas'ta bulunmak Arzu'suyla’ anlatır.[18] Kardeşi Mehmed Esad Tıbbıye’ye, Küçük Kardeşi Mehmed Mesud Sanat Okulu'na Devam etmektedir.

     Baba'sının Eniştesi Keşşaf Ünvanlı  Osmanlı Mebusu Hoca’nın Oğlu ve Çekmegil’in Hala'sının Oğlu Bekir Keşşafoğlu (Kirişçi), Mısır'da okur. 4 Lisan bilir. Esaret’te Ayağı kesildiği için Topal Hoca diye anılır. Sakallı bir Entellektüel.. Sevilen biriydi, Devrimciler bile Saygı duyardı ona.  O’ndan İstifade etti. Eski Harfler'le yazılmış olan, Ömer Rıza Doğrul'un (ö.1962) Tercüme ettiği İslam Tarihi’ni, 10 Ciltlik Asrı Saadet’i bir Kış Gecesi'nde okuyup bitirirler. Gelecek Sene de Elmalı'yı (ö.1942) okumayı kararlaştırarlarsa da  Bekir Kirişçi Hoca Vefat eder. Üzerinde çok Tesiri olur. 7. Cilt'teki Hz. Ömer'e sevdalanır 1948-1949 lar'da.[19] Şiir Denemeleri yapar.[20]

      Asker Dönüşü  biraz Borç Para'yla işe başlar. 4-5 Sene içinde Memleket'in en Verimli Terzihaneler'inden birini kurmuştur. [21]

    1946lar'da tanıştığı  Büyük Doğu Dergisi.. Necip Fazıl O’nun Atölyesi için ‘Malatya Münevverleri'nin Akademisi’ diye yazar Dergi'sinde. Benzer Övgüler Ergün Göze’den gelir.

     1948,1949 da Şemsi Belli[22] ile 3 Sayılık  Kervan Edebiyat Dergisi çıkarırlar.[23]

      1948 de "Gizli Bir Ses dedi ki" Adlı Şiir Kitab'ını yayınladı. Sonra Ruh'ta Inqılab’ı. ‘Bir Nur Doğacak’ Arka arkaya 3 Şiir Kitabı. Ama o kendisini 1995 de bile hala Amatör bulur Şiir'de. [24]Yine Şiirler'ini karıştırarak Necip Fazıl İmza'sıyla yayınlayanlar olur.[25]

     ‘İnsanoğlu kendini Arıyor’, ‘İman Anlayışımız’ gibi Kitaplar izler bunları.. Tatiller'de Kunduracılık, Kuyumculuk, Terzi Çıraklığı yapmıştır. Sonradan Ustalık..

    ‘1950’li Yıllar'dan önce, Büyük Doğu Hareketi başlatılmıştı.. Bu, İslam Karşıtı Oluşlar'la, başıboş San’at'a, kısırlaştırılmış Fikr'e, batılılaştırılmış Politika’ya Savaş açma Manasını taşıyordu. Hareket'in Baş Mimarı NFK Türkiye Çapında bir Davetiye çıkarmış; Büyük Doğu’yu Cemiyet yapalım Manasında ve var mısınız Şeklinde Çağrılar yaparak .’

     Böylece Çekmegil ,1949-1950 arasında Büyük Doğu Cemiyeti’nin Anadolu’dan Seçkin Kurucuları arasında yer alır. [26]İstanbul'da Kurucu Üye bulunamaz.

     1.NFK (ö.1983)[27]

     2.Haluk Nurbaki (ö.1997) ( İstanbul’dan Umumi Katip)

     3.Said Çekmegil,

    4.Ziya Uygur. İstanbul'da olmasına rağmen Umumi Reis’le anlaşamayıp İlk ayrılan Ziya oldu. Yazdığı bir Kitap'ta Tasavvuf'un açtığı Yaralar'dan bahsediyordu. NFK Tahammul edemedi.[28]

     5.Muhıp Akışık

     6.Cemal Bilgin ( Kayserili Tüccar)

     7.Ömer Karagül ( Kimya Mühendisi)

     8.Şahin Üçışık ( İstiklal Gazisi)

          9.A.Nurata ,Afyonlu bir Eczacı.

    Kuruluş, Mecmua’da İlan edildi.[29] ‘Çok çalışmamız gerekiyordu. Karşımızda çok Çeşitli Engeller vardı. Buna rağmen Din'ine susamış Müslüman Halk tarafından Yer'den Ot bitercesine Şubeler açılmaya, Temsilciler kurulmaya başlamıştı. Malatya’dan sonra İlk Şubemiz Kayseri, Samsun, Tavşanlı gibi İl ve İlçeler'de kuruluyor; Kurulma Çabaları başlıyordu. Merkez'imiz İstanbul’da, bizler Anadolu’da; Ulaşım Zorlukkarı ortada. Bu Dava'ya Gönül vermiş Hüsnü Zannında bulunduğumuz Milis General Cevat Rifat Atilhan,[30] Diyarbakır’lı Abdurrahim Zapsu [31] gibi Dergi Yönetmeni ve Gayyur Müellifler'e Rica ettik; bizleri kırmadılar Cemiyet'te Yerlerini aldılar. Yerlerimiz onlara bırakıldı. Nurbaki İstanbul’da olduğu için Yerinde kaldı. [32] Seviniyorduk. Cemiyetimiz Geleceğe Müjdeler sunarak gelişiyordu.

       Temel Esaslar'daki Anlayışlar'da Beraberlik görülmeyince beraberliğin Daimi olması ancak bir noktaya kadar sürebiliyor. Dava'nın Fıqhından Habersiz ve dolayısıyla da Taqvasız Mistik duygulanışlar, Tarih'in Sızıntıları arasında Mü’minleri Hayrette bırakmaya Devam ediyordu. Farkında olduğumuz kadar bu Haller'den Muzdarip isek de, Sözümüz vardı, Devam etmeliyiz Düşünce'sindeydik. Zorlanıyorduk... Cemiyet'i feshettik. [33] Odur-budur bir daha benzer bir Cemiyet'e giremedim. ‘[34]

      Malatya Müftüsü olan Dayısı Mustafa Asım 1950 de Emekli olunca Görev'e  İsmail Hatip Erzen geldi.

      BD Cemiyeti'ni feshederler. Cevat Rıfat Atilhan, (ö.1967)  BD 2. Reisi olmuştur.

       1950ler'de Osman Yükselin ‘Bir Nesli Nasıl Mahbettiler’ Broşür'ününden bir Kısmı Büyük Doğu’ya göndererek neşrettirir.[35] Sonradan Necip Fazıl, Osman’a biraz Sitemkar olunca Dargınlığını yansıtan Edalar'la ‘bunu neden neşrettirdiniz bize’ diye çıkışır.

      1960lar'a kadar, nerede İslam'a birisi Güzel bakmışsa, hiç Ayrım yapmadan orada Yazılar yazarlar. Toprak'ın Yazı Ailesinden olur. Diriliş Yazı Ailesi'ne girer. "Ben Daimi yazamam Sezai Bey" dese de "Müsade edin İsminiz bulunsun" der. Vahded-i Vucud üzerine yazmaya başlayınca O'nu ikaz eder. Darılır Karakoç.

      1959 da Milliyetcilik Anlayışımız yayınlanır. İslam Milleti Kavramını işler. İbadet Anlayışımız için Türkeş " Her Müslüman Tür'kün Cebinden eksik etmeyeceği bir Şema" der.

 

       Malatya Fikir Kulubü:

       ‘Şehrimiz Genelde Kültür-Fikir Ağırlıklı Çalışmalar'a Açık'tı.’

      1950ler'e Tekaddüm eden Günler'de sonradan Avukat olan Nüvit Yetkin'in Başkanlığı'nda [36], Gökhan Evliyaoğlu’nın da[37] Kurucuları arasında Yer aldığı bir Kültür Derneği kurulur. Bir ara Çekmegil de Derneğe Başkanlık eder. Sağcı Solcu herkes Açık bir Ocak. [38]Müzik Kolu, Sosyal Yardım Kolu, Spor Kolu. Fırat Gazetesi’nde Kültür Derneği’ne bir Sutun verilir, Çekmegil’e de Köşe ayrılır. [39] Milli Eğitim Müdürü'nün "Önceleri Din'e İhtiyaç vardı, ama şimdi yok. İnsanlar düşünerek, vicdanen de Güzel olabilirler" der. Çekmegil onunla tartışır. Bir sonraki Çarşamba Din mi Felsefe mi Başlıklı Tartışma tertiplenir.  Müftü Dayısı Mustafa Asım’a gider. O'na Ahmet Hamdi Akseki'nin (ö.1951) "İslam Tabii ve Umumi Dindir" Kitab'ını verir. Ondan yararlanarak Konferans hazırlar. Tartışmaların Devamı gelir. Bir ara Dernek Başkanlığı'na getirilir. Ziya Gökalp Gecesi'ne (ö.1924) karşı Muhammed Gecesi’ni savunurlar. 1956lar'da Dernek kapanır.

      Mehmet Zaid Kotku, (ö.1980) Ramazanoğlu Mahmut Sami,(ö.1984)  Raif Ogan, ile tanışır. Osman Yüksel,(ö.1983)[40] İlhan Darenderioğlu ile İlişkileri olur. Süleyman Tunahan (ö.1959) ile tanışır. ‘İsmail Hatip Erzen, Hasan Basri Çantay, tanıştığı  Abdurrahim Zapsu ve Bediuzzaman gibi Mücahid İlim Adamları'nın Dua ve Selamlar'ıyla gelen Teveccühleri Heyecanımızın Tatlı Gıdaları'ydı.’

       Kimler geçmez ki Malatya’dan .. Nihal Atsız, Arif Nihat Asya, Vasfi Mahir Kocatürk..[41] Bu Edebiyatçılar'dan ‘alıp verdikleri vardır Malatya’nın..’[42]

     ‘Bizler de, Taşralığıma bakmadan, Genç ve Heyecanlı Coşkuları Fikri Olgunluğa çekmeye çalışıyor, fakat zorlanıyorduk. Türkçülük, Anadoluculuk, Büyük Doğuculuk Sağ'da ayrı Gruplar oluşturuyorlardı. O Dönemler'de Nihat Yazar Bey’in 1951 de yayınlamaya başladığı ‘Volkan’ Adlı Mecmuası’nda, Kısa ve Fantazi bir Yazımı ‘Hira, Tanrı, Toros Dağları’ Başlığı ile yayınlamıştım. O zaman bu Yazı Sağ'daki Heves ve Arzular'a Tercüman olmuştu. [43] Birlik Çağrısı yapan, Çeşitli Dergiler'de tekrar tekrar yayınlanıp Posterler'e geçen ‘Tesbihim’ Adlı Şiir'imde o Dönemler'de ‘Büyük Cihad’ gibi Dergiler'de neşredilmişti.’[44]

     Ömer Şevki Hotar, İlim Adamı Şeyho Duman,[45] Nedim Altınkaya, Alaaddin Gürün,[46]Yüksek Müh. Mehmet Kapıdere, Şair Erdem Şentürk, Hüseyin Kiraz Hoca, Mehmet Helvacı Başkanlığı'nda Malatya Fikir Kulubü’nü kurarlar. Saf  İslami Dernek. Derneğin Boş bıraktığı Sahaları Terzi Atölyesi doldurur.

      Her Çarşamba  Fikri Tartışmalar yapılır. Her Gurup'tan İnsanlar gelir. Matematikçi Öğretmen Ali Kılıç burada Müslüman olur.[47]

      Konu seçmezler, Toplantı'da ortaya atılır. Hazırlanılınca Sunilik olduğunu düşünürler.

       1952 Yılı..

      ‘Çeşitli Dergi ve Gazeteler'de Yazı ve Şiirler yayınlıyor; Konuşmalar yapıyoruz. Bir Konferansımız'ı Küçük bir Risale olarak hazırlamıştık. Bu Eser çok Büyük İlgi görmüş; Irak’da, el-Mektebetü’l-İslamiyye’den ‘Müsaade ederseniz biz Kardeşlerimizin de okuması için Arapça’ya Terceme edelim, bu Kitabı’ diyen bir İstek gelmişti.[48] Bu Nevi Teveccühler, Noksanlıklarımız'dan kaynaklanan Çekingenliğimizi azaltıyor, Gayretlerimiz Şehr'in dışlarına taşıyordu. Küçük küçük Yazılarımız, Şiirlerimiz, Büyük Doğu, Edebiyat Alemi, Ehl-i Sünnet, Sebilürreşad, Toprak gibi pekçok mevkutede çalışmalarımız yayınlanıyordu. Dualar ve Mektuplar'la yapılan Tebrikler Yorgunluklarımızı unutturup duruyordu.

     Malatya Vaazi Badaeddin Bilhan az öz konuşan  Haksızlığa Tahammul'u olmayan bir Dost'uydu. [49]Said Ertürk'ten (ö.1990) Deli Dolu ama Net bir Şirk Düşmanı olarak söz eder. Ertürk ‘Halk'a Cesur İstikametler’ verir.[50]

      ‘Anlaşılabileceği gibi, Fikir ve Sanat Ağırlıklı Çalışmalarımızın kazandırdığı Orhan Türkdoğan, Hüseyin Üzmez gibi pek çok Arkadaş'la Şevkimiz artıyordu. Değerli Fikir Alışverişlerimiz oluyor, Düşünce Gelişmeleri sağlıyordu. Bazen de Hüseyin  gibi Kardeşler [51]Heyecanlarını Kontrol edemiyorlardı..

      Başbakan Menderes (ö.1961) Parti Kongresi için Malatya'ya gelir. Hüseyin Üzmez Kent'e gelen Gazeteci A.Emin Yalman’ı temizlemek ister.[52] Olay Büyük Doğucular'ın üzerine yıkılmak istenir. NFK "Bunu Halk Partililer yaptı" diye yazar. (1952)

      ‘Malatya Lisesi’nin Mü’min Gençleri boş durmuyor, onlar da İdealler'ine Katkılar'da bulunmak Neşe'siyle, Lise'de Namaz kılacak bir Yer Ayarlama Heyecanı içinde idiler. Başlarında Mehmed Selami, Hasan Celal Güzel ve Arkadaşları Lise İdaresi'ni Mescid yapmaya İkna etmişlerdi..Merhum Alaaddin GürünNida Adlı bir Broşür'le bu Hadise'yi yayınladı. Tabii Hürriyet Gazetesi hiç durur mu? Bu Broşür'ü 7.10.1959 Tarihli Nüshasında, Resmini de koyarak yayınladı. Çetin Altan da Köşesinde, buyrun Inkılaplar'ın Cenaze Namazı'na.. diye hayıflanmaya başlamıştı. Dönem'in İktidarı Emir emir üstüne, o Mescid'i kapatın diye Emirler yağdırıyorlardı..’ [53]

     Hizbu’t-Tahrir’de iken Ercüment Özkan'la (ö.1995) Ankara’ya sık sık gittiğinde tartışır. Sonra ayrıldığını söyler. Daha Rahat Tartışmalar'ını sürdürürler.

      1970 de Nizam Partisi kurulurken Kurucu olarak Davet edilir. "Politika’nın Taviz Verdirme Müesseseleri oluşturduğunu, dolayısıyla İslami Siyaset'in buna İzin vermeyeceğini ve eğer illa bir Siyaset gerekiyorsa, bunun Dönem'in Kalıntılar'ından ari, Fikri, İlmi Tebliğler'e Zemin hazırlamak olacağını" söyler.

 

       70 Sonrası:

     ‘Kaynağa doğru yönelmek isteyen bir Nesil yetişmeye başlamıştır. Çıkan Yeni Dergiler, Yeni Kitaplar. Malatya'dan onlara Küçük Kitaplarımızla Desdek olmak ister. 1973-1974ler'de Sünneti Seniyye Kitab'ını neşreder. Sünnet’in Nafile  demek olmadığını anlatır. Mütevatir olmak Kaydıyla Temel bir Kaynak'tır. Gayrı Metluv Vahy vardır. Bu Konu'da Ercüment Özkan ile İhtilaflı'dır. Malatya'ya geldiğinde tartışırlar. "Allah Rasulu’nun Tebliğ ettiği Ayetler'in Işığında yaşaması ve Müminler'e Örneklik vermesidir." Kul Vasfı ile Hatası olur ma Rasul Vasfı ile Masum'dur. Rasullerin İçtihadlarını Allah düzeltmemişse o da Din olur. Vahyi'n üç şeklide el-Buhari' de geçen Rüya'yı da  Savunmasına ekler.

       Balıkesir'de Mealci dediği Gençler'le (6 kişi) tartışır. Qur'an'da olmadığı için Rekat Sayılarını Bağlayıcı görmezler. Sonra daha bir Kalabalıkta konuşurlar, biri Fıqıh Hocasıdır. "Qur'an elbet anlaşılır ama bir Hazırlığın , ön Bilgi'nin olmazsa anlamakta zorlanır, Yanlış anlayabilirsin" der. Abese Suresi'ni gösterirler. "Qur'an dışında birşey tanımayan Sevimli Kardeşler'di" der. Protosto edip giderler. Çekmegil Qudsi Hadis Lafzını kullanmaz. "Qudsi olmayan Hadis var mı?" diye sorar.

       Medine Vesikası Konusunda Ali Bulaçı uyarır. Vesika’nın İslam Hakimiyeti'ni öngördüğünü söyler. Gayr-i Müslim’ler Evlerinde Serbest'tirler ama Sokaklar İslam’ındır.

       Yaşar Nuri  ve Hüseyin Atay için "Ne İslam'dan vazgeçebiliyorlar, ne de Batılı yaşamaktan kaçınabiliyorlar" der.  Yaşar Nuri ile İstanbul'da Özel görüşür. Mütevazi bulur, ama Tashih edip etmeyeceğinden Emin değil Görüşlerini..

      Çekmegil Eserler'inde ortaya koyduğu Görüşler'in Özgünlüğüyle Dikkat çekti. Malatya'da Sanat ve Ticaret'le uğraştı. Yurt içinde çok sayıda İl ve İlçe'de ,birkaç defa Almanya'da, İngiltere’de, Mina'da  Konferanslar verdi.[54]

     ‘İçinde bulunduğumuz bazı İmkansızlıklar'la Güçsüzlükler bir tarafa, bir yandan Hocamsı Muqallidler, bir yanda Muttaqi öteriler arzeden Mistik Hurafeciler, diğer yanda Düzenci Müstağripler; daha da Acısı, Gününü Gün etmekten başka bir Derdi bulunmayan Mideci Kalabalıklar... Batıcılar gibi yaşayıp Müslümanlık Adına Çalım satan Modernistler.. Böyle bir Ortamda Din'ini Dava  edinen Aziz Mü’minler'in elbetteki İşleri Kolay değildi. Ancak, bunca Engel'e rağmen, çalışan çabalayan Aziz Mü’minler boş durmuyorlardı. Bizler de onlarla Beraber olmak, onlara Gönüldaş olmak Emeliyle 50 Yılı Aşkın (1995) bir zaman Diliminde yaşamış olduk. Çilelerimiz arasında karınca kadarınca, bazı Başarılarımız da oldu, şükrolsun.

     İslami Feraset'le, Tefekkür'ü Diyalektik'le Kapalı Kapılar arasından sızabilmek; Odalarımzı da yetiştirdiğimiz Limon Ağacı'ndan birkaç Meyva dermek Kolay mı idi? Müzmim Soğuk Algınlıklarına karşı İnsanmızı Evimizde korumak için birkaç Limon Tanesi veren Fidanlar yetiştirebilmişsek, bu ancak Nasır-ı Hakikimizin Layık olmaya çalıştığımız Nusrat'ıyladır.

     Cahiliye'nin pekçok Çeşitlerinden Sıkıntımız da oldu elbet. Fakat, Hakimler Hakimi’nin Sabretme Gücü'yle, Sıkıntılar'ı Kısıntılar'a dönüştürmeden atlatabiliyorduk. Allah’ın Azab'ından korkmadan Çalışmalarımızı Sabote eden bazı Müfteriler, sade Cahiliye Grubu'nu değil, düşünen İnsan'ımızı da yer yer düşündürmüş olacak ki, bazı Kardeşler Gerçeği öğrenir öğrenmez gelip Özür Beyan ediyordu.[55]

      *Yeni istiklali’in açtığı bir Yarışma'da, Deneme Dalında Yazar olarak Birincilik aldı. İnsanlık Anlayışımız Eseri, İslam Dergisi’nin açtığı Yarışma'da Birinci oldu. Eğitim Raporu Adlı Eseri Yeni Asya Gazetesi’nin açtığı Yarışma'da İkincilik Ödülü aldı.

     Yazı ve Şiirleri; Ehli Sünnet, Toprak, Büyük Doğu, Türk Ruhu, Türk Düşüncesi, Yeni İstiklal, Sebilürreşad, Tohum, Hürsöz, Uduk, Kriter, Selam, Oku, Edebiyat Alemi, Babıalide Sabah, Hizmet, Malatya'dan Ses, Serdengeçti, Vahdet, Panel, Türk Edebiyatı, Kitap Dergisi, Hak Söz, Almanya ve Türkiye Değişim'de yayınladı.

     Eserleri'nde, kendisi hakkınaki Teveccühlere sıklıkla Yer verdi. Hatalarını Rabbina sakladı. [56]Kendisi ile bir çok Mülakat yapıldı:

     -Yazarlar Birliği İçin Süleyman Bayraktar tarafından,[57]

     -İnsan Dergisi için, Mehmed Alagaş tarafından, [58]

     -Panel Dergisi için, [59]

    -Kelime Dergisi için M.Ö.Mengüşoğlu tarafından, [60]

    -Vahdet Dergisi için İbrahim Çoban tarafından, [61]

    -Yeni İstiklal Dergisi için Necmeddin Bilgili tarafından, [62]

   -Sor Yayıncılık için 4 konuda: Hicret,Tevhid,İctihad, Sünnet [63]

   -Bayrak Dergisi İçin Bilal Sürgeç tarafından, [64]

   -Harman Dergisi için Mustafa Kaylı tarafından, [65]

   -Malatya Ekspres için Hijmet Akpur tarafından, [66]

   -Panel Dergisi için Ziya Kesiriklioğlu tarafından[67]    

   -Yeryüzü Dergisi’nin Soruşturması, [68]

   -Selam Gazetesi için A. Said Akçay tarafından, [69]

   -Asistan Hüsniye Hanım tarafından bir Sosyolojik Araştırma için, [70]

    -Fecr yayın.3-2-1995 Tarihi Qur’an Haftası'nda Sunulan Tebliğ[71]

    -Güney Afrika Tabibler Birliği’nin Soruları, [72] 

    -Haksöz Dergisi’nin Mülakatı, [73]

     -Almanya’da Çıkan Değişim Dergisi’nin Soruları, [74]

 

       Eserleri:      

      -Sünneti Seniyye,

      -Altın Anahtarlar, 2.Baskı

      -Münevver Anlayışımız, 2.Baskı

      -İnsan'ın Yolu İslam,

      -Milliyet ,

      -İyi Niyet ,

      -Limon Ağacım, Şiirler

      -İslam’ı Yaşamak ,

      -Müstesna, Denemeler, Mensureler, 3.Baskı

      -İnsanoğlu Kendini Arıyor, 4.Baskı

     -Tetkikler'de Metod ve Tenkid, 2.Baskı

     -Gizli Bir Ses Dedi ki, Şiirler

     -Aramızdaki Fark, Şiirler

     -Ruh'ta İnkılap , Şiirler,

     -İbadet Anlayışımız , [75]

     -Bilgi'nin Gücü ,

     -Bir Nur Doğacak, Şiirler

     -İktisat Anlayışımız, 2.Baskı

     -Radyofonik Piyes, Servet Bey,

     -Mü’min'de Hürriyet ,

     -Siyaset Anlayışımız ,

     -Ahlak Anlayışımız , 2.Baskı

     -İman Anlayışımız ,

     -Diyalektik ,

     -Reçeteler, Gelenek ve Gelenekçilik ,

     -Çağ Dışı ,

     -Vahye Göre Büyük Zulüm ,[76]

     -İnsanlık Anlayışımız , 3.Baskı

     -Dünya İslam Devleti ,

     -Qur’an’a Muhatap Olmak ve Engelleri,

     -Nasih-Mensuh/Masuniyet ve Recm ,[77]

     -Çekmegil’in Eseri Neyi Anlatır, [78]


[1]          ‘..ne kadar Kısa tutmak istedimse de, İdrak edebildiğm 60 Senemi bir Türlü kısaltamıyorum. Bazı  Genç ve Yeni Kardeşlerimin ‘sizin İşiniz bütünüyle Hurafe ve Bidatlar'la uğraşmak mıdır, tarzındaki Sorular'ına cevap aramak, bir de İstanbul’da Dilipak, Ankara’da Sacid Duman, Malatya’da Hikmet Akpur Kardeşlerimizin Hatıra isteklerini çok az da olsa karşılamak Arzusunu bir Türlü kısaltamıyorum. Hatta Hikmet Akpur, Teybi getireyim, oraya konuşunuz, ben onları oradan çıkarırım’ diyordu. Değer miydi bilmiyorum, ama İmkansızlıklar içerisinde İmkanlar yaratan Qadir-i Mutlak Yüce Rabbimizin İmtihanları içerisinden çıkarılabilecek ibretler verebileceğini de düşündük..

            Neler oldu? Olanlar için Rabbimiz İmkan verdi, bizler de yine onun Yardımını onun Yolunda sarfedebilmek için Fiili ve Qavli Dualar'dan Geri kalmamaya çalışır olduk. Dualarımız yer yer Filizler veriyor, cılız da olsa. Üstad NFK’ın Dizelerinde denildiği gibi, ‘Sur'da bir Gedik açtık’sa, açabildikse bu dahi Lutfi İlahi'dir. Bu Gediği  biraz daha genişletmek, Genç İhtiyar demeden çalışmak, çalışan Kardeşlerimize Yardımcı olmak da Dualarımız olurken 40 Yılı Aşkın bir zaman içerisinde İslami Gelişme'ye Engel olanlar la Mücadele içerisinde bulduk, bulunduk.’

[2]          Annesin Hatice’nin Babası Yemen Harbi’nde Şehid oldu. Annesinin Ağabeyi Mustafa Asım İstanbul Külliyesi'nde okumuş  İttihat Terakki'de bulunmuş, Enver Paşa ile çalışmıştı. O’na Hayran'dı. İttihat’ın Entel Militanı olarak Anadolu’da Yunan ve İngilizler'i Zor Durumlar'a sokan Çeteler'in birinin Reisliğini yapmıştı. Çok az konuşurdu. Cumhuriyet Dönemi'nde Malatya Müftüsü olmuştu. 1950 de Emekli sonra bu Görev'e İsmail Hatip gelecektir. Annesi’ne Muhit'in Hanımları ‘Hatice Hoca Hatun’diye Hitap ederlerdi. Hatice Hanım’ın Küçük Kardeşi  esmiş, tozmuş, Aile'nin Nazlısı Kimliği ile İdadi Mezunu, Hamasetli Şiirler'le Ömür tüketmiş bir Pehlivan'dı. Mehmed Said’den 25 Yaş büyük'tü.

[3]          1995 de Malatya Belediye Başkanı Yardımcısı olan Tahsin Çekmegil’in Şehid olan Babadedesi)

[4]          Bekir, Ruslar’a Esir düşer, 3 Yıl sonra İstanbul’a döner. Kurşun yiyen bir Ayağı Rusya’da kesilir.

[5]          Divan'ından bazılarını Torunu Mehmet Selami Kriter'de yayınladı.

[6]          Çekmegil’in Altın Anahtar’lar Kitab'ında Sanih’in Mütalaası Adlı Yazısı Babasına aittir. ‘Hatırladığım kadarıyla  Keşşaf Hoca ve benzer Hocalar'la yapılan Fıqhi Müzakereler, Kültürel Tartışmalar oluyordu. Hatırladığıma göre Babam o Gün'ün Diyalektiğine daha iyi Sahip'ti. Tevhidi Tefekkür Gücünü, Seneler sonrası bir Baba Dostumun kendisinde Saklı olan ve İsmail Hakkı Hazretlerinin bir Eser'inin Kritiğini İhtiva eden bir Yazısını göstererek:’İşte Baba'nın Yazısı, burdan Zaman'ın Feridi olan nasıl bir Zat'ın Oğlu olduğunu anlayabilirsin’ gibi Övgüler'le sunmuştu. Okudum, Babamı bir daha Mağfiret'le andım, sevdim. Orada Özlü Fikirler'in Şahidi olduğum bir Mütefekkiri bir daha tanımış oldum... Asırlar'ın sürükleyip getirdiği bir takım  atmaya katmaya uğramış Naqiller'i sorgulayabiliyor; Tartışmalar'a açabiliyordu. Bizler o zaman Çocuk sayılıyorduk. O zamanlar bu Tartışmalar'ın bazılarını yadırgamadığımız olmuyor değildi.

[7]          Okuyan Kültürlü bir Aile'den gelmesine rağmen neden okuyamamıştı? ‘ Devrin Şartları ve Etkileri, bizim Çocukluğumuzun Ruhi Yapısı Engel'di buna. O zamanlar istenildiği gibi bir Mektep Medrese Sözkonusu değildi. Diğer Çocuklar Yolda Yolakta eğlenirlerken, bizlerin İlm'e eğilecek Yönlerimiz gelişmemişti.

[8]          ‘Muallim bey bir Tarih Dersi'nde Osmanlı Sultanları'nın Müstebit olduğunu anlatmıştı. Ev'e geldiğimde anlattım. Babam çok kızdı, ama kızmakla da kalmadı; Muallim bey için ancak şunları söyleyebildi: ‘Onlar İslam bilmez, Garip Garpçılar'dır’ Mealinde Tenbihler yapmıştı. Zaman zaman Çeşitli Vesileler'le o Dönem çoğu Muallimler'in Her Sözüne inanılmayacağı Düşüncesini iyice Beynimizze yerleştirmiş oldu. O Gün bugündür, İslam bilmezlerin Sözlerini; Proplemlerimize  Bakış Tarzını Endişeler'le karşılarım.

            Bir Gün Sınıf'ta Muallim bey, Darwin Nazariyesi'ni işliyordu. O Gün'ün Astronomik Bilgisi denen Nazariye bugünkü kadar bile değildi. Dünya'nın ve Bütün Yıldızlar'ın Güneş'ten kopmuş olduğunu anlatmak istiyordu. Sorgulamak gelmişti içimizden:

            -Peki  Muallim bey, Güneş nereden kopmuş deyivermiştim, birden. Kızdı:

            -Otur  yerine, diye bir İhtar çekti. Ben de otururken yerime:

         -İşte Muallim bey, Herşeyi Allah yaratmıştır, deyip önüme baktım. Fakat Kulağımın çekilmesinden de kurtulamamıştım...

[9]       ‘1950-960 Yılları Olgunluk Çağı'nda, Hocam Nedim Altunkaya’dan aldığım Arapçam, Müşterimiz Mühendis Mehmed bey’den adlığım İngilizcem de, Geniş Hayat Meşgaleleri arasında yarı kalmıştı. Oysa iki Lisan Dalını da kavrar olmuştum.  Hocalarımız Atölye'mize gelerek Ders veriyorlardı, o İmkanlar azalınca biz de Yarı kaldık. Beynimizde biraz Fehim kalmış ama ne çıkar? İşte Lisan bilmiyorduk. Üzgündük. İnsan bazan kendisni Teselli edebiliyordu; Peygamberimiz ve Değerli Arkadaşları da Arapça'dan başka Lisan biliyorlar mıydı sanki?.. Gerçi Babam'dan, Ablam'dan ve Annem'den Rasulullah Sevgisi'nin Yüceliğini, Namazsızlığın Geriliğinin  ne demek olduğunun Şuur'una Kapı aralayabilmiştik. Çocuk Yapmızıa rağmen Bizleri Şer Zihniyetler'e karşı Uyanık tutmanın Temrinlerini veriyordu Ailemiz.’

[10]         ‘Peygamber Ocağı denilen Ordu'da böylece Acemi bir Asker olduk.’

[11]    ‘İlerde BMM Sekreteri'yken Sade İkramlarıyla kalmamış, Meclis’e külfetsizce, Milletvekilleri Kapı'sından gidip gelmemizi sağlamıştı. Bir Gün kendisine, ‘Komutan'ım neden hala Namaz'a başlamadınız?’ dediğimde, çok çalıştığından; Meclis’in İşlerinin Yoğun olduğundan bahsaçmış: ‘Sana Söz; Çekmegil, ben Emekli olunca 5 Vaktimi bırakmayacağım’ demişti...’

[12]         ‘..Yazdığı bir kaç Eser'i imzalayarak, bizi unutmadığını anlatmak için göndermişti sonraki Yıllar. Senatör olarak bulunduğu Dönem'de de Meclis Lokantası'nda Misafiri olmuş, Arkadaşlar'ına Övgüler'le Takdim edilmiştim. Bir Seferinde Malatya’ya İşyeri'mize bir General'le gelmiş, ‘İşte Paşam bizim Askerimiz; Eserleri de var’ diye tanıtırken bana dönmüş:’Bak Çekmegil sen İslam’a Yazılar'ınla Hizmet ediyorsun, ama ben de Kore’de iken orada Cami yaptırdım’ diye övünmüştü.’

[13]         ’50 Alay'da bir Haber dalgalanmıştı. Alparslan Türkeş Adlı bir Üstteğmen tutuklanmış, ‘Turancılık’ Davasından dolayı Tabutluklar'a atılmıştı. Gazeteler'den okuduğumuza göre bu Turancılar, içlerinde Üniversite Öğretim Görevlileri, Serdengeçti gibi Genç Fakulte Talebeleri, Asker Kökenliler biraraya gelip bir Masa üzerine Bayrak sermişler, üzerine Tabancalarını koymuşlar, en üste de Qur’an’ı oturtup; Yemin etmişler, bu Vatanı Marksistler'den kurtaracağız’ diye. Bu Haberler Aslı olsun olmasın, Alay'da yayılmıştı. Bayrak, Silah, Qur’an Genç Ruhlarımızı tutuşturmuş, Kovuş'umuzun içerisinde ‘Haklılar’ diye haykırmıştım! Alay Komutanımız da seviyordu bizi. Allah O’nu Vesile edip bizi korumasaydı, belki  biz de Izdıraplar'a uğrayabilirdik.

[14]         ‘Ev'ine Davet etmişti. Ancak ben gıpta ettiğim tarafları olan Fehim Adak bey’in Misafir'iydim. Günlerimiz hemen hemen hep beraberdi. Onun da bu Sene (1995?) Rahmete yolladığı Hanımı, benim Rahmetli Hanım'la Arkadaş olmuşlardı. Bu Aile inandığını yaşayan, gıpta edilen Aile'ydi. Tezkere alıp Elazığ Su İşleri'ne Baş Mühendis olduğunu duyduk. Orası Yakın diye Davet edip duruyorduk. İşte bu Vesileyle Fehim Adak’ın Misafir'iydik. Komutan'a her ne kadar Özür Beyan ettimse de, Alparslan bey, bizi İzaz etmiş olmak için olacak, Fehim beylere kendisi geldi. Gece Geç Vakitlere kadar Sohbet'te bulunuldu.

            Fehim beyler'e Mistik Yapılı bir Zat da gelmişti. Sonradan öğrendik ki, bu Zat'ın Köyler'den Kentler'den pek çok Bağlısı varmış. Ancak o Gece onu, İslam’ın Temel Esprisinden Uzakta seyreder bulduk. Mesela Veliler'in Hatasız olabileceğini Menkıbeler'le İddialarını İsbat'a çalışan bilmezler Pozisyon'undaydı. Geç Vakitler'e kadar tartışıldı. En nihayet kendisine ‘Bak Kardeşim! Elazığ’da İlim Adamları olması elbette Mümkün'dür; bu Gususları onlara bir sorun lütfen’ deyip Mesele'yi kapatmış olmak istemiştik. Ancak Alparslan bey duygulanmış olacak ki, ertesi Hafta Malatya’ya bize gönderdiği Mektub'unda o Gece'deki Tehassüslerini yazmış. Düşündürücü  Fikirler içeren bu Mektub'u Maalesef saklayamamıştım. Sonradan bir İhtilal'in Komutanı olacağını bilseydim saklar, bugün kendisine ne diyorsun, derdim.’

[15]         ‘İhtilal Sonrası bu 3 İsmi Menderes Hükümeti’nin yaptırıp da içine girmesi Kısmet olmayan BMM de görülecektir. Kurmay Albay Türkeş Başbakanlık Makamı'nda Hükümet oluşturmuştur. Hamdi Turan, BMM Genel Sekreteri, Albaylık'tan Emekli Arslanoğlu ise Senatör’dür artık.  Türkeş, Sivas’ta Çekmegil’in Gözaltı'na alındığını duyunca, o zaman Lise'de olan Selami’ye Telgraf çekerek Teselli etmiş; bu Vefakar Hareket'iyle de, iki Oğlu içeri alınmış Yaşlı bir Hatice ana'nın  daha da üzülmesinden başka bir Şeye yaramayacak, Ev Aramaları gibi Eziyetler'in önüne geçilmesine Vesile olacaktır. (Selami bu Olayı Tilki Tuzağı ‘nda anlatır.)

[16]         ‘İyi Askerler'den sayılırdım. Askerlik benim için 3,5 Senelik bir Mektep ve Harp Seneleri'nin İbretler Verici bir İmtihan olmuştu. Belki de Harb'e girmemiş olmamız; Şiir, Edebiyat, İslam Neş’esi Sıkıntılarımızı azaltıyordu.

            Harp dolayısıyla İzinler kalkmıştı. Öyle olmasına rağmen 3 Sene içerisinde 3 defa İzinli gelmiştim Malatya’ya. Birinde İman Şuurunu Ayakta tutan Babamı görebildim. O da yine O’nun Gayreti Vesilesiyle şöyle olmuştu: Tümen  Komutanımız Paşa’ya, Sülüs Elyazısı'yla uzunca Fikir Ağırlıklı bir Şiir'le Müracaat etmiş, Muhteva olarak demişti ki: ‘ Sizin Tümeninizin 50.Alay'ında Oğlum Askerinizdir. O’nu ben çok özledim. Allah isterse görürüm ama bu işe bir Vesile gerekti. Sizi Rahatsız etmezdim ama başka bir Çare bulamadım. Allah dilerse Oğlumu mutlaka görürüm fakat sizin gibi Anlayışlı; İyilik sever ,Erdemli Kişiler'in Sebeb olmasını istedim. Ecrinizin de Rahim Rabbim'izin vereceğine Ümitvar'ım. Hürmetler'imi Selamlarımla birlikte arzederim.’ Şeklinde Mana Yüklü Edebi ve uzunca bir Mektub'u yer yer Duygular serpiştirilmiş olarak yollamıştı. Alay Komutanımız Acele'yle beni aratmış, Paşa’yı nerden tanıdığımızı sorgulamaya başlamıştı. Hiç tanımadığımı her ne kadar söyledim ise de inandıramamıştım. Gerçekten ben de Gayretler içerisinde kalmıştım. Bir Araba'yla beni Tümen Karargahı'na yolladılar. General'in Huzurundayız. Karşımda Ak Saçlarıyla Vakur bir Paşa:

            -Gel Evladım, gel yakına şöyle!

           Harp Yılları'ydık. Mareşal Fevzi Çakmak Genel Kurmay Başkanı. Biz henüz 3,5 Aylık Askeriz. Sıkı bir Disiplin vardı. Onbaşı'nın Karşısına bile Selam'la giderdik. Bu Ahval içerinde Paşa’nın karşısına çıkmıştık. Selam verdim:

            -Yaklaş, yaklaş! diye Masa'nın Yakınına kadar çağırdı:

            -Şimdi seni İzin'e göndereceğim ,git, o Muhterem Babana Sıhahtta olduğunu göster; benim yerime de Eller'inden öp. Babanız çok Büyük Adam ; siz henüz onu tanıyacak Çağ'da değilsiniz.. 15 Gün yeter mi? dedi, Yaver'ini çağırdı, ‘İzin Kağıdını doldurunuz, ben İmza edeceğim’ diye Emir verdi.

            İzin Kağıdı'nı almak için Karargah'a götürüldüm. Orda bana bir Albay'ı, Masa'nın gözünden çıkardığı; iki Parşümen Kağıdı'yla birbirine eklenmiş, üzerinde Sülüs denilen Yazı türüyle ve Usta Hatlar'ıyla yazılmış bir Şiiri gösterdi:

            -Tanıdın mı bu İmza'yı, dediler? Tanımıştım; Babamın İmzasıydı. Çıkıştılar:

            -İnsan böyle bir Baba'nın Oğlu olur da okumaz mı, neden okumadın!

            Artık Siviller gibi konuşmaya başlamıştık..

            -Ben de yazarım Şiir, dedim. Yanında var mı , dediler. Var, dedim, bir kaç Gün önce Babama şiirimsi bir Asker Mektubu  yazıp yollamıştım. Defter'imde kalan bir Nüshasını çıkarıp okudum. Hemen oracıkta, Kopya Kağıtları da koyup Daktilo'mun başına geçen bir Kurmay Yüzbaşı; oku dedi ve yazmaya başladı. Onu o Dönem'in Savaş Adlı Mecmuasına gönderelim, diye zarfladılar. Ben de onu Askerlik Sonrası yayınladığım ‘Gizli bir Ses dedi ki’ Adlı Kitab'ım da yayınladım, unutmayaym diye. Fakat Babam'ın o Şahane Mektub'unu neden alıp saklamadım diye üzülür dururum. Ama öbür Mektuplar'ının bazılarını, bazı Kitaplarımın Münasip yerlerine alarak yayınlamıştım. Babam'dan kalan, Şiir ve Sanat Yüklü Mektupları Alay Karargahı'ndaki Subaylar okumadan vermiyorlardı.

            İlk İznim 4 Aylık Asker'ken gerçekleşmişti. Geldim Malatya’ya. Babamı, Anamı, Çoluk Çocuğumu Yakınlarımı görmüştüm.

[17]         ‘Fakat 1 Yıl sonra 2.İznime geldiğimde Babamı bulamamıştım; Bir 3.İzinde de, 2.Oğlum Mehmed Sanihi bulamamıştım... Anam çok Şefkatli ve Muktesit bir Hanım'dı. Babasız bulduğu biz Evlatlar'ına Gönlünü Kucağını açmıştı. Benimle beraber bu Çetin Yıllar'ın Çilesini çeken Azize Eş'im; Darlık'ta da Varlık'ta da Rahim dayanağımdı.. Dualar bizimleydi...’

[18]         ‘Askerlik Disiplin Merkezli Düşünceler'e; İnsanlar'ı Olgun karşırabilecek Çileler'e Talimgah'tır. Orada Millet, Memleket Sevgisi, İslami Gayretleri olanlara İman İdealisti olma Yollarını açabilen bir Hayat Mektebi olabileceğini bir kaç Misalle anlatmak istemiştim de. Bize şahsen bir Eğitim Ocağı olan yer'de, Komutan ve Yurd'un her Köşesinden gelen Arkadaşlar'dan bir şeyler öğrenmiştik. Ama biz onlara bir Şeyler; İslam Sevgisi verebilmiş miydik, bilmiyorum, ama İslam’ın İnsan'a İzzet getirebileceğini Gücümüzce göstermeye Vesile olmaya çalışmıştık. İslam’ı sevmem ve Namaz'ımı aksatmamaya çalışmam, Küçük bir Erbaş olmama rağmen, Birliğimizin Ast ve Üstlerinin Alakalarını Yüce Rabbimizin verdiği İmkanlar Nisbetinde çekebilmiştim, işte..’

[19]         ‘Dönem'in ‘Hocagil’ denilen bir Aile'sinin içerisinden geliyordum.. Bu Ahval içinde çırpınıp duruken; nerede bir Hafız görsek, nerede Cami'ye giden bir Müslüman'a rastlarsak onları bir Çocuk Coşkusuyla seviyor, gıpta eder  halde bulunuyorduk..

[20]         Ara sıra Şiir Yazma Hevesi, bazılarını Babam'a Okuma Hevesi, Teşvikleriyle Sevinme Tenkidler'iyle Yerinme Çocukluğu.. Yazdığım bazı Şiirleri Kardeşim Mehmed Esad Sınıf'ında okurmuş. Sonraları Ordu’da Tabib Yüzbaşı olacaktır.

[21]         ‘’Öyle oldu ki, Konfeksiyon değil, Sipariş'le  İş yapan ve Gıpta edilen, o Gün'ün en İşlek Atölyesini Nasip etmişti Allah. Emniyetçilik'ten Valiliğe gelmiş Şehrimiz Valisi Ahmet Tekelioğlu sade Müşterimiz değil, Kültür Hamuleli Şefkat'iyle Fikir Alışverişi yapabildiğimiz bir Yakınımız da arzeder olmuştu. Malatya’daki Birlikler'in Komutanı Kemal Paşa da; giyinmesini bilen Müşteriler arasındaydı. Düşünmesini bilenler de Fikri Tartışmalar'la Diyalektiğimizin Teşekkül'üne Vesile oluyorlardı. Şimdikileri bilemiyorum (1995); İş'i 22 Yıl'dır bırakmış durumdayım. Fakat hala Terzihaneler kadar Arayıcı Fikir Alış Verişi yapabilecek hiçbir Sanat Yuvası bile düşünemiyorum.’

[22]         19.12.1948 de Deliçay İmzasıyla Doğu Gazetesi’nde Arkadaş'ı için şöyle yazar:’ ..Said Çekmegil Kalemine Aşkı.. değil Hakkı, Hakikati Konu yaptığı için Herşey'den Evvel bu Özelliğini Takdirler 'le karşılamak İcap eder’

[23]         Kardeşim Esad Sınıf'ında okurmuş. Bundan Haberdar olan Genç bir Arkadaş, henüz Lise Talebesi olduğu Yıllar'da Şiir ve Edebiyat Tutku'suyla karşıma çıkmıştı. O Yaşlar'da  Mahalli Fırat Gazetesi'nde bir ara  çalışıyordu. Geldi, gitti, Şiir, Yazı istedi. Genç'ti, Enerji Dolu'ydu, Sanat Yeteneği yerindeydi. Şemsi Belli..Soyadını öğrenenler, Solcu Mihri Belli ile Yakınlığını soruyorlardı. Hiçbir Münasebeti yoktu; ne Sağcı'ydı, ne Solcu, sadece Edebiyatçı.. Hemşehrimiz'di. Lutufkar'dı. Aylık bir Dergi çıkaralım dedi. Amatörce birkaç Yazı verdim.’

[24]         O Yıllar'da Arif Nihat Asya’nın Malatya Lisesi’nde Hocalığı Zamanında Talebeliğinde bulunan Ömer Erdoğan Adlı Arkadaşı Said’i Sanat'a Teşvik eder.

[25]         Çekmegil’in pek çok İkaz'ına rağmen Milli Gazete Uzun süre bu Yanlış'ını tashih etmez. ‘5.3.1994  Nüshasında Özür Mahiyetinde bir Not düşer. Vakit’ten Yılmaz Yalçıner, Hüseyin Üzmez’in bizleri sevindiren Hakkaniyetli Yazılar'ının bu Düzeltmelere Katkıları oldu.’

[26]         ‘Genç'tik, İslam Sevgisi'yle Coşkulu'yduk. Varız demiştik, Musa Çağıl ve diğer Arkadaşlarımız'la beraber.

[27]         "Güçlü Kalemi, Tavizsiz Kişiliği, yani İnanc'ının Kaynağına bağlandığı Büyüğüne Asla Toz kondurmayan Kimliği ile Ünlü'ydü. Biz onu, Müstağripler'in kirlettiği Fikir ve Zikir Ortamını temizlerken tanıdık. Onlarla Kavga etmekten yılmıyordu. Çok Çile çekmişti. Sur'da bir Gedik açmak için az mı didinmişti? Yiğit'ti, Cazip'ti. Yalnız bırakmak İnsaf olmaz Kanı'sındaydık. Son Zamanlar'da, diğer Aksamalar'ını Gölge'de bırakan, Meşreb'ine Ters düşdüğü Müslümanlar'a Kafir diyecek kadar Fıqıhıszlığının olduğuna Şahid olduk.

[28]         ‘1952 de yayınladığı age de ‘..Tasavvuf, İslamiyet’te evvela Şiilik ile başlayıp Tercümeciler ve Feylesof Hekimler ve Riyaziyeciler tarafından geliştirilmiştir. Yani bu Tasavvuf'un Kökü Yahudi Şeriatı'dır’ diyordu. NFK ise Şeyh'ine Azat Kabul etmez bir Köle olarak Bağlı olduğunu şiirleştiren Kimlik'teydi. İşte bu nedenle hiç anlaşamamışlardı. Ziya bey’e her ne kadar Asgari Müştereklerimiz için ayrılmamasını istedik ise de zaptedemedik. Bizler o Gün'ün Anlayışıyla Devam'da İsabet görüyorduk.’

[29]         Bak:Dünya İslam Devleti, s.106

[30]         ‘Necip Fazıl ile Cevat Rıfat anlaşamıyor, bir türlü Beraberlik sağlanamıyordu.’

[31]         Musa Anter’in Kayıınbababası. BD Cemiyeti'nde çalıştı

[32]         Anlaşmazlıklar çıkınca Nurbaki ayrılır. ‘Üstad O’na yakıştıramadığımız bir İtham'ı yaparak bıraktı. Nedenleri bildiğimiz kadarıyla çok uzar ve de Faydasız. Ancak şu kadarını söyleyeyim ki, Değişik Emeller taşıyan Gönüldaşlarımız İdare Kurulu'nda Akort edilememişti.’

[33]         ‘Bizim için bu Tarihi Vakıa'nın Hikayesini; Gençliğimizin Heyecanını besleyen o Hareket'in Menbaını 1983 Kasım’ında Yayınına tekrar  başlayan Kriter Dergisi’nin 37-48. Sayısı'na kadar ‘Büyük Doğu-Necip Fazıl Başlıklı, 12 Ay yayınlanan Tefrika daha İyi özetliyor. Oraya bakılabilirse İbretler çıkarılabilinir.’

[34]         ‘Hiçbir Cemiyet'e neden giremediğimi kısaca anlatmış oldum. Hele sadece Dünyalık İhtimali Büyük gösterilen Partiler'den gelen Davetler'e bir türlü Müsbet Cevap veremedim. Islam’ın Yüce Adil Siyaset'ine uymaz gördüğüm Günlük Politika' Tasvip edemiyorum. Buna Kusur diyenler olursa Karşı çıkmam ama, Tavizleri Zorunlu kılan Politika'ya ise katılmam. En ilerde gördüklerimizle beraber olmuştuk. Mesela, ‘Büyük Doğu Cemiyeti’nin ‘Umumi Reisi Necip Fazıl Meşrebimizin dışındaki hiçbir İnanış'a Geçit vermek istemeyen bir Eda'da idi.  İdare Kurulu Üyesi  Abdurrahim Zapsu Fıqıh Ağırlıklı Yönünü öne geçirmek Görünüm'ündeydi. Cevat Rifat Fedakarlığına rağmen ‘Milis General’liğinin Gururu içerisinde İslami bir Tetkik'e Zamansız bulunuyordu. Sonrakilerin de Ebedi Alemlerini öne almadan, Dünyevi Başarılar arkasında koşmayan Muttaqiler olmadıkça, yukarıda Adları geçen Kardeşler'imizden Farklı bir Konum arzedeceklerini sanmıyorum. Gerçi onların Çırpınmaları Mü’minler'in önüne gömülen Mayınlar'ı patlatmıyordu da diyemem. Qalpler'i Allah’tan başka kimse bilemez- gerçi Qalpler'den geçenleri bilenler de vardır ,yalanını yazıp duran bilmezler var, ama; biz onları Vahyi Doğrultu'da göremeyiz. Herkese Niyetler'inin Ecrini bizler değil, Allah verecektir.’

[35]         ’16 Sayfalık Lirik bir Broşür.. O Kuşağın Hali Pür Melali, o Dönem'in  Ahvali içerisinde Mahzun Gönülleri ağlatıp durmuş, Ümitler'e boğmuştu. Ancak Hükümet'in Bakanlar Kurulu'nu da Telaş'a düşürmüş; bir Kararla toplatılmasına Karar almışlardı. Beri tarafta bu Broşür El altından Anadolu’ya  dağıtılmış ,El'den El'e okunup duygulanılmıştı.’

[36]         Sonradan Milletvekili, Senatör olur. ’Kültür Humulesi Geniş, Dönem'in en Popüler  Kişisiydi. Politika’ya atılınca, Tüzüğü Politika'ya Müsait olmayan Dernek tarafından İhraç edilmişti. Kurup geliştirdiği bir Ocak’tan Gözleri dola dola ayrılmak Durum'unda kalmıştı.

[37]         ‘1960lı Yıllar'ın İhtilal Şartlarına rağmen, en Cesur Huquqçu Gazetecisi ..Sonradan Milletvekili oldu.’

[38]         Haftalık Sohbetler'inin Adı ‘Ocakbaşı Sohbetleri’ydi.

[39]         ‘Dava Kokulu, Fikir Yapılı, ancak Yeterli olmayan birkaç Yazı da oralarda yazmıştım. Bu Gayret bize İlk Şiir Kitab'ımızı yayınlattı’.

[40]         "Son Zamanlarda artık Salat'ını aksatmayacağını söylemişti."

[41]         ‘Ah o Günler!.. Büyük Doğu Heyecanı Paralelinde gelişen bir Aksiyon Potansiyeli yerinde duramaz oldu. Anadoluculuğu yeğleyen Nureddin Topçu, Irkçılığı bırakmayan Nihal Atsız, ikisini bir arada sentezlemeye çalışan Serdengeçti Coşkusu Tarih'in Açmazların arasında Çıkış Noktaları arayıp duruyordu.’

[42]         ‘Çoğunlukla S Tandaslı Elitler'in Uğrak Yeri oluyordu Mağazamız. Sol Kesim'den de gelenler oluyordu. Aralarında Müslümanlar'a Gerici Gözüyle bakmayanlar olduğu gibi, Müslüman olanlar bile oluyordu. Mesela, ‘..artık kendimi Qur’an’a Teslim ediyorum’ gibi duygulandıran İfadeleri bir Bildiri ile neşredenler bile olmuştu.  Bu Bildiri İktisat Anlayışımız 2.bas.121.Sayfa’da Yer alır.’

[43]         Bu Yazı Küçük İlaveler'le Müstesna Adlı Eser'in 3.Baskısına alındı.

[44]         Şimdi Limon Ağacı’nda Yer alıyor.

[45]         İsmail Hatip Erzen’i Valiler'in Ayağına gitmez biri olarak hatırlar. ‘Eserler'i için Varisler'inden İzin almak gerek. Mezar Taşı'ndan Doğum Tarihi'ni bulabilirim.’ diyor. Şeyho Hoca 1998ler'de  Gizli arşivler'de çalışıyordu. ‘İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı’ Eski Adliye’nin Karşısındaki bir Mescid’de Cuma Namazı kılıyorlar. 1991 de Dusiburg Mescid-i Aksa Camii'nde Teravih kıldırdı.

[46]         Sonradan Kriter Dergisi’ni çıkardı.

[47]         ‘Bir Cins Kafa, Orta Öğretim Görevlisi İbrahim Güneş bey’in Ustaca Tahrikler'iyle Fikir Sohbetleri'ne gelmeye başlamıştı. İkisi de aynı Okul'da Orta Öğretim Görevlileri olarak tartışırlarmış. Her Sosyalist gibi çok Entellektüel ve Militan bir Kişilik taşıyordu. Sohbetler'in Tenkid Turlarında, Talebeler'inin bile Kritikler'ine Muhatap olamaz bulunca kendisini, Fikir Sancılarına tutuluyor. Dedik ya, Cins ve Kişilikli bir Yapısı vardı. Sonradan öğrendiğimize göre, Sabahlar'a kadar yatmıyor, okuyor, düşünüyor ve tartışıyor hale girmiş. Diğer Solcular arasında da, Güzel yol'u seçenler olmuştu. Ama Ali Kılıç kadar Çabuk; hızla 6 Ay içinde İslam’ı seçeni hatırlamıyoruz. Kendisi ‘Mefkureci Öğretmenler Derneği’nin Yayını, 4 Sayılı Mefkure’de Kaleme aldığı bir Yazı'sında, Fikir Çileleri arasında Yol aradığını İzah ederken şöyle der:’..Tetkik'e başladım. Bana bu sırada bir El uzandı. Malatya’nın Dikenleri arasında kendi kendini yetiştirmiş bir Gül Misali eldi. Dava'sında öyle Samimi'ydi ki, yaşamasında Kusur ararken, yeni yeni Gerçekler'le karşılaşıyordum. Kendi kendime düşünürken.. tek Sistem, Hurafe ve Bid’atlar'dan arınmış Yaşama şekli.. Allah Rasulu’nün İzi Tek Yol'un İslam olduğunu...’

[48]         Mahalli Gazete Fırat’ta Doğan Toros ,’İftihar ediyoruz Şehrimizde neşredilen bir Eser Arapça’ya çevriliyor’ Mealinde yazar. Büyük Cihad’da Övgü'yle Takdim edilir.

[49]         ‘Müşavirelerimize üşenmeden, Yük yıkmadan Yardımcı olarak bizleri kendisine Müteşekkir bırakan Kardeşimize Hocamıza da Selam olsun..’

[50]         ‘Oğlu Ahmed, Mülkiye’de  okurken, bir ara Malatya Fikir Kulubü’ Başkanlığı yapar. Sonraları Müfettiş ve Genel Müdür Yardımcılıkları; ve Çeşitli Dergiler'de istifadeli Güzel Makaleler yazar oldu.

[51]         ‘

[52]         ‘Deneyimsizliğin Aceleciliğinin Samimiyeti nasıl bir Ecir getirir Mü’minler'e; Tahmin edemiyorum. Ama her Fırsat'ta Vefa Duygusu'nu Çeşitli Vesileler'le İzhar eden Şefkatlerine Müteşekkir kaldığım Kardeşimiz Hüseyin Üzmez ve Arkadaşları -bizi bağışlasınlar ve çektikleri Çileler'in Kefaret olabileceğini düşünerek ferahlayıp şükretsinler- yaptıkları İş'te hala İsabet buluyorlar mı?  Niyetleri  Allah Rızası olabilirdi. Ancak yaptıkları Eylem'in Rıza-i İlahi'ye Uygunluğunu gereği gibi araştırmışlar mıydı? Bu Hususu hala bilemiyorum ama, bana öyle geliyor ki, Coşkun bir Heyecan'ın ötesinde Ürün verebilecek bir Heves'ten başka bir Görüntü vermedi.‘

[53]         ‘Aynı Lise de 6 Sene kadar sonra başka Kaynaşmalar, Ateist bir Öğretmen Münasbet düşürüp Sınıf'ta Talebeler'ine Din Karşıtlığı aşılıyormuş. O Dönem'de Müdür Yardımcısı olan Yiğit Türkçe Hocası Yaşar Küdük ise Müdahale ediyor. Ve Lise'de bir Soğuk Savaş  Hız'la yayılıyordu. Malatyalı Müslümanlar Konuşmalar'ıyla, Bildiriler'iyle Yaşar Bey’e Arka çıkıyorlar.. Öyle oldu ki, İş Memleket Çapında bir Fikir Savaşına döndürülmüştü. Mahkemeler başlamış, Ergün Göze ta İstanbul’dan gelerek Dava'yı üstlenmiş. Bir Milletvekili BMM’ne Takrirler sunmuş.. Netice Yaşar Küdük Lehine gibi olmuş ama Soluğu Anamur’da almaktan kurtulamamıştı. Tabii Ortaokul Müdürü, Sol Öğretmen, Müdür Yardımcıları da Hisselerine düşeni almışlardı.’

[54]         Konferans-Seminer-Sohbetleri:

                Malatya              İnsanlık Anlayışımız

                Ankara               İnsanın Yolu İslam

                Malatya              Tetkiklerde Metod ve Tenkid

                İstanbul             Münevver Anlayışımız

                Kayseri              Bilginin Gücü

                Malatya              Qur’an’a Göre En Büyük Zulüm

                İzmir                   Allah Şer Yaratmış mıdır

                İstanbul             Milliyetçiler Derneği Sohbeti

                Malatya              İyi Niyet

                Erzurum            İktisat Anlayışımız

                Bursa                Diyalektik

                Eskişehir          Sünnet-i  Seniyye

                Bakırköy            Nebi’nin Vazifesiyle İlgili İşleri Vahiyledir

                Söke                  Mistik Taraf Üzerine

                Mekke                Mina Konuşması

                Malatya              Vicdan Anlayışımız

                Seydişehir        Gafilleri Rahatsız Etmek

                Gaziantep         Ahlak

                Burdur               İslam ve Siyaset

                Londra              İbadet Anlayışımız

                Mersin               Fikir Kulübü Usulü Sohbet

                İstanbul             Şahsiyet Üzerine

                Malatya              İman Anlayışımız

                Balıkesir           Doktrin (Mezhep) Konusu

                Karabük            Denilenler Hakkında

               Malatya              Din ve Felsefe

               Yeşilyurt            Büyük Doğu Açılışı

               Münih                Allah Rızasına Uygun Yaşamak

               Schwimfurt        Bilerek Yaşamak

               Karsruhe          Bilerek Yaşamak

               Elazığ                   İslam’ı Yaşamak

               Adana                Anlamak (Fıqıh) Üzerine

               Malatya              Milliyet Anlayışımız

              Akçadağ            İmanın Ferdiliği, İslam’ın İctimailiği

              Konya                Kul ve Rasul olarak Nebi

              Paris                   Paris Camiinde Görevlilerle

              Trabzon             Qur’an’ı Anlamaya Razı Olarak Okumak

               Isparta               İslam’la Tanışmak

              Ankara               Hz.Yusuf Kafir’e Memur Olmamıştır

              İzmir                   Gelenek ve Gelenekçilik

              Hatay                   Mü’min’d Hürriyet

              Ankara               Dünya İslam Devleti

              Malatya              Qur’an’a Muhatap Olmak

              İstanbul             Türkiye’de İslami Uyanışa Yayıncılığın Katkısı

              Bursa                 Qur’an’da Muhkem ve Müteşebih

              Malatya              Nasih-mensuh/Masumiyet ve Recm

              Malatya              Qur’an’da İş Ahlakı ve Çalışma

[55]         ‘Mesela  Zongundak’ta yayınlanmakta olan Çekirdek Dergisi’nin 4.Sayısında bir  Helallık Dileme şöyle idi:’Said Çekmegil/Malatya. Muhterem Hocamız.. Sizi bize birisi çok Yanlış tanıtmıştı. Şahsınızı o Doğrultu'da değerlendiriyorduk. Samimi İtirafımız odur ki sizden Helallik diliyoruz. ‘Bu Samimiyetle bizden Yazı da istemişti.

[56]         ‘Mü’min ve Musalli Mesai Arkadaşlarım, çok Aziz Meziyetler'le donanmış Fıtrat'taki Zevcem, Yüzakım Çocuklarım; kısaca Muhit'im Yüce Rabbimiz'in bir Lutfu Keremi olarak Yardımcılarım ve Dayanaklarım'dı. Kendilerine layık olabildim mi bilmiyorum ama onlarla daima Şükrüm artıyor. Rahim Allah Dareynde Muinleri olsun. Karınca kadarınca birşeyler yapabilmişsek, büün Yakınlarım da Ecirlenir inşallah.

            Latif ve Habir olan Rabb'imin, Layık olmaya Duacı olduğum bu İmkanları İsraf ettim mi acaba? Diye kendi kendime sorduğum Anlar çok olmuştur.

            Elbette her İnsan gibi ‘Fucur’a da, Taqwa'ya da, bizler de açıktık. Kusurlarımız, Yanılgılarımız elbette oldu; oluyor.  Temiz Müziği sevmek Günah değildi, ama Okuma Zamanlarını alabiliyordu. Bilardo gibi Oyunlar bir nevi Spor'du, ama Çalışma Vakitlerini alıp götürüyordu. Satranç Zeka Temrinleri olabiliyordu, ama Namaz Vakitlerini dahi geçirme Tehlike'sini oluşturuyordu... Şeyhulislam Mustafa Sabri ‘nin ‘Dini Mücedditler’ Adlı Eser'inde, ‘Günahı işlemek Günah olduğu gibi, başkasına söylemek de bir Günah'tır’ Fervası olmasa idi, belki İbret olsun diye, ben de sevmediğim Hallerimi söylerdim..

            İşte Zaaflarımızdan biri; Müzik Günah değildir, Şeklindeki Kanaatimizi arzetmiştik. Ama Çirkin Sözler taşıyan Güfteleri Hoş göremiyorduk; Hoş da değildi. Bu yüzden, Müzik İhtiyacnı giderebilecek bazı H Bestelerin Sözlerinin bazı Yerlerini değiştirerek Terennüm edebiliyorduk. Mesela ‘Urfa Türküsü’nü şöyleleştirip okuyorduk ara-sıra.

  ‘Urfalıyım ezelden

   Gönlüm şad Lemyezelden

   Gönlümün gözü aydın

   İmanlıyım ezelden

 

  Ağam olasın Ömer

  Hocam olasın Ömer

  İslam kalasın Ömer

  Selam olasın Ömer

 

  Urfa bu yana düşer

  İman insana düşer

  Bu ne biçim insanlık

  Hergün isyana düşer.

 

  Altay’dan akan seller

  Hira’dan esen yeller

  Yüreğim Taştanh mıdır

  Söylesene nerdeler. (Kriter 45.sayı)

[57]         Mü’min’de Hürriyet s.121

[58]         Reçeteler, s.145

[59]         Mü’min’de Hirriyet, s.112

[60]         İslam’ı Yaşamak, s.150

[61]         Vahye Göre Büyük Zulüm, s.105

[62]         Münevver Anlayışımız,  2.Bask. s.171

[63]         İslam’ı Yaşamak, s.121-130

[64]         Dünya İslam Devleti ve Prensipleri, s.117

[65]         Vahye Göre Büyük Zulüm, s.127

[66]         Qur’an’a Muhayap Olmak , s.217

[67]         Panel Dergisi, II.Cumhuriyet ve Laiklik Üzerine, 45.Sayı, 1993

[68]         Nasih-Mensuh, s.161

[69]         Selam Gazetesi, 54.Sayı, Eylul 1994

[70]         Nasih-Mensuh, s.167

[71]         Nasih-Mensuh, s.150

[72]         Nasih-Mensuh, s.156

[73]         Nasih-Mensuh, s.168

[74]         Nasih-Mensuh, s.170

[75]         Londra Konferansı'nın kitaplaşmış Hali. Bu Kitab'ı gören Türkeş ,oradaki Farz İbadetler'inin Şemasını Tetkik etmiş, ‘..Cidden Fevkalade diyeceğim. Şemanız, her Müslüman Türk’ün Cebinde taşıyacağı en Güzel Açıklamadır. Bu Hizmetinizden ötürü tekrar Tebrik ederim’ deyip bizi omurlanmıştı diye anar bu Olayı Çekmegil.

[76]         Milli Gazete’nin bizleri Müteşekkir bırakan Kitabımızı Tanıtma Yazısından (5.3.1994 Kültür-Sanat Sayfası) :’..İlmi Araştırma Başlığı taşıyan birçok Eser'deki Vahim Hatalar, İnsanları Yanlış bilgilendirebiliyor. Hele bu Yanlışlıklar İslam ile ilgili çok Hassas Konular'da Kalem oynatan Kitap Erbabı tarafından yapılırsa çok daha Büyük Önem kazanıyor. ,. Herkesin dikkate aldığı, üzerinde Şüphe duymadıkları bu Eserler'in Hatalarını bulmak demek, Şimşekleri üzerine çekmek demektir. M.S.Çekmegil bu Zor işe Talip oldu..’

[77]         1995,Nabi-Nida Yay.Sanih Dizisi 31

[78]         66 Yazar'ın Kalem'inden